Haşim Akın
Yetimlerin Evi
Fildişi Sahili’nde, üç yetim çocukla beraber yaşayan dul bir Müslüman hanımın evine ziyarete gittik. Bu hanım, oradaki arkadaşlarımız için özel birisi… Yıllar önce ülkeye ilk gittiklerinde eşi Zekeriya, gün boyu onlara şoförlük yapmış. Akşam otellerinde bırakmış ve araçla evine dönerken bir grup eşkıya tarafından yolu kesilmiş. Zekeriya’yı öldürüp, aracına da el koymuşlar. Şimdi 3 çocuğuyla dul bir hanım yaşıyor.
Tezatların ülkesinde büyük anayollardan ayrılıp varoş bir mahalleye girdik. Asfaltın olmadığı ve çocukların arı gibi kaynadığı bir sokakta durdu arabamız… Dar ve karanlık bir aradan önce küçük bir bahçeye girdik. Yaklaşık 5 metre eni 15 - 20 metre kadar uzunluğu olan küçük bir bahçe burası. Bahçenin çevresinde 20 civarında minik evler var.
Burası, Afrika usulü kiralık ev modelidir. Her bir evin kapısı, bu küçük bahçeye açılır. Yemekler, evin önündeki küçük balkonda pişirilir, bulaşıklar ve çamaşırlar burada yıkanır. Bahçede iplere asılmış çamaşırların altından eğilerek geçtik. En kötüsü de bahçenin bir köşesindeki sadece birer tane olan tuvalet ve banyodur. Burada kalan tüm aileler ortak kullanır. Yanı başınızdaki komşu Hıristiyan, öbürü putperest, bir diğeri sabaha kadar içki içen bir alkolik olabilir…
Nihayet aradığımız eve girdik. 6 ya da 8 metrekare civarında tahmin ettiğim küçük bir odaydı burası… Arka tarafa bir kapı daha açılıyor. Bir odası daha olmalı… Girişin yanında kocaman bir buzdolabı var. Her evde bulunmayacak önemli bir ayrıntıdır bu… Bir önceki ziyarette buzdolabı almak istediğini söylemiş. Onlar da dolabın alınmasına yardımcı olmuşlar. Çünkü dolap, onun geçim kaynağı… Küçük poşetlere çeşmeden su dolduruyor ve onları dolabında soğutuyor. Başının üzerine aldığı bir kovanın içinde sokakta soğuk su satıyor. Diğer seyahatlerimizde ana caddelerde bolca bu işten rızkını arayan kadın gördük.
Hayatını böylece idame ettiren ve üç çocuğunu büyüten bir anne… Gayet mütevekkil, iffet, hayâ ve vakar abiyesi dik bir Müslüman hanım gördüm odada… Şikâyetçi değil. Geçinecek bir işi olmuş. Her gün sokakta kendi yaptığı meyve sularını ve soğuk suyu satıyor. Hediyelerimizi verdik. Ali abi, onlar için yapmayı düşündükleri evden bahsetti. Sadece dua cümleleri duyduk… Çok uzun kalamadık. Zira Şakir abi, manzaraya dayanamayıp, erken ayrılmayı teklif etti.
Şehirde gezdiğimiz birçok yerde fotoğraf çektiğimiz için bana bakıp “Hocam fotoğraf çekecek misin?” dediler. Ama böyle bir manzara karşısında elim fotoğraf makinesine dokunmaya cesaret edemedi. Burası kiralık bir evdi. Muhtemelen yan taraftaki diğer komşuların hepsi de kiracı. Burada bir aile yetişecek. Mahremiyet yok… Çocukları böylesi bir çevre içinde nasıl Müslüman olarak yetiştireceksiniz? Yaz sıcaklarında çoğu insan evinin önünde yatır.
Şimdi bu hanımın diğer komşular arasında apayrı bir yeri var. Zira beyaz üç Müslüman, evini ziyarete gelmişler… Tabii eve girerken elimizde poşetlerin olduğunu ve bir şeylerin getirildiğini hepsi de gördüler. Eliniz boş bile gelseniz, orada aranıp sorulmak önemlidir.
Sokağa çıktık. Dışarıda bizi ayrı bir şenlik bekliyordu. Mahallenin çocukları; bir balon veya küçük bir şeker için çevremizi sardılar. Bize o tatlı ve neşeli yüzleriyle olmadık gösterileri yaptılar. Hepsi masum, hepsi mahzun… Yıllarca devam etmiş iç savaş nedeniyle ülkede dul kadınlar ve yetim çocuklar çok fazla… Eğer bir gün bir yetim başı okşamak isterseniz… Bir gün yetimin gözündeki parıltıyla kalbinizi ısıtmayı dilerseniz… Allah Resulü'nün yetimleri görüp gözetmek ile ilgili müjdelerine nail olmayı düşünürseniz… Çok uzak değilsiniz… Pardon, bu aralar evinizi büyütecektiniz değil mi? Şimdi yanlış zamanlama mı oldu?
Ülkenin kaymağını yiyenler başka, sefaletini görenler başka… Allah zalimlerden intikamını elbette alacaktır…
****
Hüzün deyince bugün 28 Şubat. Her birimizin ayrı bir hikâyesi vardır. Elazığ imam hatip lisesinde başörtüsü zulmü baskısı başlayınca beni koridorda ağlatan kız öğrencilerimi unutmadım. Onların şimdi nerede olduklarını bilemesem de…
Bitiren rabbimize hamdolsun... Tekrarını göstermesin.