Zülfikar Gazi

Zülfikar Gazi

Milli Görüş çatısı altında zaman zaman değişik isimler altında faaliyet gösteren siyasi partide Konya’da 30 yıl bilfiil görev yapan 20. Dönem Çorum milletvekili ve günümüzün SP İl başkanı

Konya’nın meşhur meçhul yüzleri  77


 


Zülfikar Gazi


 


 


Bu haftaki konuğumuz öğrencilik yıllarında Konya’ ya gelip yerleşen ama özellikle Milli Görüş çatısı altında Konya’nın son 30 yılında etkili bir isim olarak öne çıkan Zülfikar Gazi.


ÇİFTÇİ BİR AİLENİN ÇOCUĞU OLARAK  DÜNYAYA GELMİŞİM


15.Eylül.1955 günü Çorum’un Osmancık ilçesine bağlı Ağızsuyu köyünde dünyaya gelmişim. Babam Ahmet Nazmi ve rahmetli anacım Hamide Gazi’nin ikinci çocuklarıyım. Benden büyük abim Satılmış var ondan sonra dünyaya ben gelmişim benden sonra da dört kız kardeşim dünyaya geldi. Emine, Ünzile, Fatma Nisa ve Hatice


12 YAŞINDA İMAM HATİP LİSESİNE GİDİNCEYE KADAR KÖYÜMDE KALDIM


12 yaşına köyümüzde kaldım. Köyümüzden sadece ilkokuldan sonra Çorum’da ki İmam Hatip Lisesini kazanınca çıktım. O zamana kadar hep köyümüzde idim. Köyümüzde koyunlarımız vardı yazın ise yaylaya çıkardık. Çocukluk işte o yayla günleri çok hoşuma giderdi. Çaldağ yaylası derdik bizim köyün yaylasına. Babaannem ve dedem genelde yaylada kalır annem ve babamlarda köyde kalırlardı. Babam çiftçi idi. Yani o zamanlar köyde ne yapılırdı ki zaten tarla tapan ve biraz da hayvancılık işte.


ATLARLA HARMAN SÜRER PANCAR EKERDİK


Yaylada yazları da serin olurdu. Sırtımızda odun taşırdık dedemlere annemlere yardımcı olmaya çalışırdım. Harman sürerdik atlarımız öküzlerimiz vardı ama harmanı atlarla sürerdik. Sabah namazında bir araba sap getirir akşam bir ara götürürdük yani sabah akşam bir araba götürürdük. Ayrıca pancar ekerdik. Bizim köyde daha sonraları pirinç filanda ekildi ama bizim çocuklarımızda pirinç işi yoktu.


İLKOKUL 2. SINIFTA DÖRDÜNCÜ SINIF MATEMATİĞİN SORULARINI ÇÖZERDİK


Ağzısuyu köyü ilkokulunda okula başladım derslerim çok iyi idi çok çalışkan öğrenci sayılırdım. İlk hocamız Mertol Çevik idi. Rahmetli oldu. İstanbul’da bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Ama emekliliği döneminde hayatını kaybetmişti. Çünkü ben yıllarca İstanbul’a gittiğimde kendisini ziyaret eder elini öperdim Daha sonraki öğretmenimiz ise Seyfettin Çıplak idi. O da kanserden daha sonra rahmetli oldu.  Bizim öğretmenlerimiz çok iyi idi. Bizimle çok ilgilenirlerdi. Ayrıca biz köyümüzün okulundan ilk mezunlarız. Mesela benim ilkokuldan sınıf arkadaşım olan ve halen İstanbul Teknik Üniversitesinde prof olarak görev yapan Lütfi Akça’dır. Bizim arkadaşlarımızdan çok öğretmen memur ziraat teknisyenleri çıktı. Mesela biz ikinci sınıf öğrencisi iken öğretmenlerimiz bize 4. sınıf matematik kitabını çözdürürlerdi.


