Verilen hizmet mutlaka sorgulanmalı
Dr. Seyit Karaca'yla sıcak bir ortamda özel sağlık kuruluşları ve gündemde tazeliğini koruyan sağlık reformu tartışmaları üzerine konuştuk. İşte Dr. Seyit Karaca'nın söyledikleri ve onun penceresinden Türkiye'nin sağlık fotoğrafı...
"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" diyen devlet büyüğünün ayırt ettiği kadar sağlığın insan hayatındaki öneminin ayrımını yapabilmiş değiliz henüz. Dr. Seyit Karaca'yla sıcak bir ortamda özel sağlık kuruluşları ve gündemde tazeliğini koruyan sağlık reformu tartışmaları üzerine konuştuk. İşte Dr. Seyit Karaca'nın söyledikleri ve onun penceresinden Türkiye'nin sağlık fotoğrafı;
Özel sağlık kuruluşları Türkiye'de Avrupa ülkelerine nazaran yeni denilebilir. Konya ölçeğinde değerlendirirsek, özel sağlık kuruluşlarına insanların ilgisi malum, siz bunun devletin sağlık hizmeti verdiği kuruluşlardaki yoğunluktan mı kaynaklandığını düşünüyorsunuz, yoksa kalite talebine dayalı gelişen bilinçli bir müşteri profili oluşmuştur denebilir mi bugün için?
Bu soruya cevap vermeden önce şöyle bir on beş yıl geriye gitmek istiyorum. Özel sağlık sektörüne girdiğimiz dönemleri şöyle bir irdelemek istiyorum. Konuyu hastalar açısından ele alacak olur isek o günlerden itibaren kalite arayan bir kitle mutlaka var. Bu alana yatırımı düşünen insanları da özendiren işte bu kitle. Bu yapılanmaların sağlıklı bir şekilde başarılabilmesi için hekimlerin kolektif çalışmaya özendirilmesi gerekiyordu açıkçası. Kamunun imkanları tıp fakültelerinden yeni mezun olan arkadaşlar açısından yeterli düzeyde değildi belki, şu anda da son düzenlemelere rağmen hala belli bir noktada olduğunu söylemek mümkün olmaz. Hekim cephesine baktığımız zaman hekimler işletmeciliğe soyunmaya biraz soğuk. Birlikte bir şeyler paylaşmak ve birlikte bir şeyler başarmak açısından biraz zamana ihtiyaç olacak diye düşünüyor idim. Geçirdiğimiz on beş yıllık süreçte açıkçası bunun böyle olduğunu gösteriyor. Biz Deva Polikliniği ile başlayan süreçte on bir, on iki yıldır faaliyet gösteriyoruz. Hekimler arası dayanışmanın olduğu ve ayakta kalan, devam eden birlik sayısı çok fazla değil. Bunun sağlanabilmesini arzu edenlerdeniz. Bir açıdan bakınca pastanız küçülüyor diye yanlış yorumlanabilir ama rızkı veren Cenabı Hak bu birincisi, ikincisi ise yeni açılan her kurum eğer kendini kritik edip kendine çeki düzen veriyorsa bu kaliteyi artırma yönünde kamçılayıcı, teşvik edici bir durumdur. Biz bu açıdan bakıyoruz. Bir diğer sevindirici yönü ise bu durumun, yeni kurumların ve oluşumların başını çeken hekim arkadaşlarımızın bir çoğunun bizim kurumlarımızda çalışmış olmalarıdır. Bundan da açıkçası mutluluk duyuyorum. Kalite adına bilinçli tercih yapan kitle mutlaka var. Son dönemde özellikle kamu personelinin ve emekli sandığı mensuplarının özel hastanelerden hizmet alabilmeleri yolu açıldıktan sonra kamu hastanelerindeki yoğunluktan kaçan bir kitle de var.
Türkiye gibi Konya'da da özel hastane sayısı giderek artıyor. Bu artışı dengeli ve makul buluyor musunuz?
