Salih Sedat Ersöz
16. Ufuk Turu Kayseri’de yapıldı –Sosyal Sorumluluk ve İş Ahlakı (4)
Üçüncü Oturum Başkanı Kayseri Ticaret Odası Başkanı Ömer Gülsoy şu görüşlere yer vererek SOSYAL SORUMLULUK BAĞLAMINDA EKONOMİ VE İŞ HAYATI konulu oturumu başlattı.
“Kazanıyorsak vatandaşlık görevi olarak devlete vergimizi vereceğiz. Belli bir sınırın üstünde malımız veya paramız var ise Allah’ın emri gereğince zekâtımızı vereceğiz. Bu sorumluluklarımızı yerine getirdikten sonra diğer sorumluluklarımız başlıyor. Buna Sosyal Sorumluluk diyoruz. Bölüşeceğiz, paylaşacağız.”
Bu oturumda ilk konuşmayı yapan Kayseri OSB Başkanı Tahir Nursaçan, İşverenler ve Sosyal Sorumluluk konulu sunumunda özetle şu görüşlere yer verdi:
“Sosyal Sorumluluk bireylerin başka kişilere olan borcunu ödemesi, ödevlerini yerine getirmesi ve görevlerini yapmasıdır. Yanında işçi çalıştıranlar ‘onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin. İzzet ve Celâl sahibi olan Allah'ın yaratığına eziyet etmeyin’ Hadis-i Şerifine iyi kulak versinler.
Ey insanlar; şükretmeyi bilin, paylaşın, manevi dünyanız zengin olsun, güvenli insan olun.”
Konya Sanayi Odası Başkanı Memiş Kütükçü, Üretim Sektörü ve Sosyal Sorumluluk konulu sunumunda özetle şunları söyledi:
“Çocuklarımıza ve iş hayatımızda bulunan çalışanlara sorumluluğumuzu ne kadar yerine getirebilirsek geleceğimizden o kadar söz edebiliriz. Ailemizin, iş hayatımızın ve toplumumuzun geleceğinin anlamlı olması için onlarla yeteri kadar ilgilenmemiz gerekir.
Çalışanlarımızın her türlü sıkıntıları da bizim sorumluluğumuzdadır. Onların ve aile fertlerinin sorumlulukları bizim omuzlarımızdadır. Ayrıca yaşadığımız şehre ve ülkemize karşı sorumluluklarımız var.
Hayatımızı şu üçlü sacayağı üzerine oturtmalıyız. 1-Aile hayatımız sağlam olmalıdır. 2-İş hayatında, yere sağlam basan inandığımız mefkureye uygun bir iş hayatı kurmalıyız. İslâm, uzak diyarlara ticaret yolu ile ulaşmıştır. O halde iş hayatımız güçlü ve sağlam olmalıdır. 3-Sosyal hayatımız sağlam olmalıdır. Her insan mutlaka bir sosyal hayat üstlenmelidir.
Bu üç ayak yere sağlam basarsa hayatta başarılı olunur. Nerede durduğumuz, neyin peşinde koştuğumuz ve hayatımızı neye bağladığımız çok önemli. Bunlara dikkat edilmelidir.
En büyük iş ahlakı problemi olarak karşımıza yalan beyan çıkıyor. Ahilik ilkelerinin birinci maddesi doğru sözlü olmaktır ama bugün en büyük problem yalan beyan ise kendimizi gözden geçirmemiz gerekiyor.
Aile, Ahlaki değerler, Eğitim-Öğretim Kurumları ve Sosyal Çevre, iş ahlakını etkileyen faktörler olarak karşımıza çıkıyor.
Üretim, refahın ön şartıdır. Toplumumuzun refah toplumu olmasını istiyorsak üretmeliyiz. Üretim kabiliyetimizi arttırabilirsek refah toplumunu yakalayabiliriz. Tüketmekle değil, üretim ve ihracatla büyüyebiliriz. 2019 yılının ilk üç ayında Konya Sanayisi, Türkiye ortalamasının 6 katı kadar bir ihracat oranı yakalamış durumda. Bunun devam etmesini umut ediyoruz.”
Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, Ticari hayatta Sosyal Sorumluluk konulu sunumunda özetle şu görüşlere yer verdi:
“Sosyal Sorumluluğa İçtimai Farziyet olarak bakmak gerekir. Bu konu ekonominin geldiği bu noktada daha önemli hale gelmiş bulunmaktadır.
Ahi teşkilatı Anadolu’nun güçlenmesi, büyümesi için çalıştı ise bugün iş hayatının amacı da bu olmalıdır. Biz hem dinen, hem hukuken helal kazanmak mecburiyetinde olan insanlarız.
Bugün içinde bulunduğumuz ekonomik sistem Kapitalizm’dir. Faiz de bu sistemin kökü, gövdesidir. Biz bu sistem içinde helal haram arayışı içinde oluyoruz. Asıl tartışmamız gereken yeni bir model, yeni bir sistem olmalıdır. Faizsiz bir modeli gündemimize almalıyız. Mevcut sistem içinde aldığımız fetvalar sadece kendi vicdanımızı rahatlatır. Yeni bir sistem arayışı içinde olmak ise tüm toplumu kurtaracaktır.
Din, bizim hayatımızın her anını belirleyen bir sistemdir. İçtimai farziyet anlamında bireyleri güçlendirmeliyiz. Sadece mal değil fikir, bilgi de üretmeliyiz. Türkiye ekonomik anlamda zor bir dönemden geçiyor. Bu durum bir süre daha devam edecek ama moralimizi bozmayacağız. Bu ülke daha zor dönemlerden geçmeyi başarmıştır. Bundan sonra da bu zorlukları geçmeyi başarma potansiyeline sahiptir.”
Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, Çalışanlar ve Sosyal Sorumluluk konulu sunumunda özetle şunları söyledi:
“Sendikalar, çalışanlar, işverenler olarak infak anlayışını yerleştirmek zorundayız. Mefkuremize uygun bir sistemi nasıl inşa edeceğiz? Faiz yerine nasıl bir sistem inşa edeceğimizi konuşmalıyız.
‘İşçinin hakkını alın teri kurumadan veriniz’ buyrulmaktadır. Peki bu hakkı kim tayin ediyor? Hak nedir?
Şaşmaz, yanılmaz referanslarımızdan yola çıkarak bir sistem inşa edemezsek savrulmamız devam eder. Kendi referanslarımızdan yola çıkarak kendimize ait bir işçi işveren ilişkileri kuramazsak hiçbir yere varmamız mümkün değil. Bu ilişkileri hangi zeminde kuracaksak buna hemen başlamalıyız.
Erbakan hocamızın tavsiyesi ile yeni bir sistem kurmak için işçi – işveren örgütleri olarak bir araya gelmiştik. Ama daha ilk toplantımız kavgayla sonuçlandı. Çünkü iş kendimize dokununca hemen itiraz ediyoruz. Zihnimizdeki bu kalıpları değiştirmeliyiz.
Biz Hak İş olarak iyi sözleşme yapıyoruz. İşçilerimizin maaş artışları gayet iyi olarak sözleşmeler imzalıyoruz. Ama gördük ki işçiler ne kadar çok para alırsa o kadar çok borçlanıyorlar. Daha az para alanlar tüketimde daha dikkatli oluyor.
17 yıl önceki ile bugünü kıyaslarsak ne değişti? Hangi üretimde ön plana çıktık? Yeni bir dünya inşası için hepimiz bir tuğla koymak zorundayız.
Biz yasal asgari ücreti uygularsak işçilerimize karşı sorumluluktan kurtulamayız. Derdimiz olsun. Herkes gitsin pazardan bir dert satın alsın. Pazardan alamazsanız bir kişinin, bir dostunuzun derdini üstlenin. Dertleşeceğiz. Bir derdimiz olacak. Sorumluluklarımız dertlerimiz olmalı.”
Bu konuşmalarla üçüncü oturum da sona erdi. (Devam edecek)