ÇORUM İMAM HATİP LİSESİNE GİTMEK İÇİN EVİMDEN İLK KEZ AYRILDIM


1968 yılında Çorum İmam Hatip Lisesi imtihanını kazandım. Önce paralı yatılı imtihanını kazanmıştım. Mesela ilk yıl ödediğimiz para 500 lira idi. Bu para o zaman için iyi para sayılırdı. Çünkü biz öyle varlıklı bir ailenin çocuğu değildik ki. 2.sınıfta da Vakıflar Yurdunun imtihanına girdim ve onu kazanarak ücretsiz okudum.


ERBAKAN HOCAYI İLK KEZ ÇORUM İHL ÖĞRENCİSİ İKEN YAKINDAN TANIMA FIRSATINI BULDUM


Erbakan hocayı ilk kez yakından Çorum İmam Hatip Lisesi öğrencisi iken tanıdım gördüm. Erbakan Hoca Çorum’a bir konferans vermek için geldiğinde ilk defa böyle yakından görüyordum. O zaman Çorum İHL 4. sınıf öğrencisi idim.


İMAM HATİP’İN SON SINIFINI OKUMADAN MEZUN OLDUM


Ben Çorum İmam Hatip Lisesinde de başarılı bir öğrenci idim. Hatta 6. sınıfta iken okuldan mezun olma başarısını gösterdim. Şöyle o zaman 6.sınıfta not ortalaması 10 üzerinden 8 ve daha yukarı olan öğrenciler 7. sınıfı bitirme imtihanına girerlerdi. Benim notumdan 8 in üzerinde idi yedinci yani son sınıfı  bitirmek için dışardan sınava girdim ve bunda başarılı olarak yedinci sınıfı okumadan okulu bitirmiş oldum. Ve aynı yıl Konya Yüksek İslam Enstitüsü imtihanını kazanarak Konya’ ya geldim.


İMAM HATİPLİLER OLARAK SİGARA DAHİ İÇMEZDİK


O zaman İmam Hatip lisesinde çok iyi bir arkadaş grubumuz vardı. O günlerden bugüne kadar hiçbir kötü alışkanlığımız olmadı. Mesela hiç sigara dahi içmedim. Ailemizin istemediği hiçbir kötü ve istenmeyen alışkanlarımız hiç ama hiç olmadı. İHL öğrencisi iken Çorum’da sokağa çıktığımız zaman halk bize sahip çıkar sempati ile bakardı. Alış verişlerimizde hep bize yardımcı olurlardı. Hocalarımız idealist insanlardı. Matematik geometri hocamız Metin Aşkın idi. Çok düzenli bir hocamız idi. Özel kalem özel silgi kullanırdık. Tahtayı öyle bir kullanırdı ki anlatamam. Matbaa harfleri ile yazardı sanki. Hocalarımız bize annelerimiz babalarımız gibi göz kulak olurlardı. Öğrenciler de öğretmenlerine karşı saygı vardı hürmet vardı.


KONYA YÜKSEK İSLAM ENSTİTÜSÜNÜ KAZANINCA


KONYA’ YA GELDİM


Çorum İmam Hatip lisesinden mezun olduğum yaz Konya Yüksek İslam Enstitüsünün sınavlarını kazandım ve Eylül ayında ön kayıt yaptırmak için Konya’ ya geldim. Küçük bir Anadolu şehrinden büyük bir şehre gelmiştim.


MSP GENÇLİK KOLLARI BAŞKANI SEYİT MEHMET BUGA İLE ÇOK GÜZEL ÇALIŞMALAR YAPTIK


O yıllarda Milli Selamet Partisi Gençlik Kolları Başkanı Seyit Mehmet Buga idi. 1975 seçimlerinde Sözbirler’in Saadet Oteli vardı. Onun nerede ise iki katını partiye vermişlerdi. Bizde öğrenciler olarak akşamları filan köylere gider çalışmalar yapardık.


