Adem Alemdar
Zenginlik bir kültürdür
Geçtiğimiz hafta Memleket’in bir manşeti vardı hatırlamışsınızdır, “Kara lastik ayıbı” şeklinde. Sefaköy ilköğretim okulunda bir öğrencinin kıyafetlerinin iyi olmasına karşın ayakkabısının lastik olması eleştiriliyor ve niçin bu öğrenciye yardım edilmediği sorgulanıyordu Vali Bey’in eşi tarafından…
Haberimizden sonra konuyla alakalı yeni bilgileri Uğur Özteke köşesine taşıdı. Meğer küçük kıza ayakkabı verilmesi uygun görülmemiş yetkililer tarafından. Sebep olarak da ailesinin 300 koyunu, 100 bin TL de mirastan düşen paraları varmış. Yani ailesi varlıklı ya da zenginmiş!..
Ailenin parası varmış, ama çocuğun ayakkabısı yok!
Sürüden bir koyun tutup kesip yiyemedikten sonra…
Çocuğuna bir elbise ya da ayakkabı alamadıktan sonra…
Etrafımızda buna benzer çok örnek olması bize, paranın harcanmak için değil, biriktirmek için kullanıldığını gösteriyor. Biriktirmenin ise sonu yok!
Çok para kazanana zengin diye baktığımız sürece bu tür gariplikleri görmeye devam edeceğiz. Çünkü zenginlik sadece parayla ölçülemez. Yemesini bilmediğin para da zaten senin değildir.
Zenginlik bir kültürdür. Parayla ne yapacağını bilene zengin denir. Yani bir memur maaşıyla bile zengin bir hayat yaşanabilir. Buna karşın milletvekili maaşıyla da zengin olunamayabilir!
Ve çocuk her zaman ve her yerde çocuktur. Yeni ayakkabı Sabancı’nın torunu bile olsa bir çocuğu sevindirir.
Umarım yetkililer bundan sonra ailelerin banka hesaplarına değil, çocukların üst başlarına bakarlar…
***
Mahalle muhtarları da eskiden belediyelerin, şimdilerde ise kaymakamlıkların kömür ve gıda yardımlarında aynı kıstasları uygulayıp ihtiyaç sahibi çok kimseyi mağdur ettiler. Kapının önünde eski bir otomobil var diye, ‘arabası var, kömüre gerek yok’ deyiverdiler. Oysa üç kuruşluk arabanın kontağı benzin parası olmadığı için günlerce açılmamıştır…
Bileziği var diye ihtiyaç sahibi dul kadınlar yardım alamadı yıllarca. Belki bir hatırası vardır o bileziğin, hemen satıp kömür mü alınmalı yani. Hem sonra bileziği ilk fırsatta satıp kömür alsa, sonra ne yapacak, neye güvenecek kadıncağız?
Var yokun halinden anlamaz derler, aynen öyle oluyor…
15 sene kadar önce belediyede çalışırken; kömür dağıtımında görev aldım. Bilezikleri olan bir kadının belediyeden yardım için geldiğimizi öğrenince kolundaki bilezikleri sakladığını ve kömürü olduğu halde yine de -gelecek seneye lazım olur- diye ısrarla istediğini hatırlıyorum. Bir de, bir ihtiyar kadın çıktı kapıya vurunca, ‘buyur yavrum’ diye. Belediyeden kömür yardımı getirdiğimi söyledim, gözleri yaşardı ve ‘Guzum bana bir zengin getirdi, sen onu başka bir garibe ver de üşümesin’ dedi. Bu manzarayı ölünceye kadar unutamam. Gerçekten ihtiyacı kadarını isteyen böyleleri de var ve onlar sayesinde toplumumuz ayakta…
Hülasa, bir kimse fakir olduğunu düşünüyor ve fakir gibi yaşıyorsa fakirdir velev ki kapısının önünde külüstür bir arabası veya eşinin kolunda birkaç tane bileziği olsun. Aileleri düşünmese de çocuklarını birilerinin düşünmesi lazım. Nihayet o çocuklar büyüyecek ve toplum onlardan meydana gelecek…
***
Geçtiğimiz yılbaşında bir gazete araştırıp haberleştirmişti, piyangodan milyarlar kazananların bugün neler yaptığını. 1985’ten bu yana piyangodan yüklü miktarlarda para kazananların çok kısa bir zaman sonra perişan olduklarını anlatıyordu örnekleriyle. Kimisi parayı görünce eşinden ayrılıp güzel hatunlara takılmış, kimisi gece hayatında kaybolup gitmiş. İş kurmaya çalışanlar da boylarından büyük işlere kalkışınca batırıp bitirmişler sıfırları…
Hâsılı, para zor bir imtihandır. Zenginlik de zordur, fakirlik de. Unutulmaması gereken en önemli husus ise, Allah’ın bereketidir. Bereket olursa az çok olur vesselam…