Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Vefat Edenlerin Arkasından Yapılan Dua ve İyilikler
Mü’minlerin vefat eden mü’min kardeşlerinin ve yakınlarının arkasından yaptıkları dua, istiğfar ve iyilikler onlara fayda vereceği âyet ve hadislerle sabittir. Bu sebeple Ehl-i sünnet akâid kitaplarımızda da özel bölümler açılmıştır. Örneğin, her gün beş vakit namazda, başta kendimiz olmak üzere varlık nedenimiz anne ve babamızın günahlarının bağışlanması için dua etmekle yetinmemeliyiz. Dualarımıza umumi manada diğer mü’min kardeşlerimizi de eklemeliyiz: “Ey Rabbimiz! (Bütün) mü’minleri de bağışla.” Yine bir başka âyette mü’minlerin bağışlanması için yapmamız gereken dua şöyledir: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce imanla geçip giden kardeşlerimizi bağışla. İman edenlere karşı gönlümüzde bir kin bırakma.” (Haşr 59/10).
İslam kardeşliği, biyolojik anlamdaki kan/soy bağından daha kuvvetlidir. Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, hangi kavme mensup olursa olsun, hangi dili konuşursa konuşsun, derisinin rengi, cinsiyeti, ekonomik durumu ne olursa olsun, evrensel planda bütün mü’minler birbirlerinin kardeşidir, birbirlerini sevmeleri ve birbirlerine dua etmeleri dini bir vecibedir. (Bkz. Hucurat 49/9).
Diğer yandan vefat eden kimselerin ardından sevabı ölen kimselere ulaşması için hayır-hasenat yapmak ve sadaka vermek caizdir. Hz. Aişe (r.a)’dan gelen bir rivayette, bir adam Resulullah (a.s)’a gelip: “Annem ansızın vefat etti. Geriye vasiyet de bırakmadı. Öyle sanıyorum ki fırsat bulup konuşabilseydi, sadaka vermeyi vasiyet ederdi. Onun yerine ben sadaka versem ona bir faydası olur mu? Sevabı ona ulaşır mı? diye sordu. Hz. Peygamber (a,s)’da “evet olur” diyerek cevap verdi.” Buhârî “Cenâiz” 95; “Vasâyâ” 19; Müslim “Zekât” 51). Yine hacla ilgili bir başka rivayette şöyle buyrulmuştur. Bir sahabî, “Ey Allah’ın Elçisi! Babam hac yapmadan öldü. Onun yerine hac yapayım mı?” diye sordu. Hz. Peygamber (a.s): “Babanın borcu olsaydı, onu öder miydin?” dedi. Sahabi: “Evet” diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (a.s): “Allah’a olan borç ödenmeye daha layıktır” buyurdular. (Bkz. Nesâî “Hac” 11). Bir başka rivayette de: “Kim annesinin ve babasının yerine hac yaparsa onların haccını yerine getirmiş olur” buyrulmuştur. (Nesâî “Menâsik” 8).
Sonuç olarak, bizler hem kendimiz, hem anne ve babamız ve hem de aynı Allah’a, aynı Peygambere, aynı Kitab’a inanan ve namazda aynı kıbleye dönen bütün mü’minlere -ister hayatta olsunlar, isterse vefat etmiş olsunlar- dua etmemiz ve günahlarının bağışlanması için istiğfarda bulunmamız kardeşlik görevimizdir. Bu dua mü’minler varolduğu sürece kıyamet sabahına kadar sürecektir. Öyle ki, isimleri unutulmuş, nesilleri kesilmiş, arkasından hayır dua edecek ve istiğfarda bulunacak bir yakını kalmamış mü’minlerin bile kıyamet sabahına kadar kendilerinden sonra gelecek kardeşleri onlara dua edeceklerdir. O halde İslam itikadı açısından başkaları için yapılan istiğfar ve duaların, ibadet ve hayırların sevaplarının bağışlanması caizdir. Kişi, okuduğu Kur’an-ı Kerim’in, kıldığı namazın ve işlediği bir hayrın sevabını başkasına bağışlayabilir. İster sağ, ister ölmüş olsun, kendisine sevap bağışlanan kimsenin, bundan yararlanacağı umulur. Başkası tarafından bağışlanan sevapla, bir kimsenin bizzat yapması gereken ibadet borçları ödenmiş olmaz ise de, bunlar iyilik ve sevaplarının çoğalmasına ve derecesinin yükselmesine vesile olabilir. Annesi ve babası öldükten sonra, onlara bir iyilik yapıp yapamayacağını ve ne gibi iyilikler yapabileceğini soran kişiye Hz. Peygamber (s.a.s.); “Evet, onlara dua etmek, rahmet dilemek, onlar için istiğfar etmek, vasiyetlerini yerine getirmek, dostlarına hürmet edip ikramda bulunmak, akrabaları ile ilgilenip onlara karşı üzerine düşeni yapmaktır” buyurmuştur. (Bkz. Ebû Dâvûd, Edeb, 130; İbn-i Mâce, Edeb, 2). Buna göre, sevabı, ölen kimsenin ruhuna bağışlanmak üzere her türlü ibadet yapılabileceği gibi, çeşitli vesilelerle dua edilebilir ve sadaka cinsinden hayır-hasenat yapılabilir.