15-(8-3)=?

ÖSS imtihanına girenler bilir. Dört işlemi yapan sınavı kazanır, istediği üniversiteye girer. Yazının başlığı da bu örnek. Çözmek için kaleme bile ihtiyaç olmayan bu soruyu, imtihana girenlerin yarısı çözememiş.

 

Profesör Yarımağan, bu yıl ÖSS'ye girecek 1 milyon 250 bin öğrenciye önce bir müjde verdi: "Hazırlanan sorulara baktım, geçen yıldan zor değil. Bazıları günlük hayatta bile bilinebilecek türden sorular..." Yarımağan daha sonra adayların seviyesiyle ilgili şu çarpıcı açıklamayı yapıyor.

 

"Bir soru vardı hiç unutamıyorum. 2006 yılındaydı. 15-(8-3) işleminin sonucunu sorduk. Önce 8'den 3'ü çıkaracak, 5 kalacak. Sonra 15'ten 5'i çıkaracak, 10 kalacak. Bunu adayların yüzde 48'i yapamadı. Yani 1.5 milyon öğrencinin neredeyse yarısı cevabını veremedi. Maalesef seviye böyle."

 

Bu seviyede eğitim verilen okullardan mezun olanlar daha sonra iş adamı, işçi, politikacı, doktor gibi mesleklere atılıyorlar. Çünkü bu ülkede yarış ancak bu seviyede olabiliyor. Sonra da bu seviye ülkeyi yönetiyor.

 

Bunun temelinde yatan, eğitim ile ögretimi karıştırmaktır. Bakın gazetelere sınıf geçme kolaylaştırıldı haberlerinden geçilmiyor. Amaç daha çok çocuğu, birşeyler bilsin ya da bilmesin okullardan mezun etmek. Ucuz edebiyat konusu olan maliyet hesabı. Aynı sınıfı tekrar okurlarsa eğitimde maliyet artıyor gibi saçmalıklar. O zaman okutma tedbirlerini al...

 

Dünyada eğitim sistemleri birbirine benzer. Hepsi kendi ülkesini öncelikle seven sonra da onu yaşatmak için ne yapması gerektiğini ögretilen insanlarla dolu. Bunun da kuralları var. İlk okula başladığında çocuk bir rehber öğretmen eşliğinde takip ediliyor ve eğitimine nasıl devam etmesi gerektiğine karar veriliyor. Sonra da yönlendiriliyor. Çıraklık okuluna gitmesi gereken bir çocuk gidipte doktor olmuyor, olamıyor. Sonuçta iş gücü organize bir şeklilde ve kafa yapısına uygun olarak şekilleniyor...

 

Bizde de böyle bir sistem var. Rehberlik ögretmenleri iş yapmayı pek sevmediklerinden bütün gün yetmeyen maaşları üzerine uzun konuşmalar yapıyor. Ya da kendini fark etmeye yeni başlayan ve birşeyler sormak için gelen çocukları ugraşmak yerine geri gönderiyor. Çalışan ögretmene lafımız yok. Benim lafın kapsama alanına giren ve bana göre yüzde doksanı aşan kesime.

 

Şimdi hemen avrupada da böyle diye savunmaya geçecekler ama işin aslı öyle değil. İngilterede yapılan bir araştırma da üniversitede okuyanların yarısı dört işemi bilmiyor diye bir sonuç çıkmıştı. Onu kastediyorlarsa aldanıyorlar. Orada insanlar kendi eğitimleri alanında ünleniyorlar. Kendi konularını en iyi biliyorlar. Sosyal bilimci ise matematik onu pek ilğilendirmiyor.

 

Yıllarca önce tıbi bir toplantıya katılmıştım. Radyoterapi uzmanı bir Fransız kanserde nasıl radyoterapi yapılacağını anlatıyordu. Bizim meşhur hocalarımızdan bir ayağa kalkarak kendine göre bir yorum getirdi. Fransız hocaya hayretle bakarak hiç unutamadığım şu cümleleri söyledi. Hocam bir konuyu karıştırıyorsunuz sanırım. Ben radyoterapi uzmanıyım, kadık doğum değil. Ben nasıl radyoterapi yapılacağını bilirim. Kadın doğum uzmanlığı konusunda da konuşmam.

 

İşte fark ve gelişmenin ölçüsü. Anlatabildim mi.....

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum