Aşık Şemi – 27

Sarayda Ramazan şakaları

                                                                                              GÖNÜL PENCEREMDEN

                                                                                                          ŞEYHÜL

                                                                                                      MUHARRİRİN

                                                                                                   A.CENAP KENDİ

       Bu gün sizlerle geçmişde yaşanmış, tarih olmuş kulakdan kulağa  dolaşarak değil Aşık Şemi kaynaklı  tatlı bir hikayeyi  hatırlatacağız.Sadrazamlığı zamanında başlayan kadim  dostluk ve arkadaşlıkları  Saltanat koltuğuna oturduğunda da  değişmeyerek devam etmiş olan Osmanlı  padişahlarından İkinci Mahmut  ile Konyalı Aşık Şemi arasındaki kısmen tarihi kayıtların dışında kalmış olan dostlukları  zamanında yaşanmış olan  gizli Sır, Şaka, Şamata  Ve Komedi türündeki  Saray Kökenli Toplum ve fikir Dünyasının dillerde dolaşa dolaşa zamanımıza kadar gelebilmiş  tatlı anılarını  tekerlemelerini, muzipliğini  yerine göre üzüntü yerine göre  öğütler içeren  geçmişin hikayesini  beraber dinleyelim.

       İmparatorluğun renkli  isimlerden olan  ikinci Mahmut Han iyilik severliği ile tanınmış bir Devlet adamı.  31 sene dört gün İmparatorluğun  başında  Padişahlık yapmıştır. Çok zaman Padişah kimliğini gizleyerek tebdili kıyafetle halk arasına çıkıp dolaşmayı seven Devlet işlerinde kılınçtan sert  ama gerektiğinde  ipek gibi yumuşak bir mizaçta bir Hükümdar.

       Bir Ramazan günü yine tebdili kıyafetle  sokağa çıkan Sultan ikinci Mahmut Bayezit camiine  gelir cemaat arasına yanındaki samimi arkadaşlarından  Sait efendi ile oturarak  Cami de vakit namazlarını kılar. Verilen Vaazı dinler sonda da Cami  içindeki bir  müsait yerde sivil elbiselerini değiştirerek  Padişah  kıyafeti ile camiden Said efendi ile birlikte dışarıya çıkar. dışarıda bekleyen Seyisi atını getirir  ve atına bindirilir.

       Tam bu sırada  atı ile hareket edeceği anda  karşıdan yaya olarak gelen bir askerin  taşıdığı bir tepsi ile  tepsinin içinde birkaç üstü kapaklı sahan yemeğin  götürülmekte olduğunu  Padişah görür.Asker de o anda Padişahı tanımış olduğundan korkusundan panikler. Kaçmak ister beceremez,Tepsiyi yere bırakmak ister bırakamaz tabii Padişahı da selamlayamaz.

       Durumu sessizce izleyen  Hünkar hazretleri yumuşak bir uslup ile askere seslenir. Evlat nedir bu hal,daha iftar  zamanı gelip toplar atılmadı Ramazan vakti sokağın ortasına oturup yemek mi yiyeceksin ayıp ve günah değil mi der.

       Asker tiril tiril titremekte ve kıvranmakta. Dili dolaşarak Padişahım  bu yemeği Karakol amiri Zabitin  evinden verdiler  kendisine götürüyorum der. Koca Hünkar  kahkaha ile gülerek  “Ya öyle mi düş bakalım önüme  yürü Karakola bakalım” der.

       Asker önde Padişah at üzerinde arkada Karakolun önüne gelinir. Kapının önünde duran zabite Padişah seslenir, “Zabit efendi  neden bu kadar telaşelendin yahu sen bizi iftara davet etmedi mi” diyerek şaka yollu teskin eder zabiti.

       İftar vakti iyice yaklaşmış olduğundan  bir miktar karakolda oturulur. Vakit girince namazlar kılınır  sonra Mahmut Han  seslenir. Yahu  ayakta elpençe ne duruyorsunuz  sofra hiç bekletilir mi haydi sofrayı kurun bakalım der.Sofra kurulur  iftar açılır tepside ne varsa yenir içilir. Kahveler içilirken Said efendi ayağa kalkar  Padişahın hediyesini  Zabit ve askere verir. Bu hediyeler  şöyle böyle değil  memnun edici miktardadır. İşte geçmiş yıllarda yaşanmış bir güzel Ramazan şakaşı sizlere..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.