‘Yeterli destek’gelmiyor
Prof. Dr. Bahattin Adam. Vakıf Hastanesi Başhekimi. Onunla hastaneyi ve genel sağlık politikalarını konuşurken söz binanın yetersizliğinden açıldı ve Prof. Bahattin Adam, yeni projelerine belediyelerden destek gelmediğini söyledi…
Yeni bir proje üzerinde çalışıyoruz ama
belediyelerden ‘yeterli destek’ gelmiyor!
Özel sağlık kuruluşları Türkiye’de en hızlı gelişen sektörlerden birisi, Konya’da bu gelişmenin en üst seviyede yaşandığı yerlerden olduğunu görebiliyoruz. Önde gelen sağlık kuruluşlarımızdan Vakıf Hastahanesi Başhekimi Sayın Prof. Dr. Bahattin Adam ile özel sağlık sektörünü konuştuk. Özel sektörünün sorunlarını, Hükümetin bu sektöre yaklaşımını, Vakıf Hastahanesindeki son gelişmeleri Sayın Bahattin Adam’la gerçekleştirdiğimiz bu söyleşide ayrıntılı bir şekilde bulabileceksiniz.
-Türkiye’deki özel hastanecilikten biraz bahsedebilir misiniz?
Türkiye’de özel hastahanecilik istenilen seviyede değil. Sağlık kuruluşları içerisinde özel hastahaneciliğin yeri yüzde onu geçmemektedir. Bu gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında çok düşük bir seviyede kalıyor. Bu oranın artırılması gerekiyor. Bunun içinde kamu ve özel ayrımının ortadan kaldırılması gerekir. Şu anda hükümetimiz bu konularda önemli adımlar atıyor. Hastahane seçme işi hastanın iradesine bırakılmalıdır. Herkes istediği yerden bu hizmeti satın alabilmelidir.
Türkiye’de özel sağlık kuruluşu açmanın bir takım zorlukları var. Bir taraftan özel sağlık kuruluşlarının standartları uluslar arası standartların üzerinde, altyapıları çok iyi durumda ve buradaki tabipler gelişmiş ülkelerdeki meslektaşlarından daha donanımlılar ama burada sağlık hizmetinin karşılığı gelişmiş ülkelerin çok çok altında. Bir ameliyatın bedeli gelişmiş ülkede yüz lira ise bizde bu hizmet on liraya veriliyor. Tabi bu durum özel hastanelerin gelişmesini, personeline daha yüksek gelir sağlayabilmesini, daha iyi hizmet verebilmesini de zor hale getiriyor. Bu günümüz Türkiye’sinde özel sağlık kuruluşlarının sakıntıları; bir taraftan dünya standardının üzerinde hizmet vereceksiniz, aldığınız ücret gelişmiş ülkelerin standardının çok çok altında olacak. Dolayısıyla istediğiniz hizmeti veremiyorsunuz, istediğiniz yatırımı yapamıyorsunuz. Özellikle teknolojiyle yarıştığınız için (çok pahalı bir sistemi kuruyorsunuz beş yıl sonra bunu yenilemek zorunda kalıyorsunuz) işiniz daha da zorlaşıyor. Ama sağlık hizmeti kutsal bir hizmet, buda sağlık çalışanlarının haz duymasını sağlıyor. Bunun dışında sağlık kuruluşları kendilerini çevirebilirlerse biz bundan mutlu oluyoruz. Yoksa sağlık sektöründe yüzde kırk yüzde elli gibi bir karı düşünemiyorsunuz. İleride ülkemizin gelir düzeyi yükselirse belki o zaman belki özel sağlık kuruluşları çalışanına daha iyi imkânı sağlama ya da yatırım yapma olanağına kavuşabilir. Özel sağlık kuruluşlarına SSK, Emekli Sandığı, BAĞKUR’un gelmesiyle belli bir işlem hacmi oldu ama bunun ücrete yansıması istenilen seviyede değil. Birde halkımızda şöyle bir anlayış var: (biz bunun zaman zaman sıkıntısını yaşıyoruz) Ben devlete bu kadar hizmet ettim, şimdi hastahaneye