Veli ÖNCAN
İstanbul Sultan Hamam’da konfeksiyon ve tekstil işinde çalıştıktan sonra şehrimizde 30 yıldır galericilik yapan Sille eşrafından Öncan çiftinin çocuğu KTO Meclis Üyesi Veli Öncan.
Konya’nın meşhur ve meçhul yüzleri
VELİ ÖNCAN
Hazırlayan:Uğur ÖZTEKE
1954 yılının 20 Şubat günü Veli Öncan’ın dünyaya gelişi ile o gün Öncan ailesinde her evdeki ilk çocuk, hele hele erkek çocuk sevinci yaşanıyordu. Baba Hasan Kamil Öncan ve eşi, kader arkadaşı Fatma Hanım mutlulukların en güzelini sessizce yaşıyorlardı. Babanın nüfus kâğıdında Hasan Kamil yazmasına rağmen çevresinde, iş ve arkadaş ortamında herkes ona Kani diyordu. Öncan çiftinin Veli’den sonra bir de kız çocukları dünyaya gelmiş.
DEDE VELİ AĞA HEM HAN ÇALIŞTIRIYOR HEM DE NAKLİYATÇILIK YAPIYORDU
Veli Öncan’ın baba babası (dedesi) bugün İstanbul Caddesi’nde otopark olarak kullanılan yerde faaliyet gösteren Esat Efendi’nin Hanını çalıştırıyormuş. Dede Öncan da Veli Ağa lakabı ile bilinirmiş. Veli Ağa aynı zamanda nakliyatçılık yaparmış. Yani Veli Öncan aynı zamanda şehrimizin ilk nakliyatçılarındanmış.
BABA HASAN KAMİL TİCARETİ BECEREMEYİNCE
Veli Öncan’ın babası Hasan Kamil Bey bir süre kendi babasının yayında çalışmış. Ama ticarete bir türlü alışamamış, ısınamamış. Hatta yaptığı ticarette de başarılı dahi olamamış. Mesela baba o yıllarda aynı zamanda yapağıcılık da yapıyormuş. O yıllarda yapağı ticareti ile uğraşanlar, yapağıyı ıslatıp satarken baba Öncan yapağıyı kurutup satıyormuş. Durum böyle olunca da ticarette kazanması elbette mümkün olmuyormuş. Bakmışlar ticaret işi yürümeyecek Karayolları’na girmiş ve buradan emekli olmuş.
ANNE VE BABASI SİLLELİ OLAN MİNİK VELİ ÇİFTE MERDİVEN MAHALLESİNDE BÜYÜR
Anne ve babası Silleli olan Veli Öncan bugün de Sille sevdalısı bir iş adamıdır. İş yerinin duvarlarını tamamen Sille manzaraları, Sille evleri, Sillenin tarihi taş köprüsünün yapıldığı büyük toprak bröveler süslemekte. Minik Veli dünyaya gözlerini açtığı Çifte Merdiven mahallesinde ki evlerinde büyür. İsterseniz hayat öyküsünü bundan sonra Veli Öncan’dan dinleyelim:
Evimiz şimdiki Selçuk Üniversitesi rektörlüğün bulunduğu, o zaman ise Kız Öğretmen Okulu’nun olduğu binanın arkasında idi. Evimiz topraktan tek katlı bir ev idi. Ama tabii izbesi, örtmesi olan, taşlıktan girilen, un deposu bulunan, mabeyni olan bahçeli tam tipik bir Konya evi idi. Mahalle komşularımızın çocukları olan Ali Niyazi İnal, İlyas Batri, Aziz Tekiner, Selçuk ve Yaşar Ünal, Hüseyin Tekiner, Ahmet Çürük, İsmail Boysan, Kamil Köprülü, Osman Tok, Cem Kural ile birlikte büyüdük.
19 MAYIS İLKOKULU’NA GİTTİM
İlkokula evimize yakın olduğu için 19 Mayıs İlkokulu’nda gittim. Öğretmenimiz Nimet Hanımdı. İlkokulda genelde haylaz bir öğrenci idim. Sınıf arkadaşlarımdan bazıları Füsun Bilgin, Ayhan Taşkapı, Elmas Bardakçı, Sadrettin Özçimi, Fatih Botsalı, Güngör Turan, Panos Özarat’ın oğlu Varijan Özarat, Sefa Taşoğlu, Ertuğrul Çağlar ve Mehmet Ceran idi.
