Fahri Kubilay
Yaşasın okullar açılıyor
“Daha dün annemizin kollarında yaşarken” diye başlayan okul şarkısının sonunu hatırlıyorsunuzdur: “Sevinçliyiz hepimiz, yaşasın okulumuz” diyerek devam eder….
Yeni öğretim yılında yeni ümitlerle yeni ufuklara yelkenler açılıyor.
Tertemiz bir sayfayla başlayan eğitim öğretim yılı başta eğitim camiası olmak üzere tüm örgencilere, öğretmenlere ve velilere hayırlı olması dilekleri ile.
Çarşı Pazar iyice üç aydan beri sessiz ve garipti.
Okulların açıldı ve cıvıl cıvı sokaklar, pür telaş caddeler, kaldırımlar. Geç kalmamak için sabahın erken saatinde koşuşturanlar,
Annesinin elinden tutarak uykulu uykulu okula giden minikler,
Evlat telaşesi yüzünden okunan heyecanlı veliler yeniden canlılık katacak sonbahar mevsimin sarı rengi yansımış kaldırımlarda.
Her veli, okulun açılması ile birlikte bir takım masraflar yapar.
Çocuğuna yapacağı her masrafta hep kendi döneminden bahsederek
“Bizim zamanımızda okula götürecek çantamız yoktu. Nerde böyle renkli renkli defterler, nerde böyle envai çeşit kalemler. Kaç kilometre yolu o soğukta yaya olarak giderdik, bir ayakkabı ile okulu bitirirdik” gibi olumsuzlukları bir bir sıralarlar körpe beyinlere..
Tabiî ki zaman ve şartlar sürekli değişiyor belki velinin babası okuma yazma da bilmiyor du, Kimbilir yetiştirmek için ne zahmetler çekti.
Bu bir süreçtir.
Herkes kapasitesine göre, gücüne göre kendi yaşamındaki olumsuzlukların kesinlikle çocuğunda olmasını istemez.
Kendisi okuyamamıştır, bunun ezikliğini hep yüreğinde hisseder,
Çocuğum okusun diye yemez yedirir giymez giydirir. Borç harç bulur okutur, ama okuyup büyük adam olmasını ister..
Her öğrencide başka bir heyecan;
Kimi ilkokula başlayacak,
Kimi önlükten kurtulup kravat takacak,
Kimi liseli olacak,
Kimi üniversiteli olacak,
Kimi geçen yılki hataları tekrarlamayacak…
Yazımı noktalarken yeniden eğitim neferlerine başarılar dileyerek yazımı bir fıkra ile bitirmek istiyorum…
Baba, ortaokul üçüncü sınıfa giden oğlunun elinde karneyle salona girdiğini görür. “Allah Allah, dönem ne çabuk bitmiş...” diye düşünür ve oğluna seslenir:
“Getir bakayım şu karneyi!”
“Al baba...” Adam karneye bir bakar ki, beden eğitimi ve resim dışındaki tüm dersler zayıf.
“Bir dediğini iki etmiyoruz, bilgisayar dedin, bilgisayar aldık, ingilizce kursu dedin, İngilizce kursuna gönderdik, gitar kursu, müzik aletleri, ne istersen yapıyoruz. Kız arkadaş uğruna harcadığın çiçek parasının haddi hesabı yok. Ne bu notların hali, rezil şey!”
“Baba... O benim karnem değil ki, senin kitaplarını karıştırıyordum, birinin arasında karnelerinden birini bulmuştum...”
Tüm Eğitim camiası veli ve sevgili öğrenciler Rabbim kolaylıklar versin..