Yabancı öğrencinin gözünden Çanakkale
Necmettin Erbakan Üniversitesi öğrencisi Hasibullah Sadeed Çanakkale'yi anlattı.
Konya'da Necmettin Erbakan Üniversitesi'nde eğitim alan yabancı öğrencilerden Hasibullah Sadeed Çanakkale'yi yazdı.
Yazısına "topyekün bir direnişin tüm dünyaya nasıl yapılması gerektiğinin gösterildiği yerin adıdır Çanakkale" diye başlayan .Hasibullah Sadeed Çanakkale'yi şöyle anlattı:
Vatan Uğruna Toprağa Düşen Canlar
Milletin birliği azim ve kararlılığının sembolleştiği İslam nurunun taçlanması adına gözünü kırpmadan bu uğurda topyekün bir direnişin tüm dünyaya nasıl yapılması gerektiğinin gösterildiği yerin adıdır Çanakkale.
Evet, vatan ve vatan savunmasından konuşuyoruz, topyekûn bir direnişten mücadeleden konuşuyoruz, işgalci sömürgeci toprağa susamış aç kurtlar karşısında imanla ve İslam’ın gönüllerde yaşattığı gururla bunlar karşısında nasıl dik durulduğundan konuşuyoruz, muhabbet ve erlikten konuşuyoruz, o gayret ve bu uğurda bir an olsun geri durmamaktan konuşuyoruz ki geçmişe taa yüzyıl önceye dayanıyor, evet Çanakkale’nin zaferinden ve düşmanın yenilgisinden konuşuyoruz.
Yirminci asrın meydana getirdiği tahriş edici olaylar ve uğursuz savaşlardan Türkiye de nasipsiz kalmadı. Hırslı ve hileci düşman bu ülkeyi işgal etmeyi düşünüp planlıyor, ama hangi kapıdan girmek istiyor? İşte Çanakkale. Çanakkale, Türkiye’nin kapısı, Ortadoğu’nun, hatta Avrupa’dan bütün Asya’nın kapısıdır, çünkü İstanbul’a açılır. Bir başka ifadeyle Çanakkale, İstanbul’un kapısının kilididir. Çanakkale’yi zorlamak evin içine girme gayretidir.
Çanakkale coğrafya açısından bu kadar önemli olduğunu herkes bilir, ama yirminci yüzyılda yaşanan birtakım olaylar bu şehrin önemini harikulade bir şekilde artırdı. Evet, o değişim Çanakkale’nin zaferi ve Şehadet şerbetini içip bu kutsal toprakta yatan şehitleridir.
Çanakkale savaşı son yüzyılın en büyük savaşlarından birisidir. Sömürgeci devletleri bu toprağı Arap ülkeler gibi parçalamak niyetiyle işgal etmeye karar verdi, ama onların rüyaları gerçekleşmemesi kaçınılmaz bir gerçekti ve yanlış bir yolu seçmişlerdi. Onlar bu milletin geçmişini ve bağımsızlık aşklarını bilmiyorlardı, Onlar bu toprağın insanlarının asırlardır dünyanın yarısını yönettiği gerçeğinden habersizdiler, onlar bu hakikati unutmuşlardır ki bu toprak sultan Muhammed Fatih’in emanetidir ve bu millet dedelerin ve atlarından kaldığı mirası korumak için can vermeye hazırdırlar ve asla vatanından vazgeçmeyeceklerdir.
Çanakkale Zaferi, yedi asır üç kıtaya hükmeden büyük Osmanlının son zaferi, yeni kurulacak Türk devletinin de temellerinin atıldığı zaferlerden biridir.
Batılılar, “Hasta adam” dedikleri Osmanlı Devleti’ne son darbeyi vurmak için yüklendiler. Zaferden emindiler. Önce boğazları geçecek sonra da İstanbul’a gireceklerdi. Ama hesaplamadıkları bir şey vardı. Mehmetçiğin kanıyla örülecek olan bir duvar, Çanakkale…
Savaş sadece topla tüfekle değil, büyük bir iman ve inançla yapılıyordu. Onlar bunu bilmedikleri için, zafere kesin gözüyle bakıyorlardı. Ama karşılarındaki Türk milletiydi, Mehmetçikti. Kolay kolay toprak bırakır mı? Her biri kanının son damlasına kadar savaşacak ve “Bu topraklar bizimdir, çekilin gidin!” diyecekti.