Özel sağlık sektöründeki açılımlar yeni işletmeler tarafından çok iyi etüd edilerek planlanmalı. Her işletmenin yatırım mantığını irdelemeden o işletmenin sağlıklı bir yola çıkıp çıkmadığını dışardan değerlendirmem zor. Özel hastanelerin kamu hastanelerine giden hastalardan aldıkları pay hala çok düşük düzeylerde. Bu tabii teknik ve fiziki imkanlarla sınırlı olan bir şey. Yeni yatırımlara Konya'da ihtiyaç var mıdır derseniz ben hala bunun gerekliliğini ve fizıbıl olduğunu düşünüyorum. Yeni yatırımların da duyumunu alıyorum. Burada önemli olan hem hekimlerin, hem devletin ve hem de hastaların kurumları iyi denetlemeleri ve aldıkları hizmetin kalitesini sorgulamaları gerekliliğidir. Kamu görevlilerinin özel hastanelerden hizmet almasına ilişkin endişelerimiz vardı, bu endişelerimizi bakana ve sağlık bakanlığı bürokratlarına ilettik. Verilen hizmete devletin ödeyeceği bedelin çok düşük olduğunu ve belli rakamlara çekilmesi gerektiğini ilettik. Sayın bakanımız bu konuda elinden geleni yaptı diye düşünüyorum. Hastalarımızın bilinçli olmaları gerekir. Verilen hizmet mutlaka sorgulanmalı ancak hizmet veren insanları rencide edici tarzda değil.
Kimi çevreler sağlık hizmetinin tamamıyla özel kuruluşlara devredilmesini savunuyorlar. Bazı çevreler de sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak devletin bir şekliyle sağlık hizmeti sunmaya devam etmesinin zaruretine dikkat çekmeye çalışıyorlar. Sizin bu konuya bakış açınız nedir?
Açıkçası devletin her konuda olduğu gibi çok iyi bir denetim mekanizması kurarak bizzat işin içinde olmaması gerektiğini düşünüyorum. Ancak temel sağlık hizmetleri dediğimiz bazı konular var. Bu devleti, belediyeleri, çeşitli il müdürlüklerini ilgilendiren komplike bir hizmet. İçme suyu koruyucu sağlık açısından önemli bir konu örneğin, çevre kirliliği önemli bir unsur. Bu tür komplike hizmetler açısından devletin tamamen dışarıda olması düşünülemez. Tedavi edici hizmetler alanında iyi bir denetleme mekanizmasıyla devletin kendisi için zaten pahalı olan bu yükü özel kurumlara devretmesi mantıklı gelen yol fakat Türkiye şartları itibariyle değerlendirecek olursak henüz bunun mümkün olabileceğini düşünmüyorum. Devlet hastanelerinin özelleşmesi değil de özerkleşmesi yani gelirini giderini kendisi hesap eder ve planlamasını kendisi yapar konuma gelmesiyle bir çözüm mümkün olabilir. Bahsettiğiniz anlamda tamamıyla özel sektörden hizmet alma döneminin henüz Türkiye için erken olduğunu düşünüyorum. Aile hekimliği uygulaması, genel sağlık sigortası, bunlar tamamen yerleştikten sonra sistem itibariyle belki ifade ettiğiniz yöne doğru bir sürece girilebilir.
Özel sağlık kuruluşları bir mevzuat çerçevesinde hayatiyet kazanıyorlar. Devlet sağlık kuruluşlarının önünü açacak yasal düzenlemeleri yapıyor mu, karşılaştığınız ve sizi sıkıntıya sokan ne tür zorluklar var?