geldim, birde burada para mı vereceğim? Hâlbuki birazcık ayrıntıya girdiği zaman, özel sağlık kuruluşları devletten herhangi bir destek almadan, kendi alt yapılarını oluşturuyorlar, personel maaşlarını karşılıyorlar ve ayakta böyle durmak zorundalar. Böyle olunca özel sağlık kuruluşuyla, kamu hastanesini bir tutmak doğru değil. Kamu hastanesinden belki hiçbir para vermeden sağlık hizmeti alıyorken özel sağlık kuruluşuna da para vermemeliyim diye düşünmek doğru değil. Özel hastaneler sanki bir haksızlık yapıyorlar gibi bir anlayış oluyor, tabi böyle değil. Devlet bunu serbest bırakıyor. Dolayısıyla hasta hastahane ve doktorunu seçme özgürlüğüne sahip. Kaliteli bir hizmet, daha anlayışlı bir hizmet almak istiyorsa bunun bir bedelinin olduğunu kabul etmek durumunda, ya da özel hastahaneler ayakta nasıl durabilir. Aslında bu böyle olursa kamu hastanelerinin de kalitesi artar. Çünkü bir rekabet başlamış oluyor ve bu anlamda onlarında kalitesi, hizmet anlayışı artmış olacak. Zamanla bu kültür yerleşecek tabi. Bir diğer sıkıntıda halkımız sağlık problemleri için bir birikim yapayım, yarın başıma bir iş gelirse sağlık masraflarında zorlanmayayım diye düşünmüyor. Böyle bir anlayışı yok. Genelde de şöyle bir anlayış var; ben herhangi bir ücret ödemeden sağlık hizmetini almalıyım. Bu devletçi anlayış gelişmiş ülkelerde artık tamamen ortadan kalktı. Bizde de zamanla kalkacak; çünkü devlette sosyal yükün altından kalkamayacak duruma gelecek, vatandaş katkıda bulunmak zorunda kalacak. Şu anda gelişmiş ülkelerde nasıl ilaç alırken bile katkıda bulunuluyorsa, bundan sonra her türlü alınan sağlık hizmetinden sonra belli bir oranda katkıda bulunmak zorunlu hala gelecek. Bu böyle olursa sosyal devlet anlayışı devam eder ve çökmez. Bizde bugünkü durum devam ederse, hem özel sağlık kuruluşları hem de kamu sağlık kuruluşları ekonomik anlamda çöker ki, bunu hiç kimse arzulamaz. Vatandaşlarımızın bu konularda biraz daha anlayışlı olması gerekiyor.
-Bu biraz kültür meselesi gibi geliyor. Bu değişimi nasıl başaracağız?
Hala devletten bir şeyler bekleniyor. Devletçi anlayış hala devam ediyor. Hâlbuki devletin anlayışı dünyada ve ülkemizde hızla değişiyor. Her şeyi artık devletten beklemek yok. Devletin vatandaşa balık tutmayı öğretmesi gerekiyor, bu noktada vatandaşın artık kendisinin ayaklarının üzerinde durması da gerekir. Tabi bu yaygınlaşıyor. Artık vatandaşlar aldıkları hizmetin en azından bir miktarını karşılama durumundalar. İnsanlarımız buna tabi zamanla alışacaklar. Hani nasıl tatile gitmek için bir miktar parayı bir kenara bırakıyoruz, aldığımız sağlık hizmeti olsun, belediyelerden alınan hizmetler olsun bunlara bir miktar katkıda bulunmamız gerekiyor. Bu değirmenin suyu nereden, bu devlet bütün bunları nasıl karşılayacak, anlayışı biraz geriden geliyor. Devletin bu konuda yapacağı eğitim ile medyanın yazıları, programlarıyla bu anlayışı oturtmak gerekiyor. Vatandaşın ben bu hizmeti alıyorum ama benim en azından bir kısmını benim karşılamam gerekiyor. Yoksa devlet ayakta duramaz. Özel bir hastaneden alıyorsam elbette bunun bir farkı olmalı diye düşünecek.