Tarihi şan ve şerefle dolu olan Türk milleti, Mehmetçik yine büyük bir zafer kazandı. Hem de karşı tarafa yardım etmek için insanlarla savaştığını unutacak kadar, düşmanını dostu olarak görecek kadar büyük insanlık dersleriyle.
18 Mart günü kapıya dayandığında yurdun her köşesi doğusu batısı kuzeyi güneyi bir oldu tek yürek tek can tek kılıç koştu Çanakkale’ye. İnsan için en önemli varlığı canıdır ya hani olan o canı Çanakkale’nin alacağını bile bile sadece tek düşünce "vatan sağ olsun"diye gittiler.
Çanakkale’de sadece iki ordu değil, iki medeniyet çarpışmıştır. Bir tarafta Çanakkale Boğazı’nı geçip İstanbul’ ulaşmayı hedefleyen güçlü birleşik ordularıyla, onların dev zırhlı gemileri ve tam teçhizatlı askerleri, öte yanda ise canı pahasına vatanını korumaya ve savunmaya and içmiş, zaruret içinde ve göğüsleri imanla dolu Türk askerleri… Her türlü mahrumiyete rağmen Türk askeri Çanakkale’de destan yazmıştır. Cephede ayağı çıplak askerleri vardı. Yeterince silah ve mühimmatları da yoktu.
Düşman ordusu seçtiği hatalı bir yolla, Muhammed Fatih’in fethettiği ve Ebu Eyyub el- Ensari’nin yattığı şehre ayağını nasıl koyabilir? Dünyanın başkenti İstanbul’u kolaylıkla ele geçirmemiş ki ecnebiler onu kolaylıkla işgal edebilsinler.
Bir milleti geleceğe taşıyan, o milletin manevi değerleri, ortak ülküsü, benlik ve tarih şuurudur. Çanakkale’de Mehmetçik, Müslüman kadınlarının namusu, iffeti haysiyeti, İslam medeniyeti ve vatanın müdafaası gibi yüce değerler uğruna göğsünü düşmana karşı siper etmiştir.
Bu vatan için savaşmaya değil ölmeye gelmiş olan bir Türk milletinin var olduğunu unutmuşlardı. Anadolu kadınının kimi oğlunun eline, kimi oğlunun saçına kına yakarak göndermişti savaşa. Ve eklemişlerdi “ben oğlumu bu vatana kurban olsun diye gönderdim, benim bir oğlum ölür bin oğlum doğar” diye.
Şüphesiz bu vatanın askerleri topraklarını ve coğrafi sınırlarını savunmak için yiğitlikle düşman karşısında savaşarak canlarını bir an olsun düşünmeden şehit olup dünyadan ahirete yükselmeyi istediler, onlar asla milletinin zülüm altında yaşamasına ve ülkesinin işgal edilmesine izin vermediler.
Onlar açlık ve susuzluğa savaş meydanında tahammül ediyorlar, savaş sırasında arkadaşların ölümünü gözüyle görüyorlar ama korku ve umutsuzluk kalplerinde yer almıyor, ancak şehit edilen arkadaşları gibi vatan uğrunda ölüm talep ediyorlar, yiğitlikle ön saflara ilerleyerek savaşıp şehadet derecesine nail oluyorlar. Evet, budur vatan sevdası.
Vatana aşk ve toprağa sevgi öyle kalplerinde yer almıştır ki aylarca düşman karşısında dayandılar, ilim ve uygarlık merkezi, Selçuklular ve Osmanlıların toprağına işgalci düşmanın girmesine izin vermeyip geleceklerini, ataların iftiharları ve miraslarını koruma mesajı verdiler.
Bu vatanın askerleri bir amaçla, bir sesle ve bir sırada düşman karşısında cesaretle savaşıp en büyük hedefini bağımsız ve hür kalmak bilmişler. Bu millet Çanakkale savaşında hırslı düşman karşısında yalnız değildi, hak sesini duyan işgal ve zulme hayır diyen insanlar uzak coğrafyalardan yardım etmeye gelerek İslami ve insani görevini yerine getirdiler.