Özel sağlık hizmeti, hem fiziki hem teknik ve hem de ekip açısından belirli standartları olan, belli sınırlamalarla yürütülmesi gereken bir hizmet. İlk bu alanda hizmet verilmeye başlandığı dönemlerde daha statik bir yapı vardı. Son dönem itibariyle hem mevzuatın çağımızın şartlarına uydurulması hem de yeni düzenlemelerde bile gün yüzüne çıkabilecek aksaklıkların hemen tedavi edilmesi noktasında özellikle son iki ya da iki buçuk yıldır önemli çaba ve gayretleri görüyoruz. Bizi koordine eden, yönlendiren, bağlı olduğumuz kuruluşlar yani kamu bürokrasisi açısından sevindirici bir husus. Özel hastaneler ve ayakta tedavi kuruluşları bir yönetmeliğe tabi ve bizler tüzüklere uygun olarak tesislerimizi açmak ve işletmek durumundayız. Bakanlık sitesinde tartışmaya açılan sağlık kuruluşları ruhsatlandırma yönetmeliği gündemde. Bu da bu konudaki dinamikliği göstermek açısından önemli bir ipucu. Eskiden kamu hastanelerinde aranmayan özellik ve nitelikler özel hastanelere dayatılıyordu. Yeni taslakta kamu hastanesi özel hastane ayrımı bu anlamda yapılmıyor. Çok parçalı mevzuatı da birleştirici isabetli bir çalışma olarak görüyorum. Katkı sağlanması gereken yönleri var onlarla ilgili de görüşlerimizi belirtiyoruz. Son dönemlerde özellikle kamu yöneticilerinin önümüzü açma anlamında yaklaşımını olumlu buluyorum. Kamu personelinin ve kamu emeklilerinin özel sağlık kuruluşlarından hizmet alabilmelerinin sağlanması da mali açıdan önümüzün açılması bakımından önemlidir. Herkes hak ettiği hizmetin mutlaka karşılığını almalı. Bu çerçevede gerek mevzuat açısından gerekse maliye bakanlığı nezdinde verilen hizmetlerin karşılık bedelinin tespiti bakımından sivil toplum örgütleri, odalar birliği, ticaret odasının ilgili meslek komiteleri kanalıyla çeşitli çalışmalar yürütüyoruz.
Özel hastane deyince akla beş yıldızlı oteller geliyor. Akla gelmeyecek özel ilgi talepleri oluyor mu, ilginç hatıralarınız var mı?
Hastalarımızın en güzel ortamlarda hizmet almasını düşünürüz. VIP ünitesini ilk kez biz hastanemizde devreye sokmuştuk. Sonraki süreçte tüm odalarımızın aynı kalitede olması gerektiğini düşündük. Sayın başbakanımızın ve sağlık bakanımızın ifade ettikleri gibi koğuş sistemi artık hastanelerde bitecek. Koğuş sistemi hastane enfeksiyonu diye bir kavramı gündeme soktu. Özel oda sisteminin yaygınlaşması ve konfor standardının en üst düzeye çekilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Biz buna ilişkin planlamalarımızı yaptık. Önümüzdeki süreçte de bunu hedeflerimiz arasında sıralayabilirim. Örnek vermek gerekirse Karaman'da faaliyete soktuğumuz tıp merkezimiz sadece özel ve suit odalardan oluşuyor. Ancak bazı ilginç şeyler de yaşıyoruz tabii. Mesela bazı hastalarımız bizim büyük suit dediğimiz odalarımızda yatarken -inanışları çerçevesinde- doğan ikiz çocuklarına nazar değmesin diye hastane ortamında üzerlik dediğimiz o tütsüden tatbik edebiliyorlar. Kendi zevklerine göre odayı yeniden tefriş eden ilginç hastalarımız da oldu. Üzücü şeylerle de karşılaşmadık değil. Odayı renklendirsin, odaya güzellik katsın diye dekoratif amaçlı koyduğumuz bazı malzemelerin de hastalarımız tarafından yanlışlıkla(?) eşyaları arasında götürüldüğüne şahit olduk. Ziyaretçi meselesi bizim sektörün en sıkıntılı konularındandır. Özel hastaneden hizmet satın almanın her türlü serbestiyeti beraberinde getireceğini düşünen ve istediği saatte hastasını görebileceğini düşünen hasta yakınları zaman zaman bizi zorluyor. Teşhis öncelikle hastanın vereceği bilgiyle başlar. Kimi hastalarımıza şikayetlerini sorduğumuzda doktorsanız siz bileceksiniz dedikleri anları da yaşadık. Acil servise gelen alkol almış hastalarla ilgilenmek de zorlu anlar yaşatıyor. Hatta bu konuyla ilgili magazinel haberler de basında yer alır. Bunlar da bizim zorlansak da yaşadığımız ilginç hatıralarımız. Gelişen mevzuat çerçevesinde kurumların talebine göre evrak hazırlamak gerekiyor. Kurumların taleplerindeki evrak boyutunda farklılıklar zaman zaman bizi yoruyor. Bu konuda tek düzen için zaman gerekiyor. Personel içinde başlattığımız eğitimlerde de zaman zaman zorluklarla karşılaşıyoruz.
