yazar-28
Ankara Senaryoları...
MHP kongresinden sonra Ankara’da siyaset ısınmaya başladı. Özellikle solda birlik çabaları üzerinde yaygın ve özgün senaryolar mevcut. Senaryolar solda birlik esasına dayalı olsa da asıl perde arkasında konuşulanlar muhtemel seçim ve sonuçları üzerine. Bu konuşmalar solda birlik çabaları üzerine şekillenmiş olsa da, MHP kongresi ve bu kongreden yayılan yeni vizyon önümüzdeki günlere damga vuracak.
MHP kongresinde Ümit Özdağ aday olamadı ama mevcut yönetimi ciddi ölçüde sıkıştırdı anlaşılan. Son ana kadar parti üyesi dahi olmamakla suçlanan birini nasıl ihraç edildiği anlaşılamadı ise de sonuçta korkulan olmadı ve kavga çıkmadan bir kongre tamamlandı. Kongreden çıkan en net sonuç artık partinin Bahçeli partisi olduğuydu. Yeni bir vizyon ve olaylara yeni bir bakış. Üstelik Türkeş’in partisi olma vasfında sıyrılma ve daha merkeze yaklaşan bir parti. MHP yeni söylemleriyle kendi radikal tabanı arasında sıkışmaz ve yeni bir söylem geliştirebilir ve kopmalar olmaz ise, seçimlerden ikinci parti olarak bile çıkma şansına sahip. Bunu zaman ve genel merkezin tavrı gösterecek.
Diğer taraftan CHP ve solda birlik senaryoları Ankara’nın gündeminde önemli yer tutmakta. Özellikle Ecevit’in vefatını takiben solda ciddi ve güçlü bir lider olarak Baykal gözleniyor. Son günlerde DTP’nin Baykal’a çatan ifadeleri de bunun kaygılarını taşıyor. Sol kesimde başlayan “tarama” süreci DSP ve SHP’nin “teslimiyetiyle” sürüyor. SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın’ın ve ekibinin bu seçimlerde de “birleşme”den başka bir çıkar yolu olmadığı şimdiden söylenebilir. Sonuç CHP de birleşmenin dayanılmaz baskısına doğru gitmekte.
Dikkat ederseniz CHP yönetimi ve Baykal ideolojik bağlamda hiçbir tartışmaya girmiyor. Radikal söylemler dile gelmiyor. Güncel konularla ilgili muhalefet atakları yapmaktan öteye geçmiyor. Anlaşılan Baykal bir şeylerin farkında, hatta biliyor. Ürkütmek istemiyor. Bu durum bazı radikal kesimler ve kamuoyu tarafından “pasiflikle” suçlansa da, ben Baykal’ın bu çabalarının her zaman her yerde konuşulabilir parti imajını koruma esasına dayalı olduğunu düşünüyorum.
Şimdi asıl konuya gelelim. Son kongrede MHP, CHP’ye karşı şimdiye kadar görülmemiş bir tavır sergiledi. MHP Kongresi’nde diğer partilerden gelen misafirler farklı şekillerde karşılanırken, CHP delegasyonu alkışlarla başköşeye oturtuldu. Bahçeli’nin konuşması sırasında hemen tüm parti liderlerine eleştiri getirilirken, Baykal’a yönelik en ufak bir ima da dahi bulunulmadı. MHP ile CHP’nin politik duruşları özellikle PKK ve AB ile ilgili “temel” konularda ergonomik bir benzerlik gözleniyor. Bahçeli elinde değiştirilen MHP’nin ideolojik bakışını en çok alkışlayan parti de CHP. Beğenisini bizzat lideri Baykal’ın ağzından uzun uzadıya övüyor. Bu yakınlaşmanın ve birbirine laf atmamanın ardında seçim sonrası muhtemel koalisyon arayışımı sürüyor sorusu herkesin aklında. Bu kadar az müşterekle koalisyon olur mu sorusu ciddi olarak ortada dururken bunun senaryolaştırılması şaşırtıcı.
Bütün bunlara rağmen ortada önemli ve aşılması gereken bir engel var. Seçime başından geçen bu kadar badireye rağmen aynı hızla asılan ve daha şimdiden TV reklamlarıyla kitleyi ayakta tutmaya çabalayan Genç Parti’nin neler yapacağı. Genç Parti son seçimde özellikle MHP tabanını kemirerek kendine biçilen rolü iyi oynamış, karşılığını isteyince de olmadık şeyler yapılmıştı. Eğer bu engel oluşmazsa iki partinin seçimde alacakları oy toplamı iktidar için yeterli noktada görülüyor. Kamuoyu araştırmaları şimdilik böyle. Özellikle de Baykal’ın diğer sol partileri sırtında taşımak istememesinden kaynaklanan sıkıntıyı kendi partisi içinde aşmaya başlamış olması da önemli. Baykal bu partileri bu partileri seçim için “tali”, hatta daha halk deyimiyle stepne olarak değerlendiriyor.
Sonuçta her iki partinin bir araya gelmesinin önündü aşılmaz engeller yok gibi görülüyor.. Hatta kendileri açısından pratik faydalar da mevcut. Her iki partinin mutabık olduğu ve sıkça belirttiği ana tema ise ulusçuluk. Böylece her iki parti olası bir koalisyon masasında en azından iki konuda mutabıklar. Bunlar konjonktürün de etkisiyle ülkede yükselen Ulusçuluk ve kendini kalın çizgilerle tanımlayarak diğerini dışlamama. Ancak sistemin işleyip işlemeyeceği ciddi bir tartışma konusu. Hele 1980 öncesi denenmiş ama tutmamış dersler hatırlandığında.
DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, Ege Sivil Toplum Örgütleri Birliği (ESTOB) tarafından düzenlenen ‘Ortadoğu ve Türkiye' konulu panele katılmak için geldiği İzmir'de kaldığı İzmir Palas Oteli'nin lobisinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin etnik yaklaşımı reddeden, milliyetçiliği Atatürk değerlerine oturtan, ‘Ne Mutlu Türküm Diyene' sloganını benimseyen bir tutum izlediğini açıklayarak MHP'ye sıcak mesajlar gönderen CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a “Ben bugüne kadar solda güç birliğinin önüne engel koymak endişesiyle CHP'ye hiç çatmadım. Ancak son açıklamaları nedeniyle Baykal'a ‘yola gel, sola gel' diyorum. DSP lideri Sezer, Baykal'ın Bahçeli ile yakınlaşması ile ilgili Baykal'a: ‘Yola gel sola gel' diyerek bu oyunu bozma telaşı içinde.
Görelim Mevlam neyler...