Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Bayrama Gideceğim, demişti…
Her bidayetin bir nihayeti var.
Bizler fâni varlıklarız. Bâkî olan Yüce Allah (c.c)’tur.
Esas olan O’nun istediği gibi bir hayatı yaşayabilmektir. İnsan hayatı, doğum ve ölüm arasında belirli ve sınırlı bir zaman diliminden ibarettir: Çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerini kapsar. O kaçınılmaz gerçekle hangi dönemde, nerede ve nasıl karşı karşıya geleceğimiz meçhulümüzdür. İhtiyarlık dönemine erişmeden “gök ekini biçmiş gibi” gençliğinin baharında gidenler de var: “Ölümü ve hayatı yaratan Allah’tır.” (el-Mülk 67/2). “O’ndan geldik, yine O’na döneceğiz.” (el-Bakara 2/156). Bu sebeple ölüm ötesi hayata imanımız tamdır.
1980’li yılların başında köyden şehre gelen abim, değişik alanlarda helal çerçevesinde hayatını kazanmaya çalıştı. Kendi halinde yaşayan, kendisinden iyilik beklenen ve öyle de olan bir kimseydi. Dünya hayatında bir “garîb” olarak yaşadı. Bu garipliğin Rabbimize yakın olma anlamında da devam ettiğine inanıyorum. Öyle de ümit ediyorum. Hz. Peygamber (a.s): “İslam garip başladı, başladığı gibi (bir hale) dönecektir. Ne mutlu gariplere!” buyurmuşlardı.
Ailemizin büyüğü olan abim, hayatını bileğiyle kazanmaya çalıştı. Hala taksitini ödemeye devam ettiği Toki’den bir evi vardı. Dünyalığı bu kadardı. Komşuları, eşi ve dostu tarafından da iyi bilinen bir kimse oldu. Hakkında bir şikâyet duymadım. 1955 doğumlu idi. Bundan yedi sene önce beyinde tümör ve kolon kanseri teşhisi konuldu. Ameliyatlar oldu. Cenab-ı Hak’ın eş-Şâfiî isminin tecellisi ve doktorlarımızın çabalarıyla beş yıl sağlıklı bir hayat yaşadı. Geçen yıl ramazan ayında hastalığı tekrar nüksetti. Bir yıl boyunca tekrar tedavi dönemi başladı. Işın tedavisi ve kemoterapi tedavisi sürdü. Bayram öncesi geçtiğimiz pazartesi günü hastaneden eve götürürken, bana “kardeşim, ben bayrama gideceğim” dedi. Ben de muhabbet olsun diye, nere gideceksin abi, köye gidelim mi? gibi sorular sordumsa da, sustu, cevap vermedi. Bu söz beni çok etkiledi. Gece-gündüz tetikte kaldım.
Nihayet, Hacıveyiszade camiinde bayram vaazımı yaptım ve bayram namazını kılıp eve dönüyordum ki, telefonum çaldı. Evet, abimgilden aranıyordum. Daha onlar bana söylemeden ben onun söylediği sözü kendi kendime tekrarladım: “Bayrama gideceğim..” Rotayı oraya çevirdim. Evet, onun bize beş gün önce söylediği söz gerçek olmuştu. O, bir bayram sabahı rahmet-i Rahman’a kavuşmuştu. Vasiyeti gereği, cenazesine katılan kardeşlerimizle birlikte “Yazır mezarlığına” ebedi istirahatgahına tevdi eyledik. Mekânı cennet olsun. Cenab-ı Hak, hastalık sırasında çektiği sıkıntıları günahlarına keffaret kılsın. Ben, bizzat cenazeye iştirak eden, uzaktan ve yakından arayarak taziyede bulunan, acımızı paylaşan bütün kardeşlerime aile olarak çok teşekkür ediyorum. Rabbim hepsinden razı olsun.