Av. Yasemin Bezirci
Aile Olabilmek
Birkaç zamandır kahve içmeye gittiğim bir yer var; küçük, hoş, şirin bir yer. Guguklu saat, para-pul koleksiyonu gibi eski eşyalarla dekore edilmiş, Türk Sanat-Halk müziği çalan ufak bir yer. Kahveleri lezzetli, çayı organik. Sahlebin yanında anne eli değmiş minik kek ya da kurabiyeler… Anne eli ‘deyim’ olsun diye değil, gerçek bir anne eli… Küçük bir işletme; Beyefendi sahibi, eşi o kekleri kendi elleriyle yapıyor. Çocuklar okuldan kalan zamanlarında orada anne-babasına destek veriyor. İlk girişte mekan, zamanla aile etkiliyor insanı. Bu zamanda böyle aileler kaldı mı? Aile bireylerinden birinin derdi tüm ailenin derdi, birinin mutluluğu hepsinin mutluluğu oluveriyor. Masal gibi…
Size o mekândan değil; orada otururken fark ettiklerimden bahsedeceğim. Hani farkında olmadan unuttuklarımızdan. Aile olmanın o soy ismini kapıya/zile yazdırmaktan ibaret olmadığından. Aile olmanın sadece bir kişinin tüm sorumluluğu yüklenmesi anlamını taşımadığından. Aile olmanın bir şeyleri geçiştirmek, görev paylaşımı yapmaktan ibaret olmadığından. Bir imza atarak, bir evi paylaşarak, davetlere beraber giderek, aynı kanı taşıyarak aile oluyor zannediyoruz zannetmesine de; ‘aile’ ne?
Boşanmaların bu kadar arttığı günümüzde; biten evlilik hikayelerini düşünüyorum. Sonra kahvemi yudumlarken kafamı kaldırıp bu aileyi gözlemliyorum. Küçük çocuk tahtaları taşıyor, büyük çocuk tahtayı tutuyor, baba tahtayı kesiyor. Büyük çocuk çayları koyuyor, küçük çocuk çayları taşıyor, anne bulaşığı yıkıyor. Biraz düşündükten sonra anlıyorum… Aile bireyleri bir hedef doğrultusunda hareket ediyor. Hepsinin baktığı yön aynı, bir amaçları var. Anne-baba- çocuklar; hepsi oranın daha iyi olması için çabalıyorlar…
Akşam saati, kapanmaya az kalmış. Baba, hanımına ‘hanım sen çok yoruldun az otur da dinlen’ diyor. Hanımı ‘’Asıl sen çok yoruldun hadi sana bir çay koyayım da sen biraz soluklan’’ diyor. Çocuklara ‘yarın okul var hadi siz eve geçin artık’ diyor ebeveynleri. Çocuklar ‘biz genciz, şimdi burası çok yoğun, siz dinlenin’ diyorlar. Her birey diğerini düşünüyor; biri diğerini düşünürken, diğeri de onu düşünüyor. Aklıma başka aileler geliyor… ‘’Niye ben yapıyorum, ben de bütün gün yoruldum’’ diyen bireylerinden oluşan, suni aileler. Bir aile nasıl aile, bir şirket nasıl şirket olur, bir ilişki nasıl ilişki olur? Gözlerim doluyor, anlıyorum…
Sadece bir kişinin bir şeyleri yapmasıyla olmuyor değerli okuyucum. Bir kayıkta 2 kürek var. Aynı tarafa doğru, yakın tempoda çekilirse kürekler; ancak o zaman o sal (kayık) ilerler. Biri bir tarafa, diğeri öbür tarafa çekerse o kürekleri; o sal ancak kendi etrafında döner! Bir ailemiz varsa; o aile bireyleri ile aynı saldayız. Bir şirkette patron, çalışan her kim varsa; aynı salda. Aynı şehirde/ ülkede yaşayan kim varsa aynı kayıkta! ‘Bana ne’ diyen; sen de aynı kayıktasın kardeşim! O kürekleri aynı tarafa doğru, yaklaşık tempoda çekmeden; bir işin ucundan da sen tutmadan o kayık o karaya ulaşamayacak. ‘Ama ben ne yapabilirim? Benim yapmamla mı olacak’ diye soruyorsan; ağzında bir damla suyla ateşe koşan karıncanın hikayesini hatırla…
Bekarlara tavsiyem; aynı noktaya baktığınız, sizi anlamaya gayret eden, beraber hareket edebileceğiniz kişiyle evlenin. Biriniz koşarken, diğeriniz yerinde duruyorsa, ya da başka bir tarafa koşuyorsa bu; bir yerde yollarınız ayrılacak demektir. Evliyseniz; bireylerin derdine bakın. Maddi bir sıkıntı varsa giderleri azaltın, yorulmuşsa çay verin, elinizden hiçbir şey gelmiyorsa dua edin. O daha iyi olmak için çabalıyorsa; siz de çabalayın. Sizin duruyor olmanız tüm aileyi/şirketi/şehri/ülkeyi geriye çeker. Bir yere mensupsanız; ‘batarsa batsın’ dediğimiz aynı gemideyiz. Gemi batarsa; hangimiz bu hikâyeden yarasız çıkarız? Düşünelim…
Bu kadar mı? Elbette değil. Söylenecek çok şey var fakat; şimdilik bana müsaade. Yarım kalan sözler başka bir yazının konusu olsun. Temennim şudur ki; her birey diğer bireyin ilacı olsun…
Allah o ailenin birlikteliğini daim, bizlere de onlar gibi olmayı nasip etsin inşallah. Size ütopya gibi gelebilir ama bir düşünün. Bize bugünleri miras bırakanlar aynı yönde kürek çekerek bıraktı.
Çabalayanlardan olabildiğimiz, hayırlı bir ömür temennisiyle kıymetli okuyucularım; haftaya görüşmek üzere…