İsmet Çelik
Açtırmayın kutuyu, söyletmeyin kötüyü
Konyaspor Gençlerbirliği maçının sonucuna göre iki camiadan biri karışacaktı, bizimki karıştı.
Kaybeden taraf için zor günler başlayacaktı, bizde başladı.
Oyunun taktik, teknik, kadro seçimi gibi detaylarından başlarsam sabaha kadar anlatırım.
Futbolcularımızda "sezon bi bitseydi" kafası var.
Tabi “balık baştan kokuyor” dersek, yanılmayız.
Golü yedikten sonra maçın büyük bölümünü kulübede geçirmiş bir Aykut Kocaman vardı sahada.
Maçın başında Gençlerbirliği'ni yenemeyeceğimizi anlamıştı.
Oturdu kulübesine, yenilgiyi kabullendi.
Haftalardır hakemlerle, zeminle, sakatlıklarla ilgili açıklamalar yapan hoca maç çıkışı yine topu taca atarak takımdaki kötü gidişin sebepleri yerine zeminden, ottan, böcekten bahsetti.
Fenerbahçe'nin başında şampiyonluğa giderken birden bire mağlubiyetler serisine başlasa saha zeminlerini bahane edebilir mi?
Aykut Hocam seni severim, saygı duyarım ama lütfen topu taca atma. Camiamızda tek bilge adam sen varsın. Ot, böcek konuşma lütfen. Bize doğruları, yanlışları anlat.
KONYASPOR YÖNETİMİ BİR ŞEYİ UNUTTU
Konyaspor yönetimi mağlubiyet sonrası aklınca hocaya ultimatom vererek "Trabzon maçı için gerekli tedbirlerin alınmasını sağlayacağız" diye açıklama yaptı.
Sosyal medyada taraftarların biraz homurdandığını görünce "fırsat bu fırsat biz hocayı çatır çutur yiyelim" dediler.
"Önce bir açıklama yaparız, kamuoyu da peşimize düşerse bu iş tamam" diyeceklerdi.
Zorlu bir fikstüre girecek olmamız da ellerini güçlendirecekti.
Unuttukları bir şey vardı, o da şuydu: Bu kulübün sahibini sosyal medyada homurdananlar sanmalarıydı. Bu kulübün sahibi Ankara deplasmanına gelen taraftarlardır. Onlar onca emeğe karşı maç sonunda hocaya ve takıma destek olurken kimse hocayı falan yiyemez.
Ters tepince geri vites yaptılar.
"Biz öyle demedik de, yanlış anlaşıldık da..."
Evet sevgili yöneticiler hocayı yemeniz için şartların biraz daha olgunlaşması gerekiyor.
Gözüm üstünüzde.
Hocayı göndermek için oyunlar dönerse kalbinizi kırarım.
Açarım kutuyu, söylerim kötüyü.
YAZDIM, YAZARIM, YAZACAĞIM!
Geçtiğimiz hafta bir yazı kaleme aldım.
Arayan soran, teşekkür eden, tehdit eden, gönül koyan, bu yazıdan nemalanmaya çalışan, kişisel ihtiraslarına yenik düşen, haklı eleştirilere katılıp meselenin özünü anlayan ve daha bir sürü niyette adam oldu.
Hepsi sağolsun.
Derdimiz Konya, derdimiz Konya'nın sporu.
Yazmış olduğum yazıda altyapılardaki ve pilot takımdaki sıkıntılardan bahsettim. 3-5 satırında ise Konya için önemli olan bir aileyi eleştirdim.
Ama ihtiraslarına yenik düşenler yüzlerce yavrunun geleceğini bir kenara bırakıp, üç beş kişinin özeline çekiverdi yazıyı.
Öncelikle ben kimseye art niyet, kin taşımam. Yazdığım isimlerle de herhangi bir sorunum olacak kadar tanışmıyorum bile.
Köşe yazarlığı seviye ve mesafeyi koruma sanatıdır. Kimsenin adamı da olmam, kimseye kin, nefret de duymam.
Konyaspor altyapısındaki çocuklardan eşofman parası toplanırsa, bu çocuklara servis tahsis edilmezse, futbol okullarında boşa para harcanıp başarı yakalanmazsa, zırt pırt hoca gönderip hoca getirilirse, adamcılık yapılırsa, altyapılardan harcanmış çocuklar yetişmeye devam ederse doğru bildiklerimi yine yazacağım.
Konya'nın bürokrasi ve sporu için çok önemli bir konumda bulunan bir isme, evlatlarının görevlerini sırtına kambur etmemesi gerektiğini, benim yazdıklarımın herkesin dilinde olduğunu söyledim.
Konunun muhatabı da benimle aynı görüşte olduğunu fakat camianın çok ısrarcı olması nedeniyle oğullarının görevleri kabul ettiklerini söyledi.
Umarım bulundukları kurumlara zarar vermeden en kısa sürede gereğini yaparlar.
Bundan sonra altyapıların ve Anadolu Selçukspor'un sorunlarına kayıtsız kalmayacağımı da herkesin bilmesini isterim.