KONYA’DA BENİ EN ÇOK ETKİLEYEN İNSANLARIN KARŞILAŞTIKLARI ZAMAN VE DE AYRILIRKEN BİRBİRLERİNE


SELAM VERMELERİ OLMUŞTU


Konya’ya geldiğim zaman beni en çok etkileyen olaylardan biriside insanlar birbirleri ile karşılaştıkları zaman verdikleri selamı birbirlerinden ayrılırken de vermeleri idi. Bu zaten bir sünnetti ama Konya’ da Konyalılar bunu çok iyi yapıyorlardı. Ben geldiğim şehirde bunu görmemiştim. Konyalılar ayrıca çok uyumlu insanlardı. Konya’ da ahlaka aykırı bir harekette yoktu. Göze çarpmıyordu. İnsanları kendime çok yakın hissettim.


OKUL TALEBE DERNEĞİ BAŞKANLIĞI YAPTIM BİRÇOK ÇEŞİTLİ VAAZ VE SOHBETLERE KATILDIM


Okulda ayrıca Talebe Derneği yöneticiliği yaptım sonra Başkanlık yaptım.


Talebe Derneği Başkanlığı yaparken Gazyağcı kümbetinin karşısında ki binamıza Ömer Alaybeyi ve Halil Şahin abilerin bize masa sandalye yardımlarını hiç unutamıyorum. Perşembe akşamları Tahir hocamızın Erenköy’de ki camide ki vaazına giderdik. Ömer Alaybey abilerin fabrikasının otobüsü vardı onunla bizi götür getirtirdi. Birde yine rahmetli Bozkırlı Mustafa efendi vardı. 1979 vefat etti. Kendileri eski halin orada tahta tepen camide her pazar ikindi namazından sonra hadis dersleri verirdi. Ben her cemaate giderdim. Mesela Mustafa Özçelik hoca onunda cumartesi akşamları evinde olurduk o da hadis dersleri verdir. Rahmetli Hüseyin Küçükkalay hocamız vardı. Bir grup arkadaş tefsir derslerini okulun dışında onun evinde yapardık hocamız  Suriye  Irak Bağdat Mısır’da yaşamış Arap edebiyatına hakim bir isimdi  Mesela Arap ülkelerine gittiğimiz zaman hiç kimse hocamızı bir Türk olarak bilmezdi. Ondan çok istifade ettik.


TALEBE DERNEĞİ OLARAK İRŞAD EKİPLERİ KURDUK


Sosyal faaliyetlerimiz artık aralıksız devam ediyordu. Talebe Derneğinde başkanlık yaparken irşad ekipleri kurduk. Cuma günleri minibüslerle köylere gider ilçelere gider müftülükler ile işbirliği yapar vaazlar verirdik.


PARTİNİN İÇİ EĞİTİM SEMİNERLERİNE KATILDIM


1978 de Yüksek İslam Enstitüsünü bitirdim. Öğrenci iken partinin iç eğitim seminerlerine katıldım. Ankara’da yapılan gençlik toplantılarında Erbakan hocamız, Lütfi Doğan, Şevket Kazan, Fehim Adak, Ramazan Ayvalı bize hocalık yaparlardı. Esat Coşan hocamız da dersler verirdi. Bu seminerler üç gün sürer üç günün sonunda sertifika alırdık. Yüksek İslam Enstitünde okurken aynı zamanda da Talebe Derneği Başkanı olduğumuz için partinin çalışmalarına destek verdik.


YÜKSEK İSLAM ENSTİTÜSÜNDE ÖĞRENCİ İKEN EVLENDİM


1977 de Yüksek İslam Enstitüsü öğrencisi iken evlendim. Bugün 4 çocuk bir torun sahibiyim. Bu arada çeşitli zamanlarda üç çocuğumuz da ya ölü doğdu yada doğduktan hemen sonra hakkın rahmetine kavuştular. Evlendiğim zaman önce Hasan Hocanın evinde bir sene oturduktan sonra Aydoğdu’ da oturdum Sümeyra, Mehmet Zaid, Ayşe Nur, ve Hamide isimlerinde dört çocuğum var.


