Adem Alemdar
Yanındaki fakirden..
Yanındaki fakirden haberi olmayan yardımsever zenginler!
Ramazan ayında yardım yarışına giren zenginler…
Somali’ye gıda götürme telaşındaki vakıflar, dernekler…
Para kazanmak için tefecilik dahil her şeyi yapan, ama yardımdan da geri durmayanlar…
Yanınızda çalıştırdığınız insanlara insan gibi maaş verseniz, biraz da onların gönüllerini alsanız, ihtiyaçlarını gözetseniz ne olur sanki…
Kirasını ödeyemediği için dükkânından apar topar çıkarttığı esnafın yüzüne dahi bakmayan bir zengin, Somali’deki garibanlara ne kadar acıyabilir ki? Acısa kim inanır ki?..
Ramazan ayının ortasında ‘ev kiramı bari ödeyeyim verdiğiniz parayla’ diye zam isteyen elemanını işten atıveren yardımsever zenginlerimiz, kurumlarımız, vakıf ve derneklerimiz; size söylüyorum…
Elinizin altındakileri niye görmezsiniz?
Personel kaçıp gitmesin diye aylarca maaşlarını ödemeyen, bu kadarcık paraya başka enayiyi nereden bulacam diyen patronlar, yanınızdakiler size inanmadıktan sonra, kim inanır size! Sizin yardımlarınızın(!) bir kıymeti var mıdır ki!
…
İlk defa bir başkasının yanında çalıştığım haftanın son günü, aynı zamanda bir bayramın da arifesiydi. Patron hem haftalığımı hem de belki bir bayram harçlığı verecekti. Ama en azından ilk maaşımın emeğimin karşılığı olmasını bekliyordum…
Günün sonuna doğru patron göründü ve ‘al bakalım’ diye haftalığımı elime sıkıştırdı. O gidinceye kadar bakamadım paraya. Bir süre sonra takdir edilen haftalığın sıradan bir haftalıktan bile az olduğunu görünce yüzüm ekşidi, moralim bozuldu. O sırada patronun büyük oğlunun beni izlediğini fark ettim. Mahcuptu babasının takdirinden ve bir miktar para çıkartarak cebinden uzattı, ‘bunu da al’ diyerek…
Referansımın hatırına 4 kez bu acıyı yaşadım. Dördüncü haftalığı alınca da ‘Hakkınızı helal edin, pazartesi ben yokum’ deyiverdim…
Patronun trilyonları beni ilgilendirmiyordu, ama çalışmamız karşılığında layık gördüğü parayı torununa harçlık diye vermediğini biliyordum. Aradan geçen onca seneden sonra belki daha da fazla zenginleşmişlerdir, ama bakın ben unutamamışım, buraya yazıyorum!
İşçilerinin öğlen sıcağında beş dakika gölge molası vermesine bile gönlü razı olmayan nice iş sahibi gördüm. Kazandıkları paraları çatır çatır yiyenini ise hiç görmedim. Pek çoğu akla hayale gelmeyen yerlere harcadılar, batırdılar, bitirdiler...
…
Geçenlerde halen iş arayan bir tanıdığım anlattı. Bir vakitler falan cemaate mensup falanca fabrikada çalışıyormuş. Fabrikadaki işçiler her ‘zam’ istediklerinde patron falan hocaefendiyi imdada çağırıyormuş. Hocaefendi gelip yemekhanede işçilere bir vaaz veriyor, onları işe motive edip gidiyormuş. Ertesi gün akılları başına gelen personel ‘yahu bizim zam isteğimiz ne oldu!’ diye birbirlerine soruyorlarmış. Bu böyle epeyce gitmiş, ama bir gün biri dayanamayıp ‘işinize …’ demiş, çekmiş gitmiş. Ardından diğerleri gelmiş. Bugün o fabrika yok! Patron ise hala ortalarda başka işler peşinde, Hocaefendi de hakeza…
Falan, feşmekan ülkelere yardım denince akla gelen hocalar, iş güç sahibi adamlar bunlar…
İşte bugünkü yazımda bu adamlara kızıyorum…
İcabında kızdığınız, tanımadığınız devletin(!) asgari ücretini bile çok görüp çalıştırdığınız adamların sizin binlerce kilometre ötedeki garibanlara götürdüğünüz tomarla parayı görünce yutkunduğunu fark etmiyor musunuz?
Somali’ye yüz lira yerine yetmiş lira gönderin de şu yanınızdakiler de sizin bi otuz liranızı görsünler. Görsünler de Somali’ye dua etsinler. Fakirin duası zenginin parasını yener, bilmez misiniz!