AK Parti için sokaklar ne diyor?

Sokaktaki iki kişiden biri AK Parti’li olmuş. “Geçen seçimde vermedim ama bu sefer oyum AK Parti’ye” diyen bir çok işadamı, sanayici, gazeteci, memur, amirle karşılaşıyoruz. Diğer partili okurlar, bu yazıdan AK Partili olduğum sonucu çıkarırlarsa yanılmış olurlar. Geçen seçimde AK Parti’ye oy vermemiş birisi olarak bu seçimde hangi partiye oy vereceğimi sevgili Murat Güzel gibi şimdiden ilan etmeyeceğim. Ancak benim oy kullanacağım sandıktan AK Parti’nin çıkacağından, hatta sandıkları patlatacaklarından eminim. Konu komşum, mahallelim de sıkı AK Partili olmuş çünkü.

AK Parti’nin yüzde kaçla geleceği, Konya’da kaç milletvekili çıkaracağı, kimlerin listelere gireceği beni herhangi bir seçmen kadar ilgilendiriyor. Yalnız eski seçim dönemlerinden farklı olarak bu dönemin kısa sürede sona erecek olmasından çok mutluyum. “Bir an önce olsun bitsin de kurtulsak” diyenlerdenim.

Süreç hızlı işliyor. Aday adayları yerini 10 gün sonra adaylara bırakacak. ‘Ben de aday adayıyım’ diye ortaya çıkan bazı oyuncularla gerçek vekil adaylarının farkını yolda gezerkenki duruşlarından görebileceksiniz. Benim sözüm siyaset gibi ulvi bir mesleği, ayağa düşürenlere…

Eflatun’un dediği gibi, siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen kaçınılmaz sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır. Vekillerin parası ve fiziği kadar entelektüel birikimlerinin de parti yönetimleri tarafından önemsendiği gün siyasete kalite gelecektir.

Bu seçimler bir milat olur mu, açıkçası pek ümitvar değilim. Vekil adayları mevcut vekillere bakıp da “Benim neyim eksik?” diyeceklerine “Ben olursam böyle olur, şöyle olmaz” derse, önce bizi ikna etmiş olacaklar. Değilse bizi ikna edemeyen Ankara’yı nasıl ikna edecek…

Geçtiğimiz 4 buçuk yılda Konya’da sıkça görebildiğimiz ve hiç göremediğimiz vekiller oldu. Göremediklerimizin performanslarını Ankara’nın hakkıyla değerlendireceğini bekliyoruz. Bir de milletin vekalet verdiği bazı isimlerin zamanı gelince vekaleti tevdi etmeleri gerekir. Öyle ya emekliye ayrılıncaya ya da emri hak vaki oluncaya kadar siyaset yapılmaz ki.

Geçen haftaki yazıma not düşen Murat Özdemir’in vekillere ve parti yöneticilerine bir tavsiyesi var… Konya ve ilçelerindeki AK Parti'liler “Şu seçim döneminde ekibimizle çalışıp yine tek başına iktidar olacağız” gibi, beyanatlarda bulunmasalar da AK Parti'mize içimiz sızlamadan şevkle oy versek. Onları yok sayarak…

Geçen seçimlerde AK Parti’ye oy verip de bu seçimde verdiği oyu geri alacak bir kitle vardı: Çiftçiler. Bugünlerde masamdaki anketlere baktığımda Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde ANAP ve DYP’nin CHP’ye angaje olmaları nedeniyle çiftçilerin de oylarını geri almaktan vazgeçtiğini gördüm. Köyün girişine “Buraya AK Parti’den başka siyasi parti giremez” levhasını asanlar bile çıktı. Genel merkezin de taşra yöneticilerinin de görmesi gereken bu. Ne Avrupa Birliği macerası için alınan mesafe, ne de kişi başına düşen doların 5 binler seviyesine yaklaştığı… Abdullah Gül’ün elinden alınan Cumhurbaşkanlığını kimse unutmayacak. Hadise, milletin hafızasında olduğu gibi yöneticilerin hafızasında da tazeliğini korursa meydanların sesine ortak olurlar, değilse yüzde 34 hayal olur…

***

SÜNNET SEMPOZYUMU DEVAM ETMELİ

Cuma günü İlahiyat Fakültesi’nce düzenlenen Hadis ve Sünnet Sempozyumu’nun açılışına ve sabahki oturumuna katıldım. Gerek selamlama konuşmalarında, gerekse sabahki oturumda Prof. Dr. Mehmet S. Hatipoğlu ve Prof. Dr. Ali Osman Koçkuzu hocalarımızın konu başlığına bağlı kalmadan yaptıkları duygu ve hatıra yüklü konuşmaları dinleyenler, salonda bulunmayanların çok şey kaçırdıklarını düşündüler.

Programın sponsoru Meram Belediyesi olunca Başkan Refik Tuzcuoğlu da derinlikli bir konuşma yaptı. Beni en çok sevindiren Vali Yardımcısı Yusuf Özdemir’in konuşması oldu. Kimse onu dinlerken sözü gereğinden fazla uzattığını düşünmedi. Kendisi ayet hadis okumasının görevi gereği uygun olmadığını söylese de içinden ayet hadis okumak geçtiğini  anladık biz. Başta Dekan Ahmet Önkal olmak üzere tüm emeği geçenleri kutluyor, benzer programların devam etmesini ümid ediyoruz.

***

KABAHATİN ÇOĞU BİZİM AZI DA PTT’NİN…

Geçtiğimiz hafta Vakıf Haftası’ydı. Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün 7 Mayıs’ta başlayan programlarının davetiyesi bu tarihten önce postaya verilmesine rağmen çağdaş posta hizmetlerimiz nedeniyle ancak 10 Mayıs’ta ulaştı. Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün davetiyeleri gününden sonra ulaşması için postaya verdiğini sanmıyorum. Hafta boyunca gazetemizden de takip ettiğiniz gibi bir çok etkinlik gerçekleştirildi. Daha çok insana ulaşılması, vakıf medeniyetimizin daha iyi anlaşılması amacıyla yapıldığına inandığımız çalışmaların duyuru ve tanıtım ayağını ne hikmetse beceremiyoruz. Arkadaşlar bir güzel davetiye bastırmışlar, nerden baksanız devletin parasından tanesine bir yeni lira para harcamışlar. Bari Zafer’e çıkıp gelene geçene ya da Kapu Camii’nin önünde bekleyip camiden çıkanlara dağıtsaydınız da hizmet amacına ulaşmış olsaydı.

PTT’ye gelince… Eksiğiniz personel eksikliği ama kurumların davetiyeleri de dahil, aciliyet arz eden evraklar hep böyle geç mi gelecek? AB’ye girdiğimizde de mi gecikecek?

Her neyse kabahatin çoğu bizim azı da PTT’nin olsun…

 

 

 

------------------------------

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.