KUR’A ÇEKİP TAŞKENT İHL’YE ÖĞRETMEN OLDUM


1978 de yaz döneminde fiilen Hükümet meydanındaki Vakıflar binasının son katında yaygın etkin bir siyasi çalışma ortamına girdik. 79 aralık sonunda ise burslu okuduğum için öğretmenlik kurası çektim ve Taşkent İmam Hatip Lisesine öğretmen olarak tayinim çıktı.2 yıl burada öğretmenlik yaptım.1980 yılının birinci ayında öğretmenliğe başladım. 1982’ nin Ekim ayında buradan Bozkır İmam Hatip Lisesine tayinim çıktı.


SEMERCİ GALİP METİN MEHMET DAVUTOĞLU VE ENES KONUŞ’UN DEZTEKLERİNİ GÖRDÜK


Okulun dernek olarak çalıştırdığı bir yurdu vardı. Yurdun bütün taleplerini ihtiyaçlarını ben takip ediyordum. Semerci Galip Metin vardı. O bölge gerçekten çok fakir gariban bir bölge. Bütün imkansızlıklara rağmen Galip beyin büyük desteklerini gördük. Hala Taşkent’e gittiğim zaman kendisini ziyaret ederim. Konya ve İstanbul’da maddi durumları iyi Taşkentliler vardır. Onlar İmam Hatip Lisesine çok iyi sahip çıktılar. Bu çalışmalarda Konya’dan Enes Konuş İstanbul’da ise Ahmet Davutoğlu’nun babası Mehmet Davutoğlu örnek oluyor öncülük yapıyorlardı. Mesela Mehmet Davutloğlu canlı kurbanlıklar alır bunları bizzat kendisi keser pekmez tavalarında kavurur ve tenekelere koyar saklardık bunları da zaman içerisinde öğrencilerimize yedirirdik..Gece öğrencilerimiz yatıncaya kadar başlarında bekler sabah namazı ile birlikte yurda gider  onların sabah namazı sonrası çalışmalarını bire bir takip ederdim.


FIRTINA ELEKTRİKLER KESİLİNCE UÇURUMA DÜŞMEKTEN SON ANDA KURTULMUŞTUM


Bir kış günü idi. Her taraf kar ve dışarıda da müthiş bir tipi vardı. Yurtta tüm öğrenciler yattıktan sonra eve gitmek için yurttan çıkmıştım. Yurt tam dağın tepe kısmında ev ise çok daha aşağıda idi. Ben yürüyerek eve gidecektim birden elektrikler kesildi her yer zifiri karanlığa gömüldü göz gözü görmüyordu. Ben o karalıkta tipide yürürken zaten daracık olan yoldan çıkmışım hiç farkında değilim birden ayağım kaydı ve kendimi boşlukta hissettiğim anda elim bir çalıyı tuttu sonra güçlükle kendimi yukarıya çektim. Tekrar yurda doğru yukarı çıktım bir elektrik feneri aldım ve tekrar aşağıya inerek eve gittim. Sabah gün aydınlandığı zaman evden yurda çıkarken gece düştüğüm yeri gördüm. Yüzlerce metre uçurumun dibinden dönmüşüm. Yani boşluğa düştüğüm yer uçurumun ağzı imiş. Orayı görünce çok irkilmiştim.


ŞİMDİ HAKİM OLAN ÖĞRENCİMİN MEKTUBUNU


HALA SAKLARIM


82 de Bozkır İHL’ ne tayinim çıktı. Taşkent’ten ayrılmak inanın bana çok zor geldi. Evi taşırken bütün okulun öğrencileri yardıma gelmişti. Bu bana çok zor geldi. Göz yaşları içerisinde orayı terk ettik. Şimdi idare mahkemesi başkanlığı yapan o zaman benim öğrencim olan bir genç vardı. Annesi bizim evde vefat etmişti. Çok zeki bir öğrenci idi. Kimsesi yoktu.  İsmi Ali Yaşar Yurdabak idi. Daha sonra İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi hakim oldu. Taşkent’te iken annesi ile hep bizim evde kalırlardı. Ben Taşkent’ten ayrıldıktan sonra bana bir mektup gönderdi hiç unutmuyorum  ‘ hocam siz bize sadece öğretmenlik yapmadınız aynı zamanda babalık yaptınız. Siz Taşkent’ten ayrıldığınız zaman hiç kimse benim kadar üzülmüş olamaz’.diyordu yani biz çocuklarımızı öğrencilerimizi ailemizin bir mensubu gibi görüyorduk.


BOZKIR’DA 6 YIL GÖREV YAPTIM


Bozkırda 82- 88 yılları arasında yani 6 sene görevde kaldım burada okulun derneği tarafından işletilen bir yurdu vardı. Onunla ben ilgilendim  O zamanlar çok idealistlik vardı.24 saat öğrencilerimizi takip ederdik. Mesela cumartesi günleri bile  sabah namazından sonra  Tepecik mahallesi camiinde hadis dersleri verirdim yani ders dışında da dersler verir öğrencilerimizin yetişmesine gayret gösterirdik. Ahmet Davutoğlu hocanın kitaplarını takip ederdik. Öğrencilerimiz ile piknikler düzenlerdik. Bozkır’da gitmediğimiz köy kalmamıştı. Buranın insanları kırsal bölgede yokluk içinde oldukları için öğrencilerimiz gençlerdi  yaz aylarında İstanbul’a gider seyyar satıcılık yaparlardı. Harçlıklarını kazanır sonra tekrar dönerlerdi. Konya’da İstanbul’da çok Bozkırlı vardı. Biz bu insanlardan da yurda çok yardım aldık.


İL BAŞKANI OLDUĞUMU ERBAKAN HOCADAN DUYDUM


77 nin yaz ayında bir gün idi. Abid Kıvrak Refah Partisi İl Başkanıydı. Bana –‘Bir Ankara’ya gideceğiz hocayı ziyaret edeceğiz’ dedi. Bende tamam dedim. Bana orada hoca Konya İl Başkanlığını teklif etti. Çok şaşırdım zaten itiraz filanda edemezdim ki kabul ettim. Ama sonradan öğrendim ki o zaman bunun alt yapısı önceden hazırlanmış. Karatay ilçe başkanı Süleyman Yeğenler, Meram ilçe başkanı Tahir Erbil, Selçuklu ilçe başkanı Mustafa Özkafa bir araya gelip bunu oluşturmuşlar. Bende bunun üzerine öğretmenlikten istifa ederek parti il başkanı oldum. 77 inin  17 eylül tarihinde bu görevime başladım. Böylece bir anda kendimizi siyasetin tam ortasında bulmuş olduk. Teşkilatlarımızda o tarihlerde delicesine bir çalışma başlattık.


79 SEÇİMLERİNDE ELİNİ SIKMADIĞIMIZ KONYALI KALMADI


79 seçimlerinde çok iyi organize olduk. Ev sohbetleri esnaf ziyaretleri yaptık. Konya’da elini sıkmadığımız insan bırakmadık. Zafer’de ki tanıtım merkezimizde çok faydalı oldu. Ama burada yapacağımız her şeyi krokiler ile anlattık. Büyükşehir ve merkez ilçe belediyeler olarak Konya’da ilk defa böyle bir çalışma yapılıyordu. Ama bütün belediye başkanlarımız bu ilk olmanın da verdiği gayret ile ortak çalıştılar. Personel araç gereç paylaşımını hiçbir anlaşmazlık çekmeden yaptılar. O zaman Büyükşehir Belediye Başkanı Halil Ürün, Meram Belediye Başkanı Veysel Candan, Selçuklu Belediye Başkanı İsmail Öksüzler ve Karatay Belediye Başkanı da Mustafa Özkafa idi.


