Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Bayram ve Kurban algısında değişim
Son yıllarda yaşanan manevi değerler alanındaki yozlaşma, dini bayramlar alanında da yaşanır oldu. Neredeyse bayramlarımız, tatil havasına büründürüldü. Milli ve manevi değerlerimiz alanında savrulmaların en bariz bir şekilde yaşandığı zaman dilimleri haline geldi. Çoğu varlıklı insanımız, dini bayramları bir tatil ve eğlence gibi algılamaya başladı. Eskiden bayram günleri, evlerinde misafir bekleyen insanlarımız, maalesef şimdilerde tatil beldelerine gider oldu. Özellikle çocuklarımızın zihinlerinde ‘dini bayram’ algısı, din-dışı bir boyut kazanarak; dinlenme, tatil, eğlence, hedonizm vb. gibi nefsi kışkırtıcı kavramlarla yer değiştirmeye başladı. Hâlbuki aile ortamı, genç nesillere manevi değerlerimizin aktarıldığı kurumlardır. Milletimizin tarihsel sürekliliği bu ortamlarda verilen manevi eğitim sayesinde sağlanacaktır. Bu konuda dini bayramlar en güzel bir fırsat olmalıdır. Çünkü aile ortamı, çocuklarımızın doya doya mensûbiyet duygusunu içselleştirdiği ve sosyalizasyon sürecine kolayca katıldığı bir ortamdır. Genç kuşak, birinci ve ikinci neslin hayat tecrübelerinden istifade eder; ailede sosyal, dini, kültürel ve iktisadi alanda sosyal dayanışma örnekleri ve değerlerin aktarımı yaşanır. Bireyin ruhsal gelişimi bu tip aile yapılarında daha sağlıklı ve dengeli bir seyir izler. Böyle bir gelenekle beslenen milletlerin geleceği aydınlıktır. Bu sebeple aile büyükleri, bayramlarda mutlaka evde olmalıdır. Ailede bulunan çocuklarımız bayramların ne anlama geldiğini bütün benlikleriyle içselleştirmelidir. Çünkü gittikçe dindarlık bilincimiz azalmakla kalmıyor, sosyal ilişkiler de, bu gidişattan büyük zarar görüyor.
Diğer taraftan ‘Kurban’ algısı da değişime uğradı. İslam’a göre kesilen kurbanların etleri üçe ayrılmalıdır. Bunlardan bir kısmı, fakire-yoksula dağıtılmalı, ikinci kısmı, eve gelen misafirlere, üçüncü kısmı ise, ev halkına ikram edilmelidir. Maalesef çevremizdeki varlıklı insanların çoğunda sanki kurban kesmek, yıllık et ihtiyacı içinmiş gibi bir algılama görüyoruz. Tamam, bunu fakir insanlar yapabilir, ama zenginlerimize ne oluyor? Etleri dağıtmak yerine, ihtiyaçları olmadığı halde derin donduruculara atıp, gelecek kurban bayramına kadar yemeklerde kullanılıyor. Bu doğru bir uygulama değildir. Kurban, Allah rızası için kesilir ve onun yolunda fakire-fukaraya dağıtılır. Bu husus yeniden gözden geçirilmelidir.
Bayramlar, büyüklerimize saygının ve küçüklerimize sevgi, merhamet ve şefkatin öğretildiği ve bizatihi yaşandığı coşkulu zamanlardır. Müslüman kültüründe kollektif ahlâk anlayışı, çocukların anne ve babalarına müteşekkir ve saygılı olmalarını zorunlu kılar. Eğer bayramlarımız gereği gibi değerlendirilmezse, evvela ailede meydana gelecek bu savrulma, içeriden bu kuruma büyük zarar verecektir. Manevi değer yargılarının askıya alındığı bütün toplumlarda, ailenin iki temel direği olan anne ve babaya karşı saygı ve sevgi bağları zayıflayacaktır. Bununla da kalmayacak, karşılıklı sevgi ve saygı bağlarının koptuğu bir aile ortamında, anne ve baba çocuklarına yabancılaşır; çocuklar da anne ve babalarına yabancılaşır. Böylesi sonuçların ortaya çıkmasını, akrabalarla olan ilişkilerin kopmasını istemiyorsak, hele hele çocuklarımızın dini ve millî kimliklerinin zarar görmesini hiç istemiyorsak, mümkün olduğu sürece dini bayramlarımızı bütün aile bireyleriyle birlikte kutlamamız gerekir. Böylece çocuklarımıza bayram coşkusunu yaşatmak suretiyle onların tarihine, kültürüne, değerlerine, milletine, medeniyet ve dinine yabancılaşmamasını sağlamış oluruz.
Unutmayalım. Bayramlar dini olduğu gibi sosyal boyutu olan tarihi günlerdir. Aynı zamanda bayramlar, barış günleri olup kardeşliğin ve dostluğun zirveye çıktığı günlerdir. Bayramlar, birbirine küs ve dargın olan kimselerin barıştırılması için de iyi bir fırsattır. O halde, bayramların manevi zenginliğinden ve gönülleri yumuşatıcı coşkusundan istifade ederek küsleri barıştıralım.
Aynı zamanda Bayramlar sosyal birliğimizin ve dirliğimizin güçlendiği günlerdir. Özellikle başta anne ve babalarımız olmak üzere bütün büyüklerimizi ziyaret edelim. Eğer uzakta bayramlarını geçiren kardeşlerimiz varsa, başta anne ve babaları olmak üzere; akraba, eş, arkadaş ve dostlarının bayramlarını kutlamalıdırlar. Bu mutlu günlerde, hastalar ve özellikle huzur evlerinde kalan vatandaşlarımız ziyaret edilmeli, onların gönülleri alınmalıdır. Yetimler, öksüzler ve şehit çocukları sevindirilmeli, onların bu günlerde mutlu olmaları için maddi ve manevi anlamda elimizden ne geliyorsa esirgenmemelidir.
Ne mutlu bayramları, tatil algısından çıkaranlara!..