Türkiye'nin sağlık politikalarında belirleyici, etkin bir pozisyonda olsaydınız. Hangi noktada ilk olarak müdahaleleriniz olurdu?
Aslında oldukça zor bir soru. Ben sağlık hizmetlerinin bir tek noktaya müdahaleyle çözülebilecek sorunlar yaşadığını düşünmüyorum. Yetmiş milyon insan sağlık hizmetlerine muhatap, her gün binlerce insan hastanelerden yardım alıyor. Kurumlardaki aksaklıkları gidermek için hizmette kesinti yapılabilmesi imkan dahilinde değil haliyle. İşleyen süreç içerisinde rehabilitasyon gerekiyor. Asıl mesele temel sağlık hizmetleri boyutunda düğümleniyor. Burada karşılaşılan sıkıntıların aşılabilmesi için bir kaç bakanlığın koordineli bir şekilde çalışma yürütmesi gerekli. Tabi bu çalışmaların yürütülebilmesi ciddi oranda kaynak gerektirir. Kronik hastalıkları düşünürsek tedavi edici hizmet boyutu çok ciddi kaynakları yutar. İlaçta maalesef küçümsenemeyecek şekilde dışarıya bağımlılığımız var. Arge çalışmalarıyla yerli ilaç sanayimizin, yerli sarf üreticilerimizin belirli bir noktaya gelmeleriyle bazı zorlukları aşabiliriz. Vergilendirme yoluyla zor zar topladığınız o kadar kaynağın mecburen ve hızlı bir şekilde bu alandaki boşluk nedeniyle yurt dışına aktığını görüyorsunuz. Bu alana yatırıma yerli sermaye özendirilmeli. Ben açıklanan sağlıkta dönüşüm programından yola çıkarak sayın sağlık bakanının ve ekibinin bu meseleleri dikkate aldıklarını düşünüyorum. 'Hastaların hekim seçme özgürlüğü'sloganıyla başlatılan çalışmaları önemsiyorum. Ben tüm eleştirilere rağmen yeni düzenlemeyle hekimlere verilen "ya kamuda ya da özel sektörde çalışın" mesajını, kamuda çalışan hekimlerin özlük haklarının iyileştirilmesi gereğinin altını çizerek olumlu buluyorum. Hekimleri muayenehane hastane ikileminde bir nevi parayla imtihan edilir konuma getirmek doğru değildir. Yeni düzenleme bu duruma müdahale ediyor. Hekim arkadaşlarımızla özel sohbetlerimizde dile getirilen konu bu sistemin devamlılığına ilişkin şüpheler çerçevesine odaklanıyor. Hekim arkadaşlarımızın yarını görmek noktasında sıkıntıları var bu anlamda. Aslında hekimler bu düzenlemeyi destekliyor ancak geçmiş hükümetlerin bugün getirdikleri düzenlemeden yarın vazgeçmiş olmaları bu anlamda kısmen de olsa güvensizlik doğuruyor. Kararlılıkla uygulanacak sistematik çalışmalar neticesinde ben bu sistemin rayına oturacağını düşünüyorum.
Vakit ayırdığınız ve değerli görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ediyorum Sayın Karaca.
Ben teşekkür ediyorum. Sizi ve Memleket Gazetesi'ni basın camiasında ortaya koyduğunuz farklılık ve yerel basına kazandırdığınız hareketlilik nedeniyle tebrik ediyorum, başarılar diliyorum...