BELEDİYE BAŞKANLARINI YOLSUZLUK ŞAİBE KONUSUNDA UYARDIM TAVİZ VERMEYECEĞİMİZİ SÖYLEDİM


RP daha sonraki seçimlerde Ankara İstanbul Kayseri gibi Büyükşehirler olmak üzere Türkiye’de pek çok ilde belediye başkanlığını kazandı. RP 95 de de iktidar oldu. Birinci parti olduk yerel yönetimlerdeki başarılarımız ile Türkiye’de iktidara gittik. Partileri zaten yerel yönetimler ya iktidara taşır ya da iktidardan eder mesela CHP yi İstanbul Belediyesindeki İSKİ skandalı iktidardan etmiştir.


Biz seçimlerde belediyeleri kazandıktan sonra ben bütün bu başkan arkadaşlarımızı topladım. Onlara maddi imkansızlıklar ile bazı işleri yapamayabilirsiniz. Bunları anlayışla karşılarız. Ama en küçük bir yanlış yolsuzluk şaibe yi asla kabul etmeyiz. Çünkü imkansızlıklar ile yapamadıklarımızı anlatabiliriz bunları izah ederiz ama yolsuzluğun şaibesinin izahı mümkün değildir. Bunun hoşgörüsü olamaz izahı ise hiç mümkün değil dedim.


BELEDİYELERDE İLK İŞ MECLİS KARARI İLE ÜCRETLERİ DÜZELTTİK


Belediye başkanlıklarını kazanmıştık. Ama 79 da sendikalar ile üç yıldır anlaşma sağlanamadığı için çalışanlar mağdur durumda idi. Çünkü anlaşmazlıklar nedeni ile toplu iş görüşmeleri dahi yapılamıyordu. Büyükşehir Belediyesin meclis kararı ile işçilere avanslar verdik. İşçiler bize maaş bordrolarını getiriyorlardı hiç unutmuyorum en yüksek para 106 bin lira idi biz meclis kararı ile en düşük 250 bin lira verdik bu bizim ilk icraatımız oldu ve çok olumlu bir tepki aldık.


91’DEKİ SEÇİM İTTİFAKINDA MHP Lİ SERVET TURGUT İLE BİRLİKTE ÇALIŞTIM


91 de genel seçimlerde üç parti olarak seçim ittifakı yaptık. Daha sonra diğer iki partinin bizden ayrılması ile mecliste 48 milletvekilimiz vardı. Bu üç parti olarak seçime girerken ciddi sıkıntılar yaşamadık. Mesela ben MHP den milletvekili olan Servet Turgut bey ile bütün Bozkır Hadim Taşkent bölgesini birlikte gezdim kendiside zaten Bozkırlı idi. Ama Servet beyde bir sıkıntımız oldu. Çünkü seçim ittifakı son güne kalmış ve alelacele bir çalışma yapılmıştı. Burada tek bir hata yapılmamıştı ama nasıl olduysa ikinci sırada yada üçüncü sırada yazılması gereken Servet Bey’ in ismi listelere yazılması unutulmuştu. O zamanlar bu milletvekilleri yazıldıktan sonra birinci asil yedek isim vardı. Bizim birinci asil yedek üyemizde Muharrem Candan idi. O zaman Muharrem Candan ben yedek birinci sıra asillikten istifa edeyim Servet Turgut yazılsın dedi.  Ayrıca o zamanda tercihli oy vardı ve Servet Turgut’ta Muharrem Candan’ın yerine yazıldı tercihli oya çalışıldı ve Servet Bey bu birleşmenin sonucu milletvekili seçilerek meclise gitti. Bizim camianın bir özelliği vardır. Dışarıdan gelen insanlara kendi içimizden olmayan insanlara büyük değer verilir.


