Hümeyra Uslu
Yaşanmadan Bilinmeyenler…
Bazı durumlar için “başına gelmeden bilemezsin” denir, bilirsiniz. Ben bu tabirin daha çok olumsuz yaşanmışlıklarda kullanıldığına şahit olmuştum.
Asla başına gelmeyecekmişçesine yorum yapan birine/birilerine kullanılır genelde, “senin başına gelmediği için ne olduğunu asla bilemezsin çok da yorum yapma” ve benzeri sözler söylenir. Bir takım uyarılar içerir çoğu da.
Olayın aslı şu ki gerçekten de hiçbir hadise başa gelmeden bilinemiyor. Ayrılık, ölüm gibi hassas konular zaten öyle. Başımıza gelmeden kestiremeyeceğimiz şeyler. Lakin üzerinde düşündüğüm şey bu “bilinmezliğin” olumsuz duyguların zıddını yaşatan hadiseler için de geçerli olduğu.
Örneğin mutlu olduğunuz, size iyi hissettiren şeyleri belki tahmin edebiliyorsunuz, belki bir ufak öngörünüz oluyor ama hadisenin tamamıyla siz de uyandırdıkları tam olarak yazının başlığındaki “yaşanmadan bilinmeyenler” noktasına götürüyor.
İnsanlar anlatırlar, dinlersin, dinlersin, bir iç çeker yeniden dinler bir şeyler söylersin. Az buçuk ne olduğu üzerine konuşursun işte. Fikir yürütürsün. Lakin karşı tarafın izahını yaptığı, heyecanını yaşadığı “o anlar” için ancak görüş beyan eder, hayalinde canlandırırsın. Şu günlerde farkettiğim (belki iddialı olacak ama) asla o kişinin hissettiklerini anlayamazmışsın…
“Anlayamazmışsın” derken şunu kastediyorum. Tuhaftır ki, bazı “anlar”, yaşanmadan bilinmiyormuş. Şimdi düşünüyorum da; eşi, dostu, arkadaşı dinledik de sanki hiç anlamamışız. Ancak kendi başımıza gelince “hım demek böyle oluyormuş” dedik.
İşte tam olarak “anlayamayışımız” burada saklı.
Bakalım dünyada daha ne hüzünler, daha ne mutluluklar var… Asla anlayamadığımız veya hiçbir zaman anlayamayacağımız…
Temennimiz hep mutlu anların olması, mutlu zamanları içsel olarak anlayabilmek…
Birtakım şeyler geldi şimdi aklıma. Cemal Safi, “Yaşanmadan çözülmeyen sır benim.” mısralarını kaleme alırken acaba benim kastettiğim şeye yakın bir noktaya mı işaret ediyordu? İnsanlar da, tıpkı hadiseler gibi yaşanmadan bilinmiyor belki de… Şair de o satırda bir “sırra” o yüzden işaret ediyor olabilir… Kuvvetle muhtemel.
Toparlarsam; bir insan, bir olay, geleceğin getirecekleri… Adına her ne derseniz, öznesi her ne olursa olsun… Ne kadar tahmin edilebilir ki? İnsan aklı neye ne kadar yetebilir ki?
Çoğu şeyi hiçbir surette “yaşamadan bilemeyeceğimiz” hususuna takıldığım bu yazıyı bir temenni, bir dua ile bitireyim: Allah henüz yaşamadığımız mutlulukları yaşayarak öğrenmeyi nasip etsin bize. Hüzünler, ağıtlar, gözyaşları her birinizden uzak olsun.
Hoşça bakın zatınıza…