Hasan Ukdem
Acı Manzaralar Ve Biz
Dünya hayatı Hak ile batılın savaşıyla devam edip gidiyor. Arzın üzerinde kanlar akıtılıyor, işgaller yapılıyor, tecavüzler sürüp duruyor. Hayat ırmağı kaynağından tertemiz çıksa da zulmün ve yağmanın kiriyle akıyor maalesef. Şu mübarek ramazan günlerinde ise bu durum artırılarak sürdürülüyor. ABD'nin sefaret sefaleti ve İsrail'in katliam rezaleti bütün dünyanın gözü önünde aleni bir şekilde yapıldı, yapılıyor. Benim küffara diyecek bir şeyim yok, onlar kendilerine yakışanı icra ediyorlar. Şu kendilerine müslümanım diyen ülkelere kızıyorum, öfkeleniyorum. Yazıklar olsun sizlere. Kafirin yaktığı ateşe odun taşıyarak kendinizi onların zulmünden koruduğunuzu mu sanıyorsunuz? Bu dünyada kendinizi kurtarsanız bile, Allah'ın gazabından nasıl kurtulacaksınız?
Ömür dediğimiz şey, Rabb'imizin bize bahşettiği bir ihsan. Bunu en güzel bir şekilde yerine getirip Allah'a emaneti iade ettiğimiz zaman, erdemli bir hayatın yüz akıyla huzura varamazsak kaybedenlerden oluruz maazallah. İnancımız bize mazlumun, yetimin, garibin yanında yer almamızı emrediyor. İşte tam da bu sebepten atalarımız ömürlerini cepheden cepheye koşarak geçirmişler. Atlarını fitnenin üstüne, zulmün odağına sürmüşler. Gücümüzü adaletin tecellisinde göstermişler ve garibi, düşkünü gözetmişler. Asında bugün yapılması gereken de bu. Ancak şu benliklerimizden sıyrılmalıyız, küçük krallıklarımızdan çıkmalıyız. Batı insanı ne kadar tanrılaştırsa da, biz Allah'a teslim olmaktan beri olamayız. Biz Avrupalının çizdiği yollardan gitmek zorunda değiliz, biçtiği rolleri oynamak zorunda hiç değiliz.
İşte Afrin harekatında gösterdiğimiz üstün başarı, inisiyatif aldığımız zaman neler yapabileceğimizi ve dünyanın seyrini değiştirebileceğimizin en büyük ispatı oldu. Biz müslümam Türkler bugünün cephelerinden, yarının bahçelerine pencereler açabiliriz. Tıpkı atalarımızın dün yaptıkları gibi. Yeter ki imanımızdan ve cesaretimizden güç almayı bilelim. Bunu batıya ve (birkaçı hariç) müslüman ülkelerin basiretsizliklerine rağmen başarabiliriz. Küçük hikayelerimiz basit görmeyelim, bir dua, bir namaz, bir oruç bakarsın olanları değiştirivermiş. Büyük hikayenin arızalarını, küçük hikayelerin tamiriyle giderebiliriz.
İhlaslı yaşamak, yaptığımız işi Allah için yapmak çok değerli bir haslettir. Meşhur bir kıssa vardır ya hani, Hazret-i Ali bir savaşta bir müşliği yıkmış yere ve tam kılıcını çalacağında kafirin boğazına, kafir yüzüne tükürüvermiş. Haztret-i Ali daha da kızıp öfkeleneceği yerde, vaz geçmiş onu öldürmekten. Kafir, "neden öldürmedin beni?" diye sorunca, şu muhteşem cevabı vermiş Hazret- i Ali: "Seni Allah için öldürecektim ama yüzüme tükürdüğün anda nefsim için öldürebilirdim benim isteğim de Rabb'imin isteği de bu değil" demiş. İşte bizim hassas terazimiz bu. İslam ve terörü bir araya getirmeye çalışanlar bizim bu özelliklerimizi bilmiyorlar. İçimizdeki hainler ve cahiller de bilmiyor maalesef. Ancak bilenlerin uygulamaya devam etmesi ve onlara da bu güzel yanlarımızı göstermesi gerek.
Tıpkı insan ömrü gibi, dünyanın da bir sonu var. Gargat ağacına güvenip de zulmetmeye devam edenlerin de sonu gelecek ve Allah'ın gazabına uğrayacaklar, bundan hiç şüphem yok. İşte o gün geldiğinde Rabb'imiz, bütün bunlar olup biterken sen ne yapıyordun? Diye sorduğunda bizim cevabımız ne olacak? Bütün mesele olmak ya da olmamak değil, bu cevaptadır.
Dünyada kendilerini tanrılaştıranlar, yaşananlara yön verdiklerini sananlar için çetin bir gün var Rabb'imizin katında. İşte o gün, işte o gün hiç kimsenin gücünün bir güçle karşılaşacaklar. Şu mübarek günlerde Allah bizleri ıslah etsin, onların ıslah olma durumları geçmişse kahretsin.
Ve bir Filistin ağıtıyla bu haftaki yazımıza son verelim. Sevgiyle kalın.
BEKLE FİLİSTİN!
Gamsız kulakların duymadığı ses
Hüzün dağlarında çınlar Filistin
En adi kuşatma, en hain kafes
Ölmüştür insanlık, anlar Filistin
Sende yaşananlar öyle yaman ki
Mümin yürekleri yakar inan ki
Kulun utancını üstlenmiş sanki
Kıpkızıl doğuyor tanlar Filistin
İçten içe titrer, ağlar asuman
Sanki yok bu zulüm, her yer sütliman
Dünyaya inanmış bunca müslüman
Ne kadar da tatlı canlar Filistin
Ümmetin pek çoğu sefa sürerken
Nikahsız yatağa aşkla girerken
Şöhrete, servete ömür sererken
Paslandı kılıçlar, kınlar Filistin
Oysa iman kalbe dolmamış mıydı?
Dört bir yana korku salmamış mıydı?
Ezanın altında kalmamış mıydı?
Arsızca haykıran çanlar Filistin
Ah şu yeryüzünden küfrü silseler
Ölümün yüzüne yine gülseler
Bir daha doğsalar, tekrar gelseler
Fatih Sultan Mehmet Han'lar Filistin
Ebabil kuşları gökten yağsalar
Melekler semadan yere ağsalar
Musa'nın ardında gene boğsalar
Derya oldu akan kanlar Filistin
Gelecek mutlaka, gelecek o gün
Elbette hüsranı silecek o gün
Gafili, kafiri bilecek o gün
Mizana varacak bunlar Filistin