ALAADİN TEPESİ’NDE SU YA DA ÇEKİRDEK SATARDIM
Ailemin maddi durumu iyi olmasına rağmen nedendir bilmiyorum ben ilkokul çağlarında bile böyle bir şeyler satmayı, para kazanmayı çok seviyordum. O yaşlardan itibaren ticareti çok sevdim. Alaaddin Tepesi’nde su ve çekirdek sattım. Kunduracılar içine gidip çekirdek alıp“bardağı 5 kuruştan beş bardak yirmi beş kuruş’ diye bağırarak çok çekirdek sattım. Baruthaneden buz alıp çok gazoz sattım. İlkokul ve ortaokul boyunca su ve gazozdan simit ve çekirdeğe kadar ticaret yapıp para kazanmaya çalıştım. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, ben bu işleri yaparken çoğu zaman bunları ailemden habersiz yaptım.
Çünkü babam duyduğu zaman çok kızıyordu. Hatta su sattığım testiyi akşam dönerken kırdığım çok oldu. Çünkü testi ile eve dönsem o gün su sattığım belli oluyordu.
İLKOKULDAN SONRA KARMA ORTAOKULU
İlkokuldan sonra Karma Ortaokulu’na gittim. Fransızca öğretmenimiz Faruk Sur’du. Müdür muavinimiz çok iyiydi; soyadı Boyacı idi. Şu anda Konya milletvekili olan Ali Öztürk ortaokuldan sınıf arkadaşımdı. Yine Hakkı Torbalı sınıf arkadaşımdı. Ortaokulda genelde iyi ve başarılı bir öğrenciydim, sene kaybetmeden okulu bitirdim. Ortaokuldayken unutamadığım ve beni etkileyen en büyük olay ise okul müdürümüz Şeref Kişmir’in vefat ettiği gün idi. Çünkü o gün gerçekten çok üzülmüş, içten çok ağlamıştım.
ERKEK LİSESİ’NE GİRDİK GAZİ LİSESİ’NDEN MEZUN OLDUK
Ortaokuldan sonra Erkek Lisesi’ne kaydoldum. Yine yabancı dilimiz Fransızca idi ve burada da Fransızca öğretmenimiz Faruk Sur’du. Lise birde birinci sınıfımız bodrum katta, okula ilk girilen yerdeydi. İkinci sınıfa geçtiğimiz zaman üst kata çıktık. Erkek lisesindeyken özellikle boş zamanlarımda futbol oynamaya, havuza giderek yüzmeye ağırlık verdim. Biz Erkek Lisesi olarak girdiğimiz okuldan Gazi Lisesi diploması alarak mezun olan ilk öğrencileriz.
FUTBOLDA İLK LİSANSIM İSTASYONSPOR KULÜBÜ TARAFINDAN ÇIKARTILMIŞTI
Ben de her çocuk gibi top oynardım ama futbolu iyi oynuyordum. Futbolda ilk lisansım İstasyonspor Kulübü tarafından bana çıkartıldı. İstasyonspor’da lisansımın çıktığı tarih 8 Nisan 1970’ti. O zaman kulüp başkanımız Ali Gözönü idi. Takım arkadaşlarım Şölen Pastanesi’nin sahibi kaleci Ali Aydın, Haldun Üstel, Necati, Ali İhsan Sağlam, Çaça Yüksel, Uğur, Necati, Musa, Ali Bayram, Sarı İsmet, Kaleci Bayram’dı. Haldun Üstel o zaman Almanya’dan yeni gelmişti. Bizde oynadıktan sonra Haldun Konya İdmanyurdu’na gitti. Biz bu takımla gençlerde Konya şampiyonu olduk. Daha sonra Türkiye grup şampiyonası için Isparta’ya gittik. Orada da birinci olduk, bizi o dönemlerde Konyaspor’da da forma giyen Konyasporlu Hikmet Hoca (Kör Hikmet), eski kalecilerden Ahmet İnanç ve İdmanyurdulu Baki Hoca (Kör Baki) çalıştırırdı. Ben 8 numaralı formayı giyer, sağ iç oynardım. Konyaspor genç takımından Mehmet Oktut vardı. Ali Niyazi İnal ile birlikte oynadık bizi o zamanlarda ise Çat kafa Yılmaz çalıştırıyordu. 1973 yılına kadar top oynadım. Futbol oynadığım yıllarda idolüm Ali Büyükbayram, Ali Palalı, Konyasporlu Muhtar, Naci ve Ali Osman Renklibay idi.
