Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Ümmet-i Muhammed nerede?
Ümmet, Arapça’da “anne” anlamına gelen “üm” kökünden türemiştir. Asıl, temel, bir şeyin meydana geldiği kaynak manasına gelir, üm. Bu bağlamda Kur’an, “ümmü’l-Kitab”tır. Bütün peygamberlere gönderilen ilahi mesajın ana, temel kaynağı, saklandığı, korunduğu yer. Mekke-i Mükerreme’nin adı: “Ümmü’l-Kurâ”dır, şehirlerin anası. İslam şehir geleneğinin ilham kaynağı, model şehir.
Ümmet, nesil, cemaat, topluluk manasına. Bu öyle bir topluluk ki, her bir üyesi kendi özgür iradesiyle Allah’ın dinini seçmiş ve aynı dönemde yaşayan inananlar topluluğuna dahil olmuş.
Bir başka görüşe göre, ümmet sözcüğü, “imam” sözcüğünden türemiş. İmâm, hayatın her alanında önderlik yapan kimse…Bu bağlamda ahir zaman ümmeti, bütün bir insanlığın önderi olan ümmet. “Siz insanlar içinden çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.” (Âl-i İmran, 110). Bu en hayırlı ümmetin vazifesi; iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak.
Ümmet, farklı etnik yapıları kendi sosyal düzeni içinde bir araya getiren evrensel bir topluluğun adı. Ümmet, kendi içinde ümmet-i davet ve ümmet-i icabet diye ikiye ayrılır. Ümmet-i davet, İslam’a daveti bekleyen potansiyel Müslümanlar; ümmet-i icabet ise, İslam inanç esaslarına inanan ve namazda aynı kıbleye yönelen büyük topluluk. Bunları birleştiren temel öğe, akide bağı.
Ümmet-i Muhammed, salt bir isimlendirme, bir kuru kalabalığın adı değil, şuurlu organik bir bütünlüğün simge ismi. İdeal anlamda ümmet, her ne kadar yapay sınırlarla etrafı çevrilmiş olsa da aynı inanca bağlı olan müminlerin, iman kardeşlerine karşı gönüllerindeki her türlü sınırları kaldıran bir topluluk. Bu ümmet, tek bir beden gibidir. Bir organına ağrı isabet etti mi bütün organları aynı acıyı duymalı ve ona göre ortak bir bakış ve tavır sergileyebilmelidir. Bugün ümmetin hali, pürmelâl… Sahabeden Ebu Sevban anlatıyor. Efendimiz sohbet esnasında, bir gün gelecek sizlerin birbirinizin yemek kabına üşüştüğünüz gibi diğer milletler de sizin üzerinize üşüşecek. Haliniz nice olur, buyuruyor. Bunun üzerine Ebu Sevban, az mı olacağız Ey Allah’ın Elçisi, diye soruyor. O, hayır, Allah sizin gönlünüze “vehn”i yerleştirecek. Vehin nedir? diye sorulunca, Efendimiz, dünya sevgisi ve ölüm korkusu, buyuruyor. Bugün halkı Müslüman olan ülkelerde durum bu.
Bir milyar yedi yüz milyon bir nüfusa sahip koskoca bir İslam âleminin her tarafından iniltiler geliyor. Gözyaşı, ölüm, vahşet. Çocuklar yetim, kadınlar dul ve sahipsiz. Binlerce Müslümanlar, mülteci konumuna düşürülmüş. Doğup büyüdükleri ülkelerinden kaçan kaçana. Adeta Batı, onlar için Firdevs cenneti gibi algılanıyor. Batı’nın özengini öpmeye hasret bırakılmış yitik nesiller…
Yeniden nasıl ümmet bilincini elde edip, nasıl ortak kaderimize hükmedeceğiz? Bu mümkün müdür? Evet, mümkündür. Yüce Allah’tan ümit kesilmez. Cemaat halinde kılınan namazlar ümmet bilincini korumak için… Her sene Hac ve Umre ziyaretleri, ümmet bilincini ayakta tutmak için değil midir? Gelin ümmete giden yolun taşlarını döşeyelim, bir bir… ramızda sevgiyi hakim kılarak. Çünkü birbirimizi sevmedikçe gerçekten iman etmiş olamayız. Öyle buyurdu, Nebi. Hasbi temelde kardeşlik hukukumuzu ayağa kaldıralım. Kardeşliğimize misak-ı milli sınırları çizmeyelim. İslam milletleri arasında; sosyal, siyasi, kültürel, iktisadi işbirliklerini daha çok artıralım.. İçeriden böylesine yapılacak alt yapı çalışmaları büyük üst yapının kuruluşuna zemin hazırlayacaktır, inşallah!