ÇORUM’DAN GELEN VEKİLLİK TEKLİFİNİ ISRARLA KABUL ETMEDİM


1995 de de çok iyi çalışmalar yapıldı. Bana Çorum’dan aday adaylığı teklif edildi. O zaman ki Çorum İl Başkanı şimdi ki AKP milletvekili Murat Yıldırım idi. Benim aday adaylığı teklifine bakışım olumsuz oldu. Çünkü orada değildim ve Çorum’da siyasi hiçbir çalışma yapmamıştım. Adaylığım kesinleşinceye kadarda Çorum’a dahi gitmedim. Çünkü bu benim siyasi anlayışıma ters geliyordu. Hatta onlara o teklifleri sırasında da yanlış yaparsınız dahi demiştim. Ben Konya’dan bana yapılan teklifleri dahi kabul etmemiştim. Çorum’dan üçüncü sıra adayı olduk. Kimse üç milletvekilinin çıkacağını tahmin etmiyordu Ama nasip işte ben üçüncü sıradan seçilerek meclise gittim nasipmiş.


BİZ SENİ YAT DİYE Mİ? ANKARA’ YA GÖNDERDİK


0 dönem de milletvekili zor işti. Hele bizim tabanımız ise çok daha zordur.  Bizim partilimiz hiçbir zaman mazeret kabul etmez. Bir gün Ankara’dayım zaten partinin bütün kongre çalışmalarını sorunları çözme işini genel merkez bana veriyordu. Bir gün Aksaray İl Başkanı ile Belediye Başkanı arasında yine bir sorun yaşanmış bunu çözme dinleme işini de genel merkez bana vermişti.  Bana oraya git dinle ve konuyu hallet gel dediler. Gündüz Ankara’da çalıştım. Akşam arabaya bindik Aksaray’a gittik. Ben insanları toplu halde dinlemem çünkü insanlar topluluk içerisinde söylemek istediklerini söyleyemeyebilirler. Bende Aksaray’da gece herkesi tek tek dinledim. Sabah namazı vakti tekrar Ankara’ya döndüm namazı kıldık yatarken de evde çocuklara beni kim ararsa arasın hemen uyandırmaya iki üç saat yatayım da dinleneyim dedim. 7 de de yattım. Saat 8 de çocuklar beni uyandırdılar. Çorum’dan biri arıyor yatıyor yoldan yeni geldi filan dedik ama dinlemiyor illa seninle görüşecekmiş diyor dediler. Ben kalktım telefondaki hemşerimiz önce bir güzel fırça attı, -‘Kardeşim sen oraya yatmaya mı gittim madem yatacaktın niye milletvekili oldun’ filan dedikten sonra şimdi bile hatırlayamadığım son derece basit ve lüzumsuz bir işini söyledi ve telefonu kapatıverdi.


BİR GECE YİNE OSMANCIK’A GİTMEK ZORUNDA KALMIŞTIK


Yine bir gün Osmancık’ta köy meselesinden kavga olmuş bizim oralarda 11, 12 adet tuğla kiremit fabrikası vardır. Ağaların toprak alma meselesi yüzünden kavga çıkmış Devreye jandarma girmiş bu iş gece saat 11- 11.30 gibi olmuş köy ayakta bana telefon ediyorlar çabuk atla Osmancık’a gel bende telefonda dedim ki bu saatte bir şey olmaz yarın sabah halledebiliriz o zaman erkenden gelirim sabah orada olurum. Mümkün değil kabul etmediler. Zaten bir sonbahar gecesi dışarıda müthiş bir yağmur var. O zaman gece saat 2 de yola çıktık, saat 4- 5 gibi köye geldik. Yine sabahın olmasını beklerdik daha sonra kaymakam ve jandarma ile görüşüp durumu çözdük.