GENÇLER SERBEST STİL YÜZME 100 METREDE TÜRKİYE ŞAMPİYONU OLDUM
1970’li yıllarda yüzme sporu yapmaya başladım. Antrenörümüz Kazım Admış idi. Türkiye gençler serbest stil yüz metrede Türkiye Şampiyonu oldum. Aynı zamanda su topu takımında da oynuyordum. Levent, Ünal, Osman yüzmeden arkadaşlarımdı. Hasip Şenalp bizden büyüktü ama beraber yüzerdik. Mesela Nazmi Sırıt da bizimle yüzen isimlerdendi. Bu arada su topu takımında oynarken Konya şampiyonu olduk. Konya şampiyonu olarak Balıkesir’e gruplara gitmiştik o zaman da hocalarımız Kazım Admış ve Selahattin Soy idi.
ERKEK LİSESİ OLARAK İMAM HATİP LİSESİ’Nİ YENDİĞİMİZ O MAÇ VE O GÜN
Aynı zamanda okulumuz olan Konya Erkek Lisesi futbol takımında da futbol oynuyordum. O yıllarda liselerarası futbol maçları çok çekişmeli ve heyecanlı geçerdi. 1972 yılında Erkek Lisesi ile İmam Hatip Lisesi arasındaki futbol maçını hiç unutamıyorum, çünkü o zorlu ve çekişmeli maçta Konya Lisesi olarak çok güçlü bir takıma sahip olan İmam Hatip Lisesi’ni 2-0 yenmiştik. Ve bizim için muhteşem olan o maçta okulumuzun iki golünü de ben atmıştım. Maçı öğle saatlerinde oynamıştık ve hava güneşli pırıl pırıldı. Biz maçtan sonra sevinçle soyunma odasına gitmiş, duşumuzu almış ve takım arkadaşlarımızla birlikte toplu halde kapalı spor salonunda oynanmakta olan kızların voleybol maçına gitmiştik. Akşama doğru salondan çıktığımız zaman her taraf kar, tipi ve o unutulmaz kış günü idi. O gün Konya’da kar ve tipiden hayat durmuştu. Bizimki gençlik, ne olduğunu anlamamıştık ama evimize çok zor şartlarda yürüyerek gidebilmiştik. Lisenin sona ermesi okuldan mezun olmamız ile birlikte 1972-1973 yıllarında futbolu da noktaladım.
LİSEDE İKEN CANKURTARANLIK YAPIYORDUM
Lise birinci sınıfta iken Şatoform’un orada bulunan caminin arkasındaki bir daireyi babam aldığı için biz de ailecek buraya taşınmıştık. Yazları gene kendi çapımda bir şey satıyor, harçlığımı çıkarıyordum. Lise yıllarında yaz aylarında yine havuzda çalışıyor cankurtaranlık yapıyordum. Lise yıllarında üç-dört arkadaş çok samimi idik, bu isimlerle bugün hala ailecek görüşürüz. Bunlar Hayrettin Özdemir, Levent Karatekin ve Azmi Palalı’dır. Yine lise yıllarından arkadaşlarım bugün işadamı olan Erdoğan Taş, Mali Müşavirlik yapan Resul Özer, Müteahhit Şefik Dikici, Doktor Sedat Yüksel, Öğretmen Ali Yüksel, Mimar Bahadır Emre, Mimar Tahsin Baypolat, Sarraf İlyas Batri, Diş Hekimi Ahmet Acar, Selim Kaya, Tacettin ve Erhan idi. Tabii bu arada gençlik yıllarında da hiç ayrılmadığımız arkadaşlıklarımız vardı. Bunlar mesela tüccar Levent Karatekin, Mimar Hayrettin Özdemir, yine Tüccar Azmi Palalı, Tüccar Mustafa Güçlü, serbest meslek sahibi Mehmet Özparlak, Tüccar Hikmet Ekiz, Tüccar Hikmet Pekkirişçi’ydi.
