Ahmet Ünver
Yaşamakta Olduğumuz Savaş; Asimetrik Bir SAVAŞTIR!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğu tarihten itibaren sürekli olarak, dışarıdan ve özellikle de içerideki taşeronları, işbirlikçileri vasıtası ile devlet yönetimine müdahaleler olmuştur. 1952 yılında NATO’ya girmemiz ile birlikte de yönetim kademelerinde ve devlet kadrosunda, özellikle de MİT, askeri ve emniyet istihbarat konumlarına dış güçler kendi adamlarını yerleştirmeye başladılar. Küresel sistem, İçerideki adamları vasıtası ile de denetim ve kontrolleri dışına çıkmaya başlayan devletimizi; 1960 askeri darbesi, 1971 muhtırası, 1980 askeri müdahalesini ve 28 Şubat post modern darbeleri ile balans ayarlarını yapmışlardır. İçerideki taşeronlar ve işbirlikçileri vasıtası ile de hedeflerine çok kolay bir şekilde ulaşmışlardır. Bu asil millet ve devleti, 7 Şubat MİT krizi başlayan ve daha sonraki süreçlerde vatandaşlarımız arasında fitne ve iç savaş çıkarmak isteyenlerin organizesi ile Gezi Kalkışması, Kobanı olayları, Doğu illerimizdeki Hendek kazma meseleleri ve son olarak da 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi ile karşı karşıya kaldık. Tüm bu gelişmeler 100 yıllık süreçte ve yakın zamanda devleti içeriden kendi adamları vasıtası ile denetimleri altına almaya ve yönetmeye kalkan küresel sistem, küresel sermaye ve içerideki işbirlikçilerinin iktidarlarının sona ermesine karşı yapılan hamleler, girişimler ve karşı saldırılardır. Bugün köşe yazımızda; Son 1,5 yılda; siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik olarak yaşadığımız tüm terör olayları ve saldırıların arka planını daha net bir şekilde görebilmek, algılayabilmek, devlet ve millet olarak, teşhis ve tedbirlerimizi de bu savaşın türü ve şekline göre alabilmek adına… Savaş nedir, savaş türleri, devlet ve millet olarak yaşadığımız tüm terör olayları, saldırılar, ekonomik kriz ve sosyal patlama çıkarmak istemelerinin sebebi hikmetleri hakkında, kabaca bilgiler vermeye çalışacağım.
Birinci Nesil Savaş; Düzen Savaşları olarak isimlendirilen bu dönem; Savaşan taraflar, belirli harp düzenlerinde açık alanlarda karşı karşıya gelirler ve savaşçılar kılıç - kalkan, mızrak, ok vb. silahları kullanırlardı. Bu dönemin sonlarına doğru, tek atımlı piyade tüfekleri, tabancalar ve toplar savaş alanlarında görülmeye başlandı. Savaşan tarafların hedefi, düşman tarafın savaş gücünü ortadan kaldırmak ve bunu başarana kadar veya taraflardan birisi savaşmaktan vaz geçene kadar devam ederdi. Her şeye rağmen, bir - kaç günden fazla sürmezdi. İkinci Nesil Savaş; Birinci Dünya Savaşını içine alan ve mevzi savaşlarının hâkim olduğu, mevzilerden başlatılan piyade taarruzlarının hat şeklindeki topçu ateşleriyle desteklendiği, savaş alanlarına hareket getiren süvari birliklerinin ortaya çıktığı dönemdir. Düşman tarafın ortadan kaldırılması, bu dönemde de savaşan tarafların en öncelikli hedefiydi. Bu dönemdeki savaşlar ve muharebeler oldukça uzun sürmekteydi. Üçüncü Nesil Savaş; Savaş alanındaki hareketin, karadaki süvari birliklerinin tekelinden çıkarak, manevranın denizden harp gemileri, havada uçaklar, karada tanklarla icra edildiği, nükleer silahlar dâhil üstün ateş gücünün kullanılmaya başlandığı bir dönemdir. Savaşan tarafların birbirlerinin savaşa devam azmini kırmak için düşman ülkelerin ekonomik ve sivil hedeflere saldırdığı, savaş alanının genişliğine ve derinliğine göre büyüdüğü bir dönemdir. Dördüncü Nesil Savaş; Savaşları sadece güçlü orduların kazanabileceğine olan inancın örselenmeye başlandığı bir dönemi işaret eder. Gerilla savaşı, gayri - nizami savaş gibi terimler kullanılsa da, bunu en iyi tanımlayan ifade ‘asimetrik savaş’ kavramıdır. Burada, savaşan tarafların her ikisinin de düzenli ordular olması gerektiği fikrine son vermiştir. Bu savaş şeklinin diğerlerine nazaran çok daha uzun zaman dilimine yayıldığı görülmektedir. Ancak, zayıf tarafın uluslararası politik desteğe veya güçlü bir devletin himayesine sahip olması gerekmektedir. Birçok durumda, güçlü ve zayıf tarafın terörizmi, terör örgütlerini, vekâlet ve vesayet savaşını bir vasıta olarak kullandığı görülmektedir; PKK, PYD, DAİŞ, HAŞDİ ŞABİ, HUSİLER, YPJ, BOKO HARAM vb.
15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasında başarılı olamayan küresel güçler ve işbirlikçileri, vekâlet - vesayet ve asimetrik savaşlar ile ülkemizde ve bölgemizde her gün saldırıya neden geçtiler? Bu saldırılarda her gün canlarımızı neden kaybediyoruz? Ekonomik olarak saldırmalarının sebebi hikmeti ne olabilir ki? Döviz kuru ekonominin kendi çarkları çerçevesinde mi, yoksa spekülatif hareketlerden mi yükseltilmektedir? Dünya’da ekonomik olarak batan ve batmaya meyyal olan devletlerin değerlendirme şirketleri tarafından puanlarında bir değişiklik yapılmazken, Türkiye’nin derecelendirme şirketleri tarafından sürekli olarak puanları neden düşürülmektedir? Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, durduk yere mi Milli Seferberlik ilan etmiştir? Sayın Cumhurbaşkanımız, tüm bu saldırılar ve yaşadıklarımızın bir İstiklal Savaşı ifadeleri öylesine mi söylenmiştir? Sayın Cumhurbaşkanımız, döviz kurunun yükselmesi ile bu yaşananların da bir Ekonomik Savaş ifadeleri boş laflar mıdır? 5 Nisan kararları ve 2001 krizlerinde yaşadığımız ve gördüğümüz; Döviz kurları, faiz oranları ve emtia fiyatlarının bir gecede aklın alamayacağı ve ekonominin kendi kurallarının dışında yükseltilmesi ve bu gün de Anadolu Kaplanları ve Ekonomimizin motor gücü konumundaki KOBİLERİMİZ Neden batırılmaya, Sosyal ve Ekonomik kriz çıkarılmaya çalışılmaktadır? Tüm bu sorular ve gelişmeler siyasetin ve ekonominin kendi çarkları çerçevesinde mi olmaktadır? Yoksa dışarıdan bir Güç ve işbirlikçileri eliyle devletimiz ve milletimize karşı ‘Asimetrik bir Savaş‘ hali mi vardır? Daha nice benzer sorular ve sorular…