VEKİLLİK BİTTİ YİNE KONYA’YA YERLEŞTİM


99 seçiminden sonrada Çorum’da kalmadım ve Konya’ya geldim. Çünkü burada inşaat işine başlamıştım ayrıca çocuklarımda Konya’da kalmak istediler. Konya’yı çok seviyorlar bir büyüğün sözü vardı. ‘Ya Konyalı olacaksın ya da ölünceye kadar Konya’da kalacaksın diyor.


HEP ZOR DÖNEMLERDE İL BAŞKANLIĞI YAPTIM


Daha sonra siyasete il müfettişi olarak Konya’da devam ettim. Belediye Başkanlığı seçimlerinde il başkanımız Lütfi Yalman Selçuklu Belediye Başkan adayı olunca tekrar il başkanlığı görevini bize uygun gördüler. Her ne hikmetse hep zor dönemlerde görev aldım. 1977 de bizim taban ANAP’a kaymıştı o zamanda il başkanı idim. Şimdi taban AKP’ ye kayıyor yine il başkanıyım.


Siyaset halkı dünya ve ahirette kurtulacakları yola itmektir davet etmektir çalışmalarda ıslah etmek ve toplumun menfaatlerini için çalışmaktır.


Ama bizde siyaset toplum için ferdin kendisini feda etmesi duruma gelmiştir. 8. sınıfta okuyan bir kızım var öğretmeni sorunca kızım babamın bizimle ilgilenecek hiç vakti yok ki demiş.


SPORLA UĞRAŞAK MÜZİK DİNLEYECEK VAKTİM OLMADI Kİ


Spor hiç yapmadım zaten spor yapacak vaktimiz yoktu ki benim yürüyüş yapacak vaktim dahi olmadı olmuyor. Müzik dinleme fırsatımız olmadı. Ama eski sözlü Türk musikisini severim ilahiler dinlerim onu da araba ile giderken radyodan dinlerim. Bahçede uğraşmayı toprakla uğraşmayı çok severim imkanımız olsa kendi toprağımı bahçeyi kendim bellemek isterim. Ter atarak toprakla uğraşmayı çok severim.


ERBAKAN HOCA ÇOK TEFERRUATÇIDIR EN UFAK AYRINTIYI BİLE SORAR


Erbakan hoca en ince ayrıntılara dikkat eder çok teferruatçıdır. 91 seçimleri yapılmıştı. Bütün il başkanları toplandı. Sıra bana gelmişti benim konuşmama başlamadan önce –‘Zülfikar Cihanbeyli’nin Doğrudelik köyünde kaç oy aldık?’ diye sordu. Gerçekten kaç oy aldığımızı bilmiyordum ama en çok oyu aldığımızı birinci parti olduğumuzu biliyordum. Ama gerçekten kaç oy aldığımızı bilmiyordum. Sonradan öğrendim birinci partiydik ve 4 oyla seçimi kazanmışız. Bana kızdı sonra bana orada Kafkas göçmeni Cafer efendinin olduğunu onun çok iyi bir mücahit olduğunu söyledi. Hoca 174 beldenin levhası ile bile ilgilenirdi. Zaman zaman çok sertleşir adamın ayağından ter çıkartır. Ama sonra mutlaka bir yerine denk getirir o insanın kalbini kazanır. Toplantı sonunda insan kendisini hemen oradan koşarak gitmek ve kendi bölgesinde çalışma aşkı heyecanı ile bulur. Konuşurken bir eksikliği hocanın gözünden kaçırmanız asla mümkün değildir. Siz konuşurken o konuyu geçiştirmeye çalışırsanız hemen devreye gire ve o sorunun cevabı bu değil der. Eksikliğiniz varsa o sizin yüz şeklinizden bunu mutlaka fark eder. Bakın TBMM de muhafız alayının girişinde bir tabela vardır –‘ hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz der’ bizim içinde bu aynen geçerlidir.