Düşman görünüşte güçlü görünmesine rağmen bu millet güçlü iman ve iradeyle işgalciler ve had bilmezler karşısında yiğitçe savaşıp büyük gayret gösterdiler, onlar kanlarını döktüle ve en doğru yolu seçmeleri sayesinde kendi maksatlarına ulaştılar, vatanı bağımsızlaştılar ve mücadelelerin semeresini aldılar.
O günkü mücadelelerin sonuçlarını biz bugün açıkça görebiliriz, acaba bu ülkenin bağımsızlık ve evrensel tutumu zaferi değil mi?, acaba bölgede bir güç olarak bulunmak meyvesi değil mi?, acaba dünyanın güçlü devletlerin yanında bulunması ve onlarla beraber yarışması bütün bu yaşanılanların bir ödülü değil mi? ve acaba o şanlı geçmişindeki değerli kültürün bu millet tarafından koruması her şeyin sonucu değil mi?.
Evet bu yaşanılanlar hiç kolay olmamıştır. Bilmeliyiz ki iki yüz binden daha fazla insanın şehit düştüğü, binlerce çocuğun yetim kaldığı ve binlerce kadının dul kaldığı bu kutlu direniş bu uğurda yapılanları göz önüne sermektedir.
Bu günkü nesil o yiğit babaların evladları olarak bu vatan ve ülke için neler yapacakları,bu ülkeyi başarılarla daima ileriye mi götürecekler yoksa geriye mi çekecekleri onlara bağlıdır, çünkü onlar bu vatanın asıl sahipleridir.!
Koşulsuz onlar adalet, hürriyet ve insanlık için mücadele edip işgal ve zulme hayır dediler, haydi sen de kalk, el ele ver bir sırada zülüm ve adaletsizliğin karşısında dur.!hürriyet ve özgürlük için birsesle birleş, çünkü bu birliğin gerçekleşmesi Çanakkale’deki savaşanların en büyük amaçlarıydı. Çanakkale savaşında şehit edilen yiğitlerin en açık mesajı "zülüm karşısında ve hakkın yanında durmaktır."
Çanakkale ne bir destan ne de bir efsane O bir gerçektir. İsimsiz kahramanların toprağı. Bucak bucak yurdun her köşesinde tek bir amaç uğrunda ölemeye gelenlerin vatanı. Bağımsızlığı atardamarı sayanların,eşitliğe, adalete aşıkların cenneti.
Evet budur Çanakkale’nin gerçek direniş hikayesi ve bu onurlu direnişe düşman dayanamadı, çok kayıplar vererek yüzünü dönüp kaçmaya mecbur kaldılar ve Yunus Emre’nin doğduğu toprağının işgal edilmesi kolay olmadığını fark ettiler.!
İşte savaş bitti, huzur geldi, ama eğer sen bu huzur ve barışın sebeplerini bilmek istersen, git, Çanakkale’ye uğra, orada yatan askerler sana şehadet verecekler.!
18 Mart şehitler günü anlam ve önemi Çanakkale Cephesi’nde kahraman ordunun verdiği mücadele yalnızca Türk tarihinin değil bütün dünya tarihinin akışını etkileyecek derecedeydi. Bu cephede alınan galibiyet dünya ülkelerinin güç dengelerini değiştirmiş, paylaşım heveslerini yıkmış, yüce Türk milletinin belirleyici ve yönlendirici gücünü bir kere daha gözler önüne sermiştir.
Çanakkale Zaferi’nin tarihi aslında şehitlerin tarihidir. Bu tarihi yazarken çok dikkat ve hassasiyet göstermeli. Çanakkale şehitliği bir tarih laboratuvarıdır. Onlar kendi hayatı için değil, bizim yaşamımız için can verdiler, bunun için vatan uğruna düşen canları unutmayıp hep anmaktayız.
Selam olsun Çanakkale’de vatanı ve namusu için can veren şehitlere!
Selam olsun Çanakkale Gazilerine!
Selam olsun selam, yüreği Çanakkale şehitlerin idealiyle atan gençler.
Çanakkale savaşındaki şehit düşenlerin ruhu şad ve yerleri cennet olsun.