Hümeyra Uslu
Beğendiremedik…
Ülkemin güzel insanlarının, aslında bir yerde hepimizin en önemli özelliğinden bahsediyorum: Beğenmeme.
Karşımızdaki insanların olumlu taraflarına imreniyoruz, imrendik demiyoruz da beğenmemiş gibi yapmayı tercih ediyoruz. Takdir etmekten uzağız.
Kendimizle uğraşmıyoruz, başkalarıyla dertliyiz. Bir başkasının güzelliği, ilmi, mevkiisi bize tehditmiş gibi geliyor… Öyle olmaması gerekirken…
Sadece kendini sevenler, başkalarının sevgilerini beğenmiyorlar.
Bazen bekliyoruz, bekleyişimiz de beğenilmiyor. Kapımızı çalıyorlar, kapıyı açıyoruz, içeri alacağız; alamıyoruz… Çünkü yine birileri beğenmiyor.
Hayatta inişler çıkışlar olduğunu unutuyoruz, iniş halinde oluverirsek beğenilmiyoruz… Yüzeysel de olsa mutlu olmamız isteniyor.
Her halimizden mutlu olmayı biz kabul ediyoruz da, birilerine beğendirmeye çalışıyoruz hala… Oysa biliyoruz ne yapsak da beğendiremeyeceğiz.
Esas mesele kimseye kendimizi beğendirmeye çalışmamakta yatıyor olabilir. Birileri beğenmiyor diye sürekli mutsuz, huzursuz olacak değilsiniz. Tıpkı birileri beğeniyor diye salt iyiliğe erişemediğiniz gibi…
Hayat, git gellerle, sadece insan ilişkileriyle sınırlı olmayan bir süreç. Her birimizin bir sahibi var. Bizi her halimizle beğenen…
Peki, kendi iç dünyamızı nasıl beğeneceğiz?
Sanırım beklenti konusundaki sınırı aşağı çekeceğiz… Sanırım biraz daha az arzu edeceğiz… Az dem vuracağız… Az şikayet edeceğiz… Biraz da kendi bildiklerimizi sorgulayacağız… Kendimizi dev aynasında görmeyeceğiz…
Daha sayayım mı?
Kendimizi eleştirelim mesela… Başımıza gelenlerden ders çıkaralım…
Ve en önemlisi Yaratıcıyla bağımızı kesmeyelim. Ancak o zaman beğenir, beğenilir ve beğenilme kaygısı gütmeyiz herhalde.
Bizi aşan şeyleri kabul edelim… Bir bütünün küçücük bir parçasıyız sadece, bunu düşünelim. Kandilimiz mübarek olurken, biraz da bunları hatırlayalım ne olur…