Ya anlayacaksın, ya da anlaşacaksın

“Ya anlayacaksın, ya da anlaşacaksın;
       Yoksa harcanacaksın…”

 

       Bu deyimi,  MSN’mde kayıtlı bir abimin nick’i olarak ilk gördüğümde, bir anda tam benlik bir kelâm dedim ve hemen nick sahibini aradım. Gazetemizin ve sitemizin eski yazarlarından Mehmet Elmas’tan bu ifade başlığıyla bir makale yazabilir miyim? Teklifime her zaman ki gibi “Ne demek sormana bile gerek yok...” cevabıyla, bu satırları sıralamam bir oldu. Bu söz benim düşünce tarzıma ve hayatı yorumlayış açıma ne kadar da uyuyor diye düşündüm bir an. Peki, ben kendimi Milliyetçi, Muhafazakâr ve Demokrat olarak niteleyen biri olarak, Mehmet Elmas gibi Sosyal Demokrat duruşun önde giden temsilcilerinden biri ile nasıl böyle benzer düşünebiliyorum diye takıldım bir an. Acaba ben mi düşünce değişimi yaşıyordum, yoksa Mehmet Elmas mı düşünce değişimi içerisinde diye, geçmişe, zaman tüneline doğru şöyle bir uzandım. Ama bu tünelden tam anlamıyla sağlıklı ve net bir kararla çıktığımı söyleyemem. Fakat emin olduğum bir şey varsa, ben 1970’li yıllarda neyi slogan yapıyor ve neye inanıp iddia ediyorsam;  şuan da aynı değerleri savunmakta olduğumu sanıyorum. Dünyadaki siyasi gelişmelerin (Özellikle Türkiye’deki PKK ve İrticai gelişmeler…) 70’li yıllardaki sol görüşün eylem ve söylemlerinin değişmesine sebep olduğu kanaatindeyim. 
 

        Neyse konuyu dağıtmayalım benin asıl aktarmak istediğim şey; sağ-sol ayrımı, ya da kesişme noktalarından ziyade, başlıktaki ifadenin içeriği. Günümüz Dünyası ve Türkiye’si gerçeğine objektif bir gözle baktığımızda bu realiteyi apaçık görebilmek mümkün. Geçenki yazımda da belirttiğim gibi, şayet yaşadığınız toplumda sürüden biri olmayı kabul etmeyen tiplerdenseniz (benim gibi), hâkim güçler tarafından, otomatik olarak bu sözün kapsamı alanına sokulmaya mahkûm ediliyorsunuz. “Kim bu hâkim güçler?” demeyin malumunuz… Köşe başlarını bir şekilde parselleyen ve asla bırakmayı düşünmeyen, sözde demokrasi aracılığıyla sürü zihniyetinin tercih ederek sandıkta yetki verdiği hâkim güçler…
 

          Peki, bu güçler neyi, nasıl yapıyor da seni bu kapsama sokuyor diye soruyorsanız cevabı bence çok açık. Önünüze konulan iki seçenekli tek tespit şu: “Bu köydeki bu sürüyü en iyi ben güderim. Ben bu sürüyü başkasına yedirtmem, çok emeğim geçti. Zaten şu an bu görevde olmam, bu işe layık olmamın ispatı olarak yeter… Sen de ya bu sürüye dâhil olup otlanıp gideceksin. Ya da dışlanıp sürüden ve hatta köyden sürgün olup çekip gideceksin. Yani bu gerçeği ya anlayacaksın ve teslim olacaksın, ya da çok iddialı ve inançlı isen sana biraz kıyak ve torpil yapmam için benimle anlaşacaksın.  Üçüncüsü ihtimal değil, kaçınılmaz gerçek, harcanacaksın…” Sonun kesimhane. Güya iki seçmeli, üçüncüsü mecburi seçenekli sözüm ona bir cevap hakkı. Seç, beğen, al…
   

     Oysa ben kişiliğim ve karakterim gereği birileri tarafından bu türden iki-üç ihtimalli bir zorlamayla karşı karşıya bırakıldığım zaman hep dördüncü ihtimali tercih eden biri olduğumdan eminim. Ama olayın kırılma ve çözülme noktasını da  işte bu dördüncü ihtimal oluşturuyor. Benim hayat felsefemin dışa vurumu olan toplumsal duruşuma göre; asla harcanıp gitmek diye bir ifade olmayacağına göre, bize kala-kala “Adam gibi ve Allah için karşılıksızca mücadele yani kavga…” seçeneği kalıyor. Hem de öyle bir kavga ki, hiç kimseden destek ya da derman beklemeden, sırf inandığın değerler uğruna, mükâfatını yalnızca Allah’tan uman bir karşılıksız sevda uğruna, ölümüne kavga, kavga ve kavga... Elbette buradaki kavga, çatışma anlamında değil.

      Şu son cümledeki ifadeler belki biraz damardan arabesk koksa da, bence gerçeğin ta kendisi, yani gerçek oğlu gerçek... Ne mutlu bozuk ve yanlış olduğuna inandığı ve iddia ettiği düzene uymaya çalışmak yerine, kendince adam gibi kavgasını vererek yaşayabilenlere…

 

ADAM GİBİ***************
“Denize düştüğünüz için değil,
Çıkmadığınız için boğulursunuz.”
******HİKMETLİ SÖZLER


          
Benzettiler

Kalıba uydurdu uyduklarımız
Yazmakla bitmez ki duyduklarımız
Paris modasıdır giydiklerimiz
Astar avrupalı, yüz avrupalı
    ******************
En mahrem yerlerin kalktı örtüsü
Beş santim tırnaktır ellerin süsü
Bütün bunlar medenilik ölçüsü
Cilve avrupalı, naz avrupalı
     ******************
Başımız ayıkmaz binlerce halttan
Örf, adet gemimiz delindi alttan
Analar Muğla'dan, Van'dan, Tokat'tan
Bebek avrupalı, bez avrupalı
     ******************
Sahnede ekranda hıyar dinleriz
Deliye, densize uyar dinleriz
Saçma çığlıkları duyar dinleriz
Şarkı avrupalı, saz avrupalı
      ******************
Herkes soyunuyor açılmıyor ki
Sokakta boynuzdan geçilmiyor ki
Müslüman gâvurdan seçilmiyor ki
Şekil avrupalı, poz avrupalı
      ******************
Türklük bu mu desem bu diyecekler
Şampanyayı sorsam su diyecekler
Bir gün kökümüze hu diyecekler
Kabuk avrupalı, öz avrupalı
                        “Alıntı”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum