yazar-65
Zina Bataklığındaki Liseliler
Toplumlar zinde organlarıyla varlık kazanırlar. İnsanın hayat devreleri arasında gençlik dönemi zindelik, ataklık ve idealizm alanlarıdır. Gençliğin putlaştırılması tehlike olduğu gibi serbestiyet ve sorumsuzluğa sembol yapılması da vehamettir. Fransız ihtilalinden sonra gençleri yüceltme, genç kalmayı idealize etme, geleceğin gençlere emanet edilmesi modası oturdu. Bir tür gençlik paganizmi doğdu. Hayatın tecrübe, emek, enerji ve istişare senteziyle anlam kazandığı gerçeği göz ardı edildi. Şair Nedim gibi “hayattan kam almak” hayatın amacı, yarınını düşünmeden bugününü felekten çalınan bir kazanım sayma akıllılık, tüm fikir aksiyonlarına uzak durma gereklilik biçiminde sunuldu. “Biz hayatın tüm lezzet ve zevkini tadıp tattırmak istiyoruz. Zevkimize engel olan her şeye karşıyız.” tarzında bir anlayış sergileyen zevk-taparlar, gençliği bilgi aşkı ve ideal heyecanı yönlerinden fakirleştirdiler. Fukaralaşan gençler bütün erdemlerini kaybettiler. Zaman geldi gençlere bataklığın albenisini tavsiye edenler, eğitim sisteminin erdemsizliği fazilet olarak sunduğundan şikâyet eder oldular. Çünkü kendi evlatları satanizm, uyuşturucu müptelalığı gibi sözünü etmeye gerek olmayan illetlere tutuldular. Hapçılıktan otçuluğa, köşe dönmecilikten mafyalaşmaya kadar tüm hukuk ve ahlak değerlerine isyanla dolu serserilikleri abideleştiren gençler yoldan çıkmışlardı bir kez. İsyanın, kuralsızlığın, ucuzluğun, okumamanın, basit kalmanın tüm cahilce zevkini tadan gençler zincirinden kopmuşçasına felaketin kucağına kendilerini attılar.
Edebiyat Fakültesi’nde öğrencilik yaptığım yıllarda tanınmış bayan bir profesör hocamız vardı. Hazzetmezdi benden. Sınıfa her gelişinde gözlerini bana takar, imalı birkaç laf atar, benden tepki beklerdi. Gençliğin heyecanıyla cevap verirdim ancak bu kez sınıfta geniş katılımlı bir tartışma başlardı. Bu bayan profesör benim tipimde birinin mevcut eğitim sisteminden çıkmaması gerektiğini söylemişti, ben de “Her üretimde defolu imalat mümkündür” demiştim.
Fakülte yıllarımda bana etrafı kışkırtan, benim hakkımda istihbarat yaptıran bu bayan hoca, sınıfta çocuğunun kendini dinlemediğini, onun isyan ruhuyla dolduğunu, varlığı önüne serdiği halde değerinin bilinmediğini anlatıyordu.Bir tür günah çıkarıyordu önümüzde. Tüm faziletleri irtica yaygarasıyla bastıran, fuhşu kemalat, fahişeliği hürriyet, züppeliği serbestiyet argümanı biçiminde sunan aklıevvellerin tümünde bu tarz hafif meşrep tövbe mırıldanmalarını görmek mümkündür. Bilinen tarihiyle Epikür’den günümüze kadar tüm haz-perestler, aynı dili ve benzer mantığı savundular: Dünyaya bir kez gelmek… Yeryüzünü işret yeri görenler, arzımızı dünya yaptılar. Alçalttılar. Kendileri alçaldı ancak yükseldik sandılar. Alçağın yükseklik psikozu da böyle oluyor işte.
Bir öğrencim “Zina yaptım hocam. Bana bir şey söylemek ister misiniz?” dedi. Düşündüm, şaşırdım, utandım, mahvoldum. Hemen kendimi toparlayıp “Bu işi bilinçli mi yaptın?” dedim. “Evet” dedi. “Sana bildiğim bir gerçeği söylerim” diyerek söze başladım:
Benim için kıymetli olan öğrencim (burada adıyla hitap ettim)! İncil’e inanıyorsan en kahır dolu günahı işledin, Tevrat’a inanıyorsan taşlanma cezasını hak ettin; Kur’an’a inanıyorsan şu iki durumla karşı karşıya kaldın:
1. Senin gibi zina edip de zinasından tövbe etmiş biriyle evlenebilirsin. Evlendiğin kadının daha önce başka biriyle aynı muameleyi yaptığını bilmek sende ne tür bir duygu oluşturur diye de sordum.
2. Birinci maddeyi kaldıramam dersen Allah’a şirk koşan biriyle evlenebilirsin. ( Nur , 3 )
Aynı surenin devamında “Temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara… (Nur, 26)” beyanı buyrulur. Bu gerçeği ilk kez duydum diyorsan, hemen tövbe et. Çünkü “Allah’ın kabulünü üstlendiği tövbe, bilgisizlikle kötülük işleyip de çok geçmeden tövbe edenler içindir. Allah, işte böylelerinin tövbesini kabul eder. (Nisa,17)” .
“Laikliğin gereğine göre tavır almak istiyorum” diyorsan imanın, vicdanın ve aklın neyi tavsiye ediyorsa onu yap. Çünkü Laisizm’de manevi tercih hakkı ve tercihine göre hayatını belirleme hakkı vardır…
Manevi değerlerden uzaklaşan gençlerin okulu kırıp Alaattin Tepesi’nde, Zafer caddelerinde vakit öldürmesi imamları, öğretmenleri, sosyologları, psikologları, güvenlik mensuplarını düşündürmelidir. Sorumsuz gençlik, istikamet ve istikrarını bulamamış makam sahiplerinden asla ders alamaz. Bu bilinç çerçevesiyle gençlere rehberlik yapılabilir, yapılmalıdır.