Akciğer tansiyonunu yendi, artık torun bakıyor
Akciğer tansiyonuna bağlı nefes darlığı çeken ve hastalığının ilerlemesi nedeniyle tekerlekli sandalyeyle hastaneye gelen Hülya Şahiner, gördüğü tedavinin ardından evine yürüyerek gitmenin ve torununa bakabilmenin mutluluğunu yaşıyor - Hülya Şahiner:- "Um
ANKARA (AA) - DUYGU YENER - Akciğer tansiyonuna bağlı nefes darlığı çeken ve hastalığının ilerlemesi nedeniyle tekerlekli sandalyeyle hastaneye gelen Hülya Şahiner, gördüğü tedavi sonrası evine yürüyerek gitmenin ve torun bakmanın mutluluğunu yaşıyor.
Ankara'da yaşayan 49 yaşındaki ev hanımı Hülya Şahiner, 15 yıl mücadele ettiği astım hastalığıyla ilgili yaşadıklarını, AA muhabirine anlattı.
Hastalığı nedeniyle sürekli ilaç kullandığını ifade eden Şahiner, zaman ilerledikçe yürüyemediğini ve merdiven çıkamaz duruma geldiğini söyledi.
Şahiner, birçok hastaneye başvurduğunu belirterek "Bu süreçte değişik hastanelere ve merkezlere gittim ama bir netice alamadım. KOAH ve astım ilaçları verdiler, sürekli onları kullandım. İki yıl önce de hastanede yatarak KOAH tedavisi gördüm. Ondan da fayda göremedim." dedi.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Akciğer Tansiyonu Polikliniğine başvurduğunu ifade eden Şahiner, sözlerine şöyle devam etti:
"Hastaneye geldiğimde durumum çok kötüydü. Ölmek üzereydim. Tekerlekli sandalye ile geldim. Elim, dudaklarım her yerim morarıyordu. Tedavime hemen başlandı. 10 gün içerisinde iyileşmeye başladım. Umudu kesmiştim. Yürüyemiyordum. Şimdi torun bakıyorum."
- "Basamaklı ilaç tedavisi uyguladık"
Uygulanan tedaviye ilişkin bilgi veren Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç Dr. Nesrin Öcal ise akciğer tansiyonu farkındalığının artmasıyla tedaviden olumlu yanıt aldıklarını söyledi.
Doç. Dr. Öcal, uzun süre astım ve KOAH tedavisinden olumlu yanıt alamayan hastalarda akciğer tansiyonundan şüphe edilmesi gerektiğini söyledi.
Akciğer tansiyonunun kendi içerisinde 5 alt gruptan oluştuğunu ifade eden Öcal, bunlardan birinin primer akciğer tansiyonu olarak bilinen akciğere giden ana atardamarın yüksek tansiyonu olduğunu belirtti.
Öcal, akciğer tansiyonunun genellikle doğurganlık çağındaki kadınları daha fazla etkilediğini ifade ederek, "Genetik sebepler, doğuştan kalp hastalıkları, zayıflama ilaçları, HIV enfeksiyonu, bazı romatizmal hastalıklar da akciğer tansiyonunu artırabilen hastalıklar içerisinde yer alıyor." dedi.
49 yaşındaki Hülya Şahiner'in kendilerine başvurduğunda tekerlekli sandalyede olduğunu, dudaklarının morardığını ve nefes alamadığını aktaran Doç. Dr. Öcal, şöyle konuştu:
"Belirgin derecede oksijen ve solunum yetmezliği nedeniyle hastaya ileri tetkik planladık. İlk uyguladığımız tanısal yöntem, kardiyoloji ile ekokardiyografi oldu. Burada akciğer giden ana atardamarın bir kısmını ölçebiliyoruz. Basınç yüksekliğine sebep olabilecek hastalıkları değerlendirmemiz gerekiyor. Kronik bir pıhtı mı var, doğuştan bir kalp hastalığı mı var. Romatizmal hastalık ya da hiçbir sebep bulamadığımız bir grup da olabiliyor. Akciğer tansiyonunda sebebi bilinmeyen bir grup da olabiliyor. Basamaklı olarak ilaçları birleştirdiğimiz bir tedavi yöntemi uyguladık. Üç ay boyunca akciğer tansiyonunu düşüren bir ilaç tedavisi yanına bir ilaç daha ekledik. Toplamda 7 ay içerisinde klinik bir düzelme sağladık. Oksijene bağımlılığı ortadan kalktı ve hasta günlük faaliyetlerini yapabilir hale geldi."
Doç. Dr. Öcal, akciğer tansiyonunun bazı hastalıklarla karıştırılmaması gerektiğini vurgulayarak derin nefes darlığıyla birlikte eforla ortaya çıkan göğüs ağrısı parmaklarda, dudaklarda morarma, halsizlik durumlarında mutlaka akciğer tansiyonundan şüphe edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Kaynak: