Salih Sedat Ersöz
Başbakan Konya’dan çıktı ve Gül’ler nereye koşuyor?
Recep Tayyip Erdoğan’ın, halk tarafından Cumhurbaşkanı seçilmesiyle boşalacak olan Başbakanlık koltuğuna Konya’nın bağrından çıkmış ve Konya’mızın medarı iftiharı olan Ahmet Davutoğlu’nun oturacak olması son derece memnuniyet verici bir olaydır.
Bu nedenle yüzünden samimiyet ve dürüstlük akan Sayın Ahmet Davutoğlu’nu tebrik ediyor, Konya’ya ve ülkemize hayırlı hizmetlere vesile olmasını temenni ediyoruz. Dualarımızla kendisinin yanındayız İnşallah.
Başbakan adayı açıklanmadan önce kaleme aldığım son 2 yazımda, Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığa çok yakın olduğunu belirterek şu görüşlere yer vermiştim: “Bir sürpriz yaşanmaz ise Ahmet Davutoğlu’nun, önce Genel Başkan seçilmesi, ardından da Başbakan olarak atanması bekleniyor. Samimiyeti, dürüstlüğü, mütevazılığı, inandığı değerlere bağlılığı, Dışişleri Bakanlığı’ndaki çalışkanlığı ve başarısı ile yiğit bir Anadolu insanı olması ve de her daim Tayyip Beye destek olması gibi olumlu özellikleri Ahmet Davutoğlu ismini Başbakan adaylarının kuvvetli bir ismi haline getirdi.”
“Şu anda Başbakanlığa en yakın isim Ahmet Davutoğlu görünüyor. Bütün göstergeler onu işaret ediyor. Bugüne kadar izlediği siyaseti, yaptığı faaliyeti, başarısı, yerinde tavırları ve Tayyip beye verdiği güven ile Başbakanlığı hak ediyor. Şayet ben, Başbakan Erdoğan’a zarf yazıp verecek konumda olsaydım, Başbakan olarak Ahmet Davutoğlu’nu yazardım.”
Konya’nın yiğit ve güzel insanı Ahmet Davutoğlu öce aday olarak açıklandı, dün de Ak Parti’nin Genel Başkanı seçildi. Bugün Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığını devralacak. Bugün veya en geç yarın, mayası kıble kayası olan Davutların Ahmet hoca, Başbakanlık koltuğuna da oturacak İnşallah. Böylece temennilerimiz gerçekleşmiş olacak. Konya olarak yeni Başbakanımızdan çok şey bekliyor ve Konya’nın her yönüyle ihya edilmesini arzu ediyoruz.
Ülkemiz genelinde de, Recep Tayyip Erdoğan’ın yürüttüğü siyaseti ve faaliyetleri aynen devam ettireceği beklenen Ahmet Davutoğlu, aday açıklanma gününde yaptığı konuşması ile zaten bu mesajı vermiş oldu. O konuşmada benim en çok önemsediğim cümlesi şu oldu: “Bizler, tarihin derinliklerinden gelen ve kıyamete kadar sürecek olan Hak davanın temsilcileriyiz.” Tayyip Erdoğan’da kongredeki konuşmasında, “Biz, Allah’ın kelamını ve Nebisini rehber edinen bir hareketiz” cümlesini kullandı.
Bu cümleler benim, rahmetli Erbakan hocamızın bunlara benzer çok defa söylediği cümlelerini, arkasından kendisine yapılan malum çevrelerin aşırı tepkilerini ve tabanın da her taraftan yükselen bu tepkiler nedeniyle yaşadığı “şimdi ne olacak?” korkularını hatırlamama sebep oldu. Bunu, yaşayanlar gayet iyi bilir. 28 Şubat darbesinin neden yapıldığını bir hatırlayınız. Şimdi ise kimsenin gıkı çıkmıyor. Türkiye’nin o günlerden bugünlere gelinceye kadar çok yol aldığını gösteren başka bir örneğe gerek var mı? Tabii ki bu kendiliğinden olmadı. Bu yolda çaba sarf edenlere, emek verenlere, ter dökenlere, gayret edenlere gönül dolusu teşekkür ederken Davutoğlu hocamıza da, aynı yolda başarılar diliyoruz. Allah yardımcısı olsun.
*** *** ***
Çankaya’daki veda resepsiyonunda Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül’ün verdiği anlamsız ve aşırı tepkinin sebebi ne ola ki diye düşünmeden edemiyor insan…
Sayın Gül’ün; “Bizim cenahtan yapılan epeyce saygısızlıkları da gördüm bu süreç içinde” diye perdeli tepkisine karşı eşi hanımefendi Gül’ün; “Abdullah bey kibarlığından bir şey söylemiyor. Kendisine çok yanlışlıklar, saygısızlıklar yapıldı. Bizi en çok üzen de, özellikle son yılımızda bizim camiadan yapılan saldırılar oldu. Bu dönemde yaşadıklarımızı 28 Şubat’ta dahi görmedik. Daha fazla susmayacağım ve asıl intifadayı ben başlatacağım” gibi ağır cümleleri niçin kullanma ihtiyacı duyduğunu tam bilmiyoruz.
Ben, durup dururken verilen bu tepkinin sebebini, Abdullah Gül’ün beklediği Ak Parti Genel Başkanlığını kaybetmesine bağlıyorum. Recep Tayyip Erdoğan, paralel yapı ile iyi geçinme politikası izleyen Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi isimlere partiyi teslim etmemek için gereken bütün tedbirleri aldı. “Partime döneceğim” diyerek önce Partinin Genel Başkanı daha sonra da Başbakan olma hesabı yapan Abdullah Gül ve eşi de buna karşı açıkça böyle bir tepki verdi.
Bayan Gül’ün, kime karşı, niçin ve nasıl bir intifada (İsrail’e karşı Filistin ayaklanmasının adı) başlatacağını sabırsızlıkla bekliyoruz. Ayrıca bugünkü ortamı 28 Şubat gibi, toplumun her kesiminin sadece inancından dolayı en ağır biçimde cezalandırıldıkları bir darbe ortamı ile kıyaslamak da hiç yakışmadı. Kaldı ki, bu sözleri söyleyen hanımefendi de, 28 Şubat’ın başörtüsü mağdurlarındandır.
Abdullah Gül’de, eşinin bu sözleri ile ilgili bir açıklama yapmadığına göre, kendisi de bu intifada içinde yer alacak mıdır acaba? Bu tür açıklamalarının Abdullah Gül ve eşi hanımefendi Gül’ün, suçladıkları bu camianın gözünden ve gönlünden düşmesinden başka bir işe yaramayacağını anlamaları gerekir. Olmadı Sayın Gül’ler, bu hiç olmadı ve yakışmadı. Keşke Cumhurbaşkanlığı makamının ağırlığı ve saygınlığı içinde davranabilseydiniz de, bazı çevrelere fırsat ve malzeme vermeseydiniz.
Bütün bu gelişmelerden sonra şu soru aklımıza takılıyor. Bay ve Bayan Gül’ler nereye koşuyor? Mutlu yarınlar efendim.