Aşık Şemi konuşuyor

       Yıl 1823. Konya’da çok şiddetle bir kış yaşanıyor. Yağışlar ekseriya kar şeklindedir. Her taraf, Dağ Taş Dere Bayır yollar beller karla kapalı. Evden dışarıya çıkmaya kimsenin cesareti yok.  Aşık Şemi, İkdisap Ağası (Belediye Başkanı) sıfatı ile geceli gündüzlü işinin başında  tedbir peşinde. Evlerde ‘Çatı’nın olmadığı hatta bilinmediği o devirlerde toprak damlarda biriken karların özel yapılmış olan  kar kürekleri ile  kürünerek  karların sokaklara bırakılması  ile karların sokakları doldurması ile  Komşudan komşuya geçilmesi, çarşı pazara gidilip gelinmesi için  karlar küreklerle oyularak  açılan tünellerden  gelinip geçilmektedir.

       Ayni zamanda şehir ile köyler arasındaki yollar da geçit vermediği için gıda sıkıntısı çekilmeye başlamış  olmasından  İkdisap Ağası  Şemi çok yoğun çalışmalar yapmakta  ve tedbirler almaktadır. Tedavülde kullanılmakta olan ve “Akça” tabir edilen para iş görmemektedir.  Ölçü tartı aletleri Okka, Arşın, Endaze, Havai, Şinik gibi el aletleri  alınıp satılamamaktadır.  Arpa buğday nohut fasulye mercimek soğan gibi zaruri ihtiyaç maddeleri bulunamadığı için kara borsaya fırsat vermemek üzere  o vaktin Valisi  ile İkdisap ağası Şemi’nin  müşterek gayretleri ile  ambarlardaki stoklardan vatandaşlara ödünç  gıda yardımı yapılır ve kış atlatılır.  İşte sert geçen o kış yaşantısını tasvir eden Aşık Şemi’nin  yazdığı  “Destan”ı sizler için arayıp bulduk, sunuyoruz.

                                                   D E S T A N

                 Hamdülillah halas olduk şitadan.              Doksan tamam olup geçinde dihruz

                 Hakka hamdi şükür, yazdanımız var.         Dağ üstü bağ olurmah Nevroz.

                 Berdi şiddet ref olunca havadan                Otlar baş gösterir çıkınca Nevroz.

                 Müjdeler tecdit oldu fermanımız var.        Ahbaba bir tühfe destanımız var.

                 . . .                                                              . . .

                 Olur mürde iken yeniden ihya                    Mevsimi bahar açılır, kiraz

                 Başlar şuköfesi olmaya payda                    Mürk havaya eğler pervaz.

                 Budur kudretullah destanı meyva              Gümüşden direht zerdali kiraz

                 Ahbaba bir tüfhfe destanımız var.             Aşiyan yapmaya meydanımız var.

                 . . .                                                              . . .

                İnciri kadeh deyu rakip sunma hoş            Ekşim dane dane düşüpdür Nar’a

                Çekip alma sakın olursun sarhoş               Oldu baharımdan  üzüm kapkara

                Eyle kulağına armudu menkuş                  Çeşmi Bademkeşi  dedim sıgara

               Hezar dost yüz yerde düşmanımız var       Süzme  ayine’i  deva anımız var.

               . . .                                                              . . .

                Hurma gibi lepden efsun bali                   Muradın göbekden almaya ayva

                Hasda dile gerek sulu şeftali                    Tut bendimi döngel sende bura               

               Yeni meyva vermiş turunç misali             Pelit oğlu peliddir rakip hala

               Gerdan arasında  seyranımız var.             Biz de nişan koyduk nişanımız var.

               . . .                                                            . . .

               Benim bağımda var fındıkla fısdık          Aşık Şemi  böyle bir gazel demiş

              Oku yayı erik daline asdık                        Galiba ağyar an kızılcık yemiş

              Piri fani olduk Dünyaya küsdük               Cübbesi limoni zoytoni biniş

              Okusun defderde  divanımız var.              Böyle tezyin olmuş  cananımız var..

              Devam edecek..

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.