Prof. Dr. Ali Akpınar
Allah’in dini..
Allah’in dini, beşerin dini ve alevîlik
Yüce Allah, insanı yaratıp sınav için dünyaya gönderirken onu başıboş bırakmamış, onun nasıl yaşayacağını belirleyen ölçüler koymuş ve onun için din belirlemiştir. İnsanlığın tüm hayatını kuşatan bu dinin adı İslam’dır. Onun ismini bizzat Yüce Allah koymuştur. O dini tanımlama ve belirleme yetkisi tamamıyla Yüce Allah’a aittir. Hiç kimsenin Allah adına, din koymaya, dini belirlemeye, ona farklı isimler vermeye hakkı da yoktur, yetkisi de. Böyle bir girişimde bulunan kimsenin, yaptıkları kabul edilmeyecek, ürettiği dini asla ondan kabul edilmeyecektir. Şimdi şu ayetleri okuyalım:
Allah katında din, şüphesiz İslamiyettir. (3/19)
Bu, dosdoğru dindir, fakat insanların çoğu bilmezler. (12/40)
Bugün, size dininizi ikmal ettim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslamiyet'i seçip beğendim. (5/3)
Size müslüman adını veren O'dur. Artık, namaz kılın, zekat verin, Allah'a sarılın. (22/78)
Doğrusu tevhid dini olan Müslümanlık, bir tek din olarak sizin dininizdir ve Ben de Rabbinizim, artık Bana kulluk edin. (21/92)
Allah'ın dininden başka bir din mı arzu ediyorlar? (3/83)
Kim İslamiyet'ten başka bir dine yönelirse, bu ondan asla kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerdendir. (3/85)
Demek ki Allah katında geçerli yegane din İslam’dır. Bu dini belirleyen ve ona İslam, sâliklerine Müslüman ismini veren Yüce Allah’tır. İnsanları o dini kabul etme yahut o dinden çıkarma yetkisi de Allah’ındır. İstemedikleri ve kendilerini o dinden görmedikleri halde birilerini zorla o dine sokmaya yahut Müslüman olduğunu söyledikleri halde birilerini o dinden çıkarmaya da kimsenin hakkı ve salahiyeti yoktur.
Pek çok ayet, dinin Allah’a has kılınmasını emreder. Bunun anlamı açıktır. Dini koyan da Allah’tır, O’nu belirleyen ve sınırlarını çizen de Allah’tır, başkası değil. Dolayısıyla insanlar, Allah’ın dinini O’ndan öğrenmeli ve asla onu değiştirmeye kalkmamalıdırlar.
Hakka yönelerek kendini Allah'ın insanlara yaratılışta verdiği dine ver. (30/30)
Biz sana Kitap'ı gerçekle indirdik. Öyle ise dini Allah için halis kılarak O'na kulluk et. (39/2)
Fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dini ortada kalana kadar onlarla savaşın. (2/193; 8/39)
Yüce Rabbimizin ayetlerinden ve onların açıklamaları olan Peygamberimizin hadis ve uygulamalarından anlıyoruz ki, Allah’ın dininin ibadet yerleri mescidlerdir. Mescidlerin standart fiziki bir yapı biçimi yoktur. Ancak mescidlerde Allah’ın ölçülerine aykırı işler yapılmaz, ibadet sınırlarının dışına çıkılmaz, sözgelimi mescidlerde çalınıp oynanmaz. Nitekim Rabbimiz, Ka’be’nin yanıbaşında ibadet yapıyoruz diyerek ıslık çalıp alkış tutanları kınamıştır:
Mescitler şüphesiz Allah'ındır, öyleyse oralarda Allah'a yalvarırken başkasını katmayın. (72/18)
Onların Kabe'deki salat/duaları sadece ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. İnkarınıza karşılık artık azabı tadın. (8/35)
Bu dinin en temel ibadeti olan namaz da mescidlerde ifa edilen bir ameldir. Onu kullarına buyuran Allah ve Rasülü, onun vakitlerini, nasıl kılınacağını belirlemiştir. Hz. Peygamber de, Hz. Ali başta olmak üzere onun yetiştirdiği sahabileri de ölünceye kadar namaz kılmaya devam etmişlerdir. Hiç kimsenin namaz ibadetini, vakitlerini, kılınış şeklini yeniden belirleme yahut kendi yorumlarını namaz ibadeti yerine koyma hakkı yoktur. Yine hiç kimsenin namazı, kalbî dua şeklinde yorumlama, bizim namazımız kılınmış, namaz bizden sakıt oldu gibi saçmalıklarla beynamazlıklarını örfbas etme hakkı yoktur.
Oruç, hac, zekat gibi diğer ibadetler için de durum böyledir. Onların tanımlarını, sınırlarını, vakitlerini, nasıl ifa edileceğini Yüce Allah belirlemiş; O’nun kutlu elçisi de bizatihi kendisi açıklamıştır.
Öte yandan Kur’ân, dini belirleme ve tanımlama yetkisini kendilerinde görmek isteyenleri, Allah’ın ölçüleri ortada iken, onlara alternatif şeyler üretmek isteyenleri uyarır:
Dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? (49/16)
O halde, Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmuş kimse demek olan Müslüman, Yüce Allah’ın dinini kabul eder, O’nun kitabından ve Peygamberinin açıklamalarından o dini öğrenir ve gücü nispetinde onu yaşamaya gayret eder. O’nun rızasını ve O’nun cennetini kazanmanın yolu budur. Ey akıl sahipleri ibret almaz mısınız?