LİSEYİ BİTİRDİKTEN SONRA ÜNİVERSİTE KURSLARI İÇİN İSTANBUL’A GİTMİŞTİM
1972-1973yıllarında liseyi bitirdikten sonra üniversite imtihanlarına en iyi şekilde hazırlanabilmek için İstanbul’a, Unkapanı Dershanesi’ne gittim. Dershanede eğitim alıp üniversiteye hazırlanırken bir taraftan da İstanbul’da bulunan teyzezademlerin Sultanhamam’daki üç katlı mağazalarında çalıştım. Onlar burada manifaturacılık ve konfeksiyon işi yapıyorlardı.
KONFEKSİYON VE TEKSTİL İŞİNİ ÖYLE SEVDİM Kİ
1977 yılında askere gidinceye kadar burada çalıştım. Bu işimi öyle çok sevdim ki, kendimi bu işe öyle bir verdim ki kasiyer olarak başladığım işyerinde hep yükseldim. Tavşanlı konfeksiyondan gelen müdürümüz Garbis Usta’dan çok şeyler öğrendim. Üstat bir ay kırk beş gün gibi kısa bir sürede bana müşterinin nasıl karşılanacağından müşterinin nasıl giydirileceğine kadar mesleğimizin bütün inceliklerini öğretti. Sultanhamam’da ticaretin adabını, terbiyesini, geleneğini, göreneğini öğrenmiştim artık. Çalışmayı çok sevdim. Akşamları kursuma giderdim, geceleri ders çalışırdım. Ne kadar geç yatarsam yatayım ama sabah çok erkenden gelir, dükkanı yine ben açardım. İşime çok merak sarmış ve sevmiştim. Bir anda benim emrimde 10-11 kız eleman çalışır hale gelmişti. Kumaşın telasını bir terzi gibi yapabiliyordum.
ESKİŞEHİR EĞİTİM ENSTİTÜSÜ FEN BİLİMLERİ BÖLÜMÜNÜ KAZANDIM
1974 yılında üniversite sınavları sonucunda Eskişehir Bademli Eğitim Enstitüsü Fen Bilgisi bölümünü kazandım. Yaklaşık bir buçuk yıl filan okula devam ettim ama o yıllarda Türkiye’de olduğu gibi sağ ve sol çatışmaları bizim okulda da başlamıştı. Baktım olacak gibi değil ben de çıkışımı alarak okuldan ayrıldım. Ama o zaman bir hata yapmışım; çıkışımı alıp ayrılacağıma eğitim hakkımı dondurmamışım.
DİYARBAKIR VE ANKARA’DA VATANİ GÖREVİMİ YAPTIM
1977 yılında vatani görevimi yapmak üzere askere gittim. Diyarbakır’da 45 günlük acemilik döneminden sonra Ankara Ulus’taki İl Jandarma Alay Komutanlığı çavuş talimgâhına çavuş olarak geldim ve burada bölük yazıcısı oldum. Diyarbakır Silvan’daki acemi birliğimdeki arkadaşlarımdan Beşiktaşlı Rasim Kara Eskişehirspor’un kaptanı Tezcan Kocakuşak İstanbul’a gittiler ben ise Ankara’ya gelmiştim. Onlar da İstanbul Jandarmagücü’ne gittiler. Ulus’ta askerliğimiz rahattı, bölükte 65 kişiydik. Ama bizim bölük hababam sınıfı gibiydi. Esenboğa’dan Rüzgarlı’ya kadar her yere gider gezerdik. 1978 yılının sonunda vatani görevimi tamamlayarak Konya’ya döndüm.
ASKERLİK DÖNÜŞÜ EVLENDİM
Vatani görevimi yaptıktan sonra 9 Haziran 1979 günü Konya’mızın meşhur Kebapçısı Kebapçı Şükrü’nün torunu olan Necla Hanım’la evlendim. Bu evlilikten 1980 doğumlu Kani Uğur, 1982 doğumlu Mehmet Bahadır ve 1990 doğumlu Muharrem Erhan dünyaya geldi. Kani Uğur ve Mehmet Bahadır evli; bu çocuklarımdan da Veli Kağan ve Batuhan Efe isimlerinde iki torunum var. Yani iki torun sahibi dedeyim.
TEKSTİL İŞİNİ BIRAKIP OTOMOBİL İŞİNE BAŞLADIM
Askerden geldikten sonra otomobil işine merak sardım. Tekstil işini noktalayarak otomobil alım-satım işine başladım. Bu işe de yanılmıyorsam 1978 yılının 10. ya da 11. aylarında başlamıştım. O zaman Vakıflar’ın olduğu yerde Öz Meram Oto Galeri vardı. Buranın sahipleri o zaman Ahmet Mıhoğlu ve Hanifi Demirkol’du. Ben burada yaklaşık olarak bir yıl bu insanlarla birlikte araba alım-satımı yaptım. Bir yıl sonra buradan ayrılarak Alaadin’in karşısındaki Seç Galeri’ye geçtim. Burada da Mehmet Erkan, Numan Erkan, Ahmet Bükçe, Muhsin Bükçe, Bahri Sağlam, Sazcı Bahri, Mehmet Hınıs, Muammer Kirpik, Camcı Muammer ile birlikte ticaret yaptık. O yıllarda Konya’da galericilik çok güzeldi. Ve belli galeriler çok nezih yerlerdi; galericilik de iyi bir meslekti. Bizim yanımızda Saray Galeri’nin yanında Kasap İsmail, İsmail Ildırar, Konya Galeri Ali Tollu, Muammer Dağdeviren, Yıldız Galeride İbrahim Çelik, İstanbul Caddesi’ndeki Anadolu Galeri’de Salim Büyük, Kör Salim, Avukatlar Sokağı’nda Hikmet ve Mustafa Özkaya’nın bulunduğu Kent Galeri vardı. Yine
Ata Petrol’ün yanında Nazif Toydemir ve ortağı Zeki Kaya, ayrıca Faruk Şık’ın çalıştırdığı Şık Oto Galeri vardı. 30 yıl galericilik yaptım, Avrupa makaslı Ford BMW, Mercedes alıp satıyordum. Yaklaşık 30 yıl galericilik yaptım. Hala bu işimi severek ve zevkle yapıyorum. Bugüne kadar bir defa dahi çekimin arkası yazılmadı ve ben bir kişiyi dahi icraya vermedim.
KISA BİR DÖNEM MERKEZ DEMOKRAT PARTİSİ’NDE SİYASET YAPTIK
Kısa bir dönem de siyasetle ilgilendik. Bedrettin Dalan’ın kurduğu Merkez Demokrat Partisi’ni Dalan DYP’ye devredinceye kadar da siyasetle ilgilendik. Semra Baran, Ali Akın, Salih Palalı, Hanifi Yavuz ile el ele vererek bir ay gibi kısa bir sürede 25 ilçede ve pek çok ilde bu partinin teşkilatlarını kurduk, kongreleri yaptık ama işte bilindiği gibi Dalan partiyi DYP’ye devredince bir daha siyasetle ilgilenmedim.
KTO MECLİS ÜYELİĞİ VE TOBB DELEGELİĞİ YAPTIM
Ticaret yaparken sosyal aktivitelerden sosyal çalışmalardan hiç geri kalmadım. İki dönem Konya Ticaret Odası meclis üyeliği ve TOBB delegeliği yaptım
BEŞİKTAŞ KONGRE ÜYESİYİM
Tabii ne de olsa gençliğimizi spora vermiştik. Spordan da kopmadık, kopamadık. 2000 yılında şehrimizde kurulan Konya Beşiktaşlılar Derneği’ne üye oldum. Hala bu derneğin üyesiyim. Aynı zamanda Beşiktaş Kulübü kongre üyesiyim.
YURT İÇİ, YURT DIŞI GEZMEYİ ÇOK SEVERİM
Ben müziği severim, Türk Sanat Müziği’nden hoşlanırım, ama tatili, gezmeyi, yurtiçi veya yurtdışı fark etmez seyahatleri çok severim. Almanya, Hollanda, tüm balkan ülkeleri, İtalya Yunanistan, Dubai, Mısır, Amerika Birleşik Devletleri gezdiğim ve beğendiğim ülkelerdir.
DOSTLUKLAR ÇOK ÖNEMLİDİR
Ticari ve siyasette bugüne kadar en büyük kazancım hem sağlam karşılıksız sevgi ve saygıya dayanan dostluklarımız olmuştur. Mesela bugün Musa Uyararsan, Süleyman Köprülü, Mümtaz Yılmaz, Levent Karatekin, Hüseyin Üzülmez, Mevlüt Dağlıoğlu, Hasan Balıkçılar, Ziya Nurullahoğlu, Feyzullan Ertaş, Mustafa Güçlü, Erhan Sözen, Hüsnü Mutluer ve ismini belki şu anda hatırlayamadım çok iyi dostlarım var…