yazar-3
24 saat yerine 365 gün hatırlanmak…
Doğadaki bin bir rengi keşfedemediğinizi, gözlerinizin görmediğini, hiç düşündünüz mü? Ya da doğuştan, ev, iş veya trafik kazaları sonucu yürüyemediğinizi, koşamadığınızı aklınıza getirdiniz mi? Gönlünüzce, fikirlerinizi ifade edememenin, tek başına yemek yiyememenin, birbirinden güzel türküleri, şarkıları dinleyememenin, sevdiklerinizin sesini duyamamanın ezikliğini, burukluğunu, çaresizliğini yaşadınız mı?
Modern toplum olma iddiasında olan ülkemizin çözümleyemediği ve nüfusumuzun doğrudan veya dolaylı olarak yaklaşık 1/3’ünü ilgilendiren “engellilik” konusu, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir sosyal problemdi. Yıllardan beri “yok sayılan” ve hiçbir düzenlemede göz önüne alınmayan “engellilerimizi” ve onların yakınlarını bu dertlerinden kurtaracak, onlara, “onları” kullanmayacak yaklaşımlar sergilememiz ve çözümler üretmemiz tartışılmaz bir zorunluluktu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yakışan, mevcut olan tüm engelleri ve fikirsel ön yargıları yıkmak ve engelli insanlarımıza hayat hakkı tanımaktı. AK Parti hükümetinin girişimleri ve TBMM’deki tüm parti gruplarının desteğiyle “Engelliler Yasası” çıkarıldı. Yasa tüm sorunları çözmüyor ama en azından niyet belirtme noktasında başlangıç oldu. Bu yasa tüm unsurlarıyla gevşetilmeden uygulamaya konulursa, sokaklarda, caddelerde, otobüslerde, hastanelerde, tüm kamusal alanlar, ibadethanelerde, özgürce ve kimseye bağımlı olmadan hareket edebilecek engellilerimiz; eğitim, istihdam, sağlık ve diğer insani hak ve ihtiyaçlarının takipçisi olabilecek ve toplum ile gerçek anlamda entegre olmayı başarabileceklerdir.
Toplumuzda “engelli” olarak tanımlanan insanlarımıza başkasına bağımlı olmadan ve hareketlerini kısıtlayacak hiçbir engel çıkarılmadan günlük yaşamlarını sürdürebilecek bir çevrenin oluşturulması, eğitimlerine en az diğer bireylere verildiği kadar önem verilmesi, özellikle de geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın bilinçlendirilmesi ve bu amaç ile hazırlanacak eğitim projeleriyle kaynaştırmalı (karma) eğitimlere öncelik verecek sistemlerin benimsenmesi gerekiyor. Ancak ve ancak, bu yaklaşımla engelli bireylerimizin “insan” olmanın getirdiği tüm hak ve gereksinimlerine ilişkin ihtiyaçlarını da karşılayabileceklerine ilişkin öz güvenlerini kazanmalarına yardımcı olabilir. Engelli insanlarımızın elde edecekleri özgüven, yaşama sevinci; modern toplumlarda bireylerin ortak amaç uğruna bir araya gelerek, demokratik mücadelelerini yaptıkları ve demokratik haklarını elde ettikleri kurumlar olan “sivil toplum kuruluşlarının” da kuvvetlenmesini ve dolayısı ile demokrasimizin gelişmesini de sağlayacaktır.
Şimdi gelelim Konya’ya. Türkiye’de ne kadar sorun var, Konya’da fazlası var. Bu engelliler açısından da aynı durumda. Bu aşamada, konunun acite edilmesinde bir yarar görmüyorum. Şehir nüfusun yüzde 13.4’ünü oluşturan engelliler hizmet üreteni veya üretmeyeni ayırt edecek düzeye geldi. Yani, hizmet üretmesi gerekenler yakın bir süre sonra tıpış tıpış hizmetlerini sunacak. Haberleri olsun, yoksa yasalar devreye girer, kimsenin de gözünün yaşına bakmaz. Konya’nın medya dünyası engellilere her zaman sahip çıkmıştır. Engelli camiasına haberleriyle, yorumlarıyla, fotoğraflarıyla yadsınamayacak ölçüde katkıları olmuştur. İki gün önce kutlanan “3 Aralık Dünya Engelliler Günü”nde basit düşünen yapay ve bayağı reklama giren kurum ve kuruluşları da unutmayacağız (!). Engelliler, başta Vali Atilla Osmançelebioğlu olmak üzere, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek’e, Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Okudan’a Meram Beledeye Başkanı Refik Tuzcuoğlu’na, Selçuklu Belediye Başkanı Adem Esen’e, Karatay Belediye Başkanı Mehmet Hançerli’ye, tüm Konya milletvekillerine, AK Parti Konya İl Örgütü Sosyal İşler Başkanı Bedriye Günaydın’a ve binlerce duyarlı engelli dostuna şükranlarını sunar...
Lütfen “3 Aralık Dünya Engelliler Günü” bitti diye engellileri unutmayın. Çevrenizdeki engellilere yardım elinizi uzatın, balık tutmayı öğretin. Unutmayın, bir gün sizin ya da bir yakınınızın da engelli olmayacağının garantisi yok. Sorunların bugün sizden uzak olması, sizi tepkisiz yapmasın.