M. Faik Özdengül
Aşk yükseğe çıkmaktır!
Bir kuş uçtu.
Ardına bakmadan. Başka çaresi yokmuş gibi.
Dediler ki ona: “dost sizin elinizden yapışır ve kendisini aratmak için sizi kapı kapı gezdirir.”
Bu kaçıncı durak, bu kaçıncı uğrak ki, her durağa uğraması da ayrılması da dert.
Özlemini sordu?
Bu nasıl bir özlem ki, her şeyi özlüyor. Neyi özlediğini bilmeden. Özlediğini bildiğinde de özlüyor.
Kaç parça ki? Her durak hem bir parça alıp hem de bir parça yüklüyor.
Dostu sordu?
Bu nasıl bir dost ki hem bu kadar yakın hem de ulaşılmıyor?
Yorgunluğunu anlattı.
Yorgunluğun ilacı aşk dediler.
Hem hep onunla hem de ona sahip olamadığındaki duygudur dediler.
Kuş yeniden uçtu.
İstekli olmak gerekir dediler.
Yalnızlığını sordu?
Sen gelince yalnızlaştık sen yokken dostlaydık dediler.
Kondu.
Durdu. Nereye kadar dedi. Ağlamaya başladı.
Önce özgürleş dediler. Hür ol. Hürriyetini elde et.
Ben zaten özgür oluyum diye uçuyorum dedi.
Birleştiklerinden, ayrıldıklarından, yoldan, ve kendinden kurtul.
Yine ağladı. Ağladıkça toplandılar.
Sessizce ağladı.
O sessizlik öyle bir ses oldu ki, her köşe ve bucaktan duyuldu. Her duyan da geldi. Şefkat etmek için.
Hafifledi. Özgürleşti. Yüklerden kurtuldu. Başını daha yukarı kaldırdı.
Daha yüksekten uçmak gerekir dediler. Aşk yükseğe çıkmaktır. Aşk yüksektir.
Dünyan küçüldükçe sıkıntıların büyür. Her problem de dünyanı ve hedefini büyüt. Daha uzağa bak.
Hüdhüd’e rast geldi yolda. Hüdhüd ona dedi ki:
Bu yol rahatına düşkünlerin yolu değildir. Aşıkların, canlarıyla oynayanların yoludur. Aşksız yol alınmaz ve korkak bezirgan bu yolda bir şey kazanamaz. Derdi olmayana da bu şifahane de dermen bulunmaz.
Yine uçtu.
Beraber uçsaydım dedi. Keşke demekten vazgeçti sonra.
Dost dedi. Dost.
Her kanat çırpışında dostu istedi.
Yolumuz yar ile gül bahçesine uğradı.
Ben gafletle güle nazar edince dedi ki yar:
Muhabbetin şartı bumudur utan yaptığından!
Ben varken güle bakmak nasıl elinden gelir?(Saadeddin Kaşgari)