-Konya için baktığımızda durum nedir. Bu anlayış oturmaya başladı mı?
Zamanla bu anlayış oturuyor tabi, ama ben şunu da belirteyim Konya’da sağlık hizmetlerinin ücretleri diğer büyük şehirlerle kıyaslanınca oldukça düşük. Burada böyle bir piyasa oluşmuş. Zaten serbest piyasaya bırakılmalı. Çevredeki insanların hayat standardına göre fiyatlar belirlenmiş oluyor. İstanbul’da buradaki fiyatların on katı alınıyor. Konya piyasası ise daha düşük olarak belirlenmiş. Konya’da yaşayanlar daha şanslı.
-Devletin bakışı nedir? Özel hastahanelere destek oluyorlar mı? Yoksa bu konuda da özel sektör karşıtlığını görebiliyor muyuz?
Sağlık sektöründe alınan mallarda KDV yüzde on sekizden yüzde sekize düşürüldü. Tabi daha da düşürülmesi gerekir. Özel sağlık kuruluşları, KDV ödüyor, gelirler vergisi ödüyor, kurumlar vergisi ödüyor, çalıştırdığı insanlar için vergi ödüyor. Yeterince teşvik edilse aslında bu kuruluşlar toplamda devletin yükünü azaltmış olacak. Kamu hastahanesine bina yapıyor, cihazlar alıyor, orada çalışanların maaşlarını veriyor. Aslında devlete çok daha fazla yükler getiriyorlar. Bunun hesabını yapmalı; ben bir kamu hastanesinde bir hastaya hizmet verirken bana kaça mal oluyor, özel hastahaneye gönderdiğimde kaça mal oluyor. Bunu gelişmiş ülkelerde hem sağlıkta hem eğitimde yapıyorlar. Ben bir çocuğu okuttuğumda bana on liraya mal oluyor, ama ben bu işi beş liraya özel sektöre mal ettireceksem, ben özel sektöre beş lira vereyim ve benim yerime o okutsun, diyorlar. Sağlık sektöründe de devletin bu anlayışla hareket edip, ben bu hizmeti verirken bana kaça mal oluyor, özel sağlık sektörü bunu yaparsa kaça mal olur. Bana daha ucuza sağlıyorsa onları teşvik etmeliyim. Boşuna ben doktoruymuş, cihazlarmış, yatırım yapmayayım. Ben verilen sağlık hizmetlerinin standardını belirleyeyim kalitesini kontrol edeyim, diye düşünmesi gerekiyor, devletin bunu yapması lazım. Kötü niyetli insanlar olabilir. Verilen sağlık hizmetinin standardını düşürür. Bu konularda da yaptırımları tavizsiz yapması gerekir. Zaten sosyal devlet anlayışı zamanla buna bizi getirecektir. Dolayısıyla devletin kasasından çıkacak on lira yerine beş liraya bu hizmeti almış olacak. Hükümetimiz’in anlayışı, ilgili bakanlığımızın anlayışının, olumlu yönde olduğunu da belirtmeliyim. İlgili bürokratlar bu anlamda ön açıcı davranıyorlar. Tabi devletin içinde yıllarca bulunmuş ve devletçi yapının sürmesini isteyen bazı bürokratlar da oluyor ama geçen dönemlere göre bu dönemin çok daha iyi olduğunu belirmek isterim. Zaman zaman toplantılarda bizler de dile getiriyoruz. Bizlerden istenenler gerçekten çok ağır şeyler oluyor. Ama olumluya gidiş olduğu için biz yine de çok şikâyetçi olmak istemiyoruz. Biz binamızı deprem yönetmeliğine göre çok güçlendirdik, burada çok ciddi hasta kaybımız oldu ama aynı yönetmeliklere kamu hastahaneleri hiçbir şekilde uymadı, oralarda herhangi bir değişiklik yapılmadı.
-SSK’ya her branşta hizmet vermeye başladınız. Bu konuları da biraz konuşsak, şu anda bu konudaki gelişmeler nedir?
