Ben normalleştim, siyaset de...

Ben normalleştim, siyaset normalleşecek mi?

 

Bir aydır sizlerden uzaktayım.

Bu bir ay zarfında Türkiye son yıllardaki en hareketli dönemini yaşadı.

Sadece Türkiye değil,  benim dünyamda da hareket vardı.

28 Nisan tarihi itibarıyla evli bir adamım artık.

Evli adamlar normal bir statüye kavuşmuş adamlardır.

Yani ortalama bir süreci ifade eder, evlilik.

Gazetedeki dostlara beni bu süreçte mazur görün demiştim.

Sürem doldu.

Ve şimdi sizlerleyim.

Tabii ki yazacak, anlatılacak ve yorumlanacak çok şey var bu bir aylık sürede.

Ben normalleşme yolundayken, Türk siyaseti anormal tepkiler vermeye başlamış.  

Mesela 27 Nisan’da bir e-muhtıra verilmişti.

Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karar vardı.

Türkiye’deki normalleşmenin önünü kesecek bu muhtıra ve bu anayasa mahkemesi kararı ile her şey tersyüz oldu. 

Normalleşme diyorum, çünkü bu muhtıra olmasaydı, bu karar çıkmasaydı AKP yalnızca kendi oyunu alacak, tepki oyları denen ve Türk siyasetinin dengesini bozan oylar da asıl  adreslerine, kendi siyasi tercihlerine, yani normal olana yönelecekti.

Türkiye’de bu tip kararlar ve müdahaleler her zaman normalleşme sürecini inkıtaya uğratır.

Hatta “bu yaşananlar bir danışıklı dövüş müdür?”  diye de söylenmekten kendimi alamıyorum.

Bana göre, Cumhuriyet mitingleri, iktidar partisinin buna vermiş olduğu cevaplar hep bu normalleşmenin önünü kesen ve CHP-AKP danışıklı dövüşünün bir yansıması olmanın ötesinde bir anlam taşımıyor.
Geldiğimiz nokta da bunu göstermiyor mu?

Ya o, ya ben?

Bu yaşananlar;  iyi polis, kötü polis oyunudur.

Ancak burada hangisinin iyi hangisinin kötü olduğuna karar vermek gerçekten zor.

Çünkü roller çoğu defa yer değiştiriyor.

Siyasette zaten bunun üzerine oynanıyor.

Seçim sürecine girdiğimiz şu günlerde bu yapay dövüşün dışında hiçbir şey konuşulmuyor. Geçtiğimiz yıllarda neler yaşanmıştı kimse hatırlamıyor.

Mesela 17 Aralık’ta çığlıklarla AB’ye girmiştik, sonrası ne oldu?

Niye kimse AB lafını ağzına almıyor?

Kıbrıs meselesini kimse konuşmuyor?

Nerede Kıbrıs?

Kuzey Irak Meselesi diye bir mesele, Kerkük diye bir yara  kimsenin umurunda değil..

Fakirlik hala diz boyu, ahlaksızlık almış başını gitmiş, işsiz üniversite mezunu sayısı AB ülkelerinin pek çoğunun nüfusunu aşmış durumda.

Peki biz neleri konuşuyoruz?

Laiklik, cumhuriyet, başörtüsü, cumhurbaşkanı senin adamın mı olacak, benim adamım mı olacak…

Seçim stratejilerini bunun üzerine oturtmuş iki siyasi partinin şovunu izlemekten öte bir şey yapamayan bu seçmen sizce neyi tercih edecek?

Ben şahsen çok merak ediyorum,  ya siz?

 

 

*****

Şimdi de siyasetten spora geçelim. Evli bir erkek ya siyaset, ya spor konuşur değil mi? Biz de bu geleneği bozmayalım ve çok sevdiğimiz sporun bir güzelliğini dostlarla paylaşalım.

Geçen yıl tahminlerim beni yanıltmış, son hafta her şey değişmişti.

Fenerbahçe şampiyonluğu eliyle ezeli ve ebedi rakibi/dostu Galatasaray’a  vermişti.

Bu yıl işi sıkı tuttu.

Fenerbahçe 17. şampiyonluğuna ulaştı.

Tüm Fenerbahçelileri canı gönülden kutluyorum.  

Önceki ve Sonraki Yazılar