Haşim Akın
Uganda’dan dua seli
Uganda seyahatimiz in ilk gününde her şeyi ile çok özel dikiş kursu akabinde ülkedeki Müslümanlar için büyük bir kültürel öneme sahip olan radyo istasyonunu ziyaret ettik. Kaddafi tarafından bir tepenin zirvesine yaptırılmış büyükçe bir cami var. Çevresi de kültür merkezi olarak düzenlenmiş. Burası bölgede yaşayan Müslümanları tanıma açısından önemli.
Caminin minaresinden başkent Kampala’yı da izlemek nasip oldu. Osmanlı tarzı kalem gibi semaya süzülen incecik minare geleneği o bölgelerde yok. Geniş ve neredeyse merdivende yan yana 3 kişinin çıkabileceği bir minaresi var. Oruç olsak da Ömer'in teşvikiyle minareye çıkıp başkent Kampala’yı izlemek güzeldi. Burası yemyeşil bir şehir… İstanbul gibi sürekli tepeleri olan bir coğrafi konuma sahip... Tepelerin zirvesine kocaman kiliseler kondurulmuş. Bu manzara şehrin inanç dokusu hakkında bilgi veriyor.
İkindi namazımızı kılıp bu merkezden ayrılıyoruz. Rehberimiz Asım Bey kardeşim, aracı yol kenarında bir yerde durduruyor ve dua almaya geldik diyor. İkimiz araçtan iniyoruz. Sokağa asla benzemeyen, bir kişinin geçebileceği iki kişi karşılaşırsa zorlukla birbirine yol verebilecekleri daracık iki duvarın arası bir yere giriyoruz. Ortam çok temiz ve nezih değil. Kenarlarda çöpler var, bulaşık ve benzeri nedenlerde kullanılmış sular yerde birikmiş. Yolda genç bir bayana selam veriyoruz ve önümüze düşüp eve götürüyor.
Ben daha önce de Burkina Faso ve fildişi Sahili’nde bir kısım evlere girdim. Ama burası bir yönüyle daha hüzünlü vericiydi. Daracık bir aradan küçük bir odaya girdik. Yerde bir yatak yatağın üzerinde yüzüstü yaşlıca bir kadın yatıyor. Üzerinde çarşaf gibi ince bir bez var. İçerideki bayanlar hemen üzerindeki çarşafı düzeltiyor. Asım bey; bizi tanıtıyor ve Türkiye'den geldiğimize bazı hediyeler dağıtacağımızı söylüyor. Yerde yatan kadına hal hatır soruyor. Kadın yattığı yerden kalkamıyor. Onun üzerindeki çarşafın açılmaması için düzeltiyorlar. Sonradan öğreniyorum ki yatan yaşlı kadının sırtında ağır bir cilt hastalığı var. Asla sırt üstü yatamıyor ve kıyafet giyemiyor. Kıyafetsiz bir şekilde yatağında yüzüstü yatıyor. Üzerinde bir çarşaf örtülmüş. Sürekli olarak böyle yatmak zorunda...
Asım bey, dua istiyor. Kadın yattığı yerden ellerini açıyor dua ediyor. Duası duygusal bir sesle devam ediyor. Sesi titriyor. Biz de âmin diyoruz. Sadece kendi adımıza değil, bizi o topraklara gönderen tüm kardeşlerimiz adına âmin diyoruz. İmkân olsaydı ne çok kardeşim burada bulunmak ve bu samimi dualara âmin demek isterdi. Elbette ben duaların hiçbirini anlamıyorum. İçinde Allah kelimesi geçiyor. Cennet, Firdevs, kelimeleri var. Beraberce âmin diyoruz. Halimize hamt ediyoruz. Daha önce buraya yönlendirilen gıda paketlerinin ulaştığını öğreniyoruz.
Müsaade alıp çok farklı duygularla evden ayrılıyoruz. Ama o evde beni mutlu eden şey sadece dua değildi. Bir köşede tencere kaynıyor ve bir yemek kokusu geliyordu. Zira zaman iftara yakın bir vakit… Tellerden yapılmış küçük mangal şeklinde bir ocak vardı. Üzerinde tencere kaynıyor, altında odun kömür yakılıyor. Evin içinde tüpten daha ucuz olması nedeniyle bu tercih ediliyor. Dumanın olmaması da ayrı bir tercih nedeni…
Üç yıl önce Burkina Faso’nun Bobo Cilasu şehrinde iftara yarım saat kala bir eve ziyaret için uğramıştık. Bana en çok dokunan şey, o saatlerde evde hiçbir yemek kokusunun olmamasıydı.
Aynı daracık yoldan ayrılıp arabamıza dönüyoruz. Allah'a bol bol hamt ediyoruz. Allaha şükretmeyi gerektirecek ne kadar da çok nimet var elimizde…
Biz sadece bu nimetler için değil, bu dualara için de şükrettik.
*******
Hunharca uygulamaların ve akıl almaz işkencelerin ardımdan Mısır’ın meşru ve mağfur cumhurbaşkanı şehit oldu. Sonra da hanımı için aynı haber geldi.
Zalimler dünyada baki olmadıklarını anlamayacak… Firavun, nemrut, sisi veya devamı… Adının veya sıfatının ne olduğu önemli mi?
Kâfirler için yaşasın Cehennem!