Fahri Kubilay
Batıya söverek, yüreğimiz soğutuyoruz…
Geçtiğimiz hafta Paris’te gerçekleştirilen saldırı sonrası dünya ayağa kalktı. Aynı hafta içinde Fransa’da yaşanan saldırılarda 12 Fransız vatandaşı öldürülmesi dünya medyasının bir numaralı gündem maddesi olurken, Aynı gün, aynı örgüt tarafından Somali’de yapılan saldırıda 2000 den fazla insanın öldürülmesi ise basında neredeyse hiç yer almadı denilebilir. Saldırıyı yapanlar her iki ülkede de aynı örgütün üyeleri Fransa’da ölenler medeni dünyanın insanı Somali’de öldürülen ise üçüncü dünya ülkesi bu bir iki yüzlülük bu durum olayın bir boyutu…
Olayın diğer boyutu ise saldırıyı gerçekleştirenler, Allah'ın Peygamberine, kitap yazıp aşağılayıcı filmler çekenlerden daha ağır hakaret ediyorlar... Bu terörist gruplar güya İslam bayrağı adı altında kendi tiksindirici, dehşet verici ve insanlık dışı uygulamalarını gerçekleştirirken, Dünya çapında İslam’ın Rahmet çağrısına muhtaç insanlar ise Müslümanlardan, avın aslandan kaçtığı gibi kaçıyorlar.
Orta doğuda birçok ülkeyi kana bulayan son zamanlarda da Fransa’da Somali’de ve Irak’ta Suriye’de sürekli saldırı yapan bu örgüt kimdir ne adına savaşıyor sorusu bir türlü cevap bulamadı.
Özellikle halkı Müslüman olan ülkelerde bu örgütün yaptıklarına rahmani değil de, hep tepkisel bakıldı. Fransa’da yaşanan olaylara bakış açısı da aynı tepkisellikte oluyor. Türkiye basınında her zaman her olayda olduğu gibi hep komplo teorileri ile olayı savunmak, yok Fransa Filistin devletini tanımak için adım atmış, yok bu örgütü bilmem kim kurdurmuş, yok bunlar ezilen horlanan göçmenlermiş komplo üretmekte bu şekilde kendimizi teskin etmemiz bir hastalık oldu.
Bizlerin gerçekleri görmemizi engelleyen derneğimiz, cemaatimiz, tarikatımız, liderimiz partimiz gerçeklerle hiç yüzleşmek istemedikleri için hep onların gözü ile olaylara baktık. Çıkıp ta yüreklice bu saldırganların, Allah'ın Resulü Hazreti Muhammed’i ve İslam dinini temsil edemez diyemedik..
Zalim ve vahşice suçlar işleyen bu teröristler Irak’tan Yemen'e, Afganistan’dan Pakistan’a Libya’dan Somali’ye geniş coğrafyalara yayılan bu tekfircilerdir. Müslümanlar olarak hepimiz, Peygamber'in hayatını, ahlaki değerlerini tüm dünyaya anlatmakla mükellefiz. Bir diğer mükellefiyetimiz ise bu tekfircilere karşı İslam âlemi ile dayanışma içinde olup, onları tecrit etmek, kuşatmak ve ortadan kaldırmak için gayret göstermektir.
Bu terörist gruplar, İslam'a ve Hz. Muhammed'in mesajına en büyük tehdidi oluşturuyor.
Son on yılda dünyayı kana bulayan Bu Cihatçı Selefi zihniyet, kendilerinden başka hiç kimseyi asla Müslüman görmez! Kendilerinden olmayan Müşriktir ve tek bir hakkı vardır! O da; derhal boynunun kesilmesidir Bunlar Tam olarak Hz. Ali zamanındaki Haricilerin devamıdırlar. İslam'ın ruhunu anlamaktan uzak, Hz. Ali'ye din öğretmeye kalkan, sonunda da onu kâfir olduğu gerekçesiyle öldüren zihniyetin bugünkü devamıdır.
Gerçeklerle acı da olsa yüzleşelim. Bunlar bizim mahallenin çocukları! Bunları Tanıyalım Eziklik, Yenilmişlik, itilmişlik, umutsuzluk bu çocukları besledi, büyüttü. Bu akım Kartopu gibi de her gün büyüyor ve İslam ümmetin ve dünyanın başına bela...
Gerçekten dünyanın bir barış, selam yurdu olmasını istiyorsak! İslam'ın İnsanlığın beklediği sevgi, merhamet ve adalet dini olduğuna inanıyorsak! Dış düşmanlar edebiyatını bırakalım. Hiç buna gerek yok! Yeteri kadar sefihimiz, tinercimiz, saldırgan manyağımız var, her gün öldürülen ortalama bin Müslüman’dan 900'ünü Müslümanlar öldürüyor... Batılılar, Siyonistler değil!
Batıya söverek, sadece yüreğimizi soğutuyoruz, bir de devekuşu gibi gerçeklerden kaçıyoruz!