Şu anda Ankara İstanbul ve İzmir dışında bütün Türkiye’de SSK ile sözleşmesini tamamlayan birkaç hastahane var. Bu da hükümetimizin özel sağlık kuruluşlarını teşvik etmesi anlamında güzel bir uygulama. Biz bütün branşlarda hizmet vermeye başladık. Yaklaşık bir aydır da uyguluyoruz. Tabi her uygulamanın bir takım sıkıntıları olabilir. Bu noktada bazı olumsuzluklar yaşıyoruz, SSK da yaşıyor. İnternet ortamında provizyon sistemiyle uygulama gerçekleşiyor. İnternetin hızı, kullanılan bilgisayarların kapasitelerine göre de bazı beklemeler oluyor. Onun için biz burada bazı şeyleri yerleştirmeye çalışıyoruz, her doktorumuz belirli sayıda SSK’lı kabul ederek hasta kabul noktalarında beklemeleri azaltmaya çalışıyoruz. Hasta içeri girdikten sonra her işlem için ayrı ayrı onay almak gerekiyor. SSK’nın hazırladığı ve internet ortamında kullandığımız programın bir takım zorlukları var. Ama nereden bakarsanız bakın bu işe başlanılması bile çok önemli bir olay. İnşallah zamanla bu internet hızı artar, hastanemizin kapasitesi artar, daha fazla insanımıza hizmet veririz. Bu geçiş döneminde hastalarımız biraz anlayış gösterecek, bizim personelimiz biraz daha özverili çalışacak, bu sıkıntıları aşacağız, diye düşünüyorum.
SSK bir program yapmış, Emekli Sandığı ve BAĞKUR’dan bir adım önde. Bu kurumlarda SSK’nın kullandığı sisteme geçecekler. Hata oranı bu sistemde çok düşük, biraz teknoloji konusunda sıkıntı yaşıyoruz. Zamanla bunlar aşıldıktan sonra daha iyi hizmetler verilecek. SSK’nın bugünkü uygulaması dürüst çalışan özel sağlık kuruluşları için çok iyi bir çalışma. Zaten hükümetimizde bir çalışmayla bütün sosyal güvenlik sitemini tek çatı altında toplamaya çalışıyor. Sosyal güvenlik yasası geçtikten sonra bu konular daha sağlıklı bir şekilde çözülecek tabi. Bu yasa geçtikten sonra en geç iki yıl içerisinde çok ciddi bir rahatlama olacaktır. Bizim beklentimiz bu yönde.
-Peki, ülkemizde genel görüntü nedir? Özel sağlık sektörü gerekli alt yapıyı yapmayı başarabildi mi?
Ülkemizde sağlık alanındaki gelişmeler çok iyi bir düzeyde, özel sağlık kuruluşlarının durumu ise çok daha iyi. Devlet başından beri belirli bir standart koyduğu için, siz o standartların altında bir yapı kurup işletemiyorsunuz. Bugün standartların çok üstünde sağlık kuruluşları var. Hastanemiz de bu anlamda Konya, Türkiye ve Dünya çapında sayılı hastahanelerin içerisinde. Her şey binayla olmuyor bazen. İçinde çalışan personeli, tabiplerinin bilgi ve becerisi ve teknolojik gelişmeleri takip edip etmemesi, binadan daha önemli oluyor. Tabi bizim idealimiz bina, teknoloji ve personel konusunda en iyisi olmak. Genel bir değerlendirme yaparsak; Türkiye’deki sağlık sektörü eskiye oranla çok iyi ve daha da iyiye gidiyor. Bu anlamda hükümetimizin olumlu bir politika izlemesi de olumlu bir etki yapıyor. Hükümeti bu konularda destekliyoruz, yüreklendiriyoruz ve gerekli katkıyı hep sağlamaya çalışıyoruz.
-Biraz da Vakıf hastanesini konuşalım. Yeni bir bina projeniz var. Türkiye’de sadece iki tane olan on saniyede kalp fotoğrafını çekebilen cihazınız var. Yapmak istedikleriniz nelerdir?
Şuanda on yıldır hizmet verilen Meram Belediyesi’ne ait bir binada hizmet veriyoruz. Bu bina yapılışına göre kapasitesi iki katına çıkarılmış, deprem yönetmeliğine göre güçlendirilmiş bir bina. Binanın kapasitesi benim tam olarak arzuladığım durumda değil. Biz teknolojik alt yapı, doktorların bilgi ve becerisiyle dünya ile yarışabilecek durumdayız. Kurduğumuz sistem çok güzel ve doktorlarımızın kapasitesi geçekten çok iyi. Aslında hastaya da lazım olan taraf bu kısım. Ama yine de insanımızın bir estetik anlayışı var. Binanın dış görünüşünden en iç yerlerine kadar her yerin en estetik bir şekilde dizaynını herkes ister, biz de istiyoruz. Bina kapasite olarak da bize yetmiyor. Yeni bir hastahane projesi üzerinde çalışıyoruz. Fakat bu noktada biz belediyelerimizden yeterli desteği göremiyoruz. Büyük bir hastahane binası yapmak istiyoruz. Selçuklu bölgesinde geniş bir arazi var, biz hastahane için izin istedik, bizim kurucularımızın da üyesi olduğu bir derneğin arazisi için. Belediyeden bize, dini hizmetler için bu araziyi tahsis ettik sağlık sektörü için kullanmanıza müsaade etmeyiz, dendi. Gerekli desteği göstermediler. Oysa orada hem Anadolu İmam Hatip Lisesi yapılmış, hem de cami yapılmış. Ama dediğim gibi bütün girişimlerimiz neticesiz kaldı belediyeden bir destek göremedik. Şu anda Konya’da üç tane ilçe var. Bizim istediğimiz halkın rahatlıkla gelip hizmeti alabileceği bir yerde binayı yapmak. Yer arıyoruz, yer bulamıyoruz, bulduğumuz yere ruhsat alamıyoruz. Yaklaşık 50 trilyonluk bir yatırım yapılacak, bu yatırımı yaptığınızda, arabası olan var olmayan var, insanlarımızın ulaşabileceği bir yerde yapılması gerekir. Biz bir işletme olarak böyle yapacağımız bir yatırımı dağ başına yapmak istemiyoruz. Biz istiyoruz ki vatandaşın kolayca ulaşabileceği bir yer bize gösterilsin biz bu yatırımı yapalım. Meram Belediye Başkanımızla görüştük. Bize gösterdiği yerler çok uzak. Selçuklu Belediye Başkanımız’dan da gerekli desteği alamadık. Aslında neden -hayır- dendiğini de tam anlayamadık. Sonuçta kamu yararına bir vakıf, bu vakfın kamu yararına yapacağı bir hizmet, 50 trilyonluk bir yatırım, orada yaklaşık bin insan çalışacak. O bölgeye çok önemli bir katma değeri olacak, bacasız bir fabrika. Belki bizim de bu konuda hatalarımız var, Başkanlarımızı ikna edemedik. Projemizi yaptık, biz insanların rahatlıkla ulaşabileceği bir yer istiyoruz. Neticede bu bir fabrika değil, dağ başına yapamazsınız, bu bir hastahane.
Vakıf Hastahanesi’nin iyi bir altyapısı var, teknolojik gelişmeleri takip ediyor ve doktorları gerçekten donanımlı insanlar, bu konularda artıları var. İki anjiyo ünitesi var. Multi Slayt anjiyo yapılabiliyor. On saniye içerisinde anjiyo yapabilen, sadece bununla kalmayan, bütün vücudu 20 saniyede tarayabilen, dünyanın en son teknolojisi, Multi Slayt Tomografi’yi hizmete soktuk. Bu teknoloji Türkiye’de bütün sağlık kuruluşları içerisinde sadece iki yerde var. Birisi biziz. Kamu hastahanelerinde daha henüz yok. Bu hastahanede dünyanın neresine giderse gitsin hastanın görebileceği en son teknoloji uygulanıyor.
Hamdi BAĞCI