Adem Alemdar
“Ben ölüyorum”
Bir yakınınız sizi telefonla arayıp da ‘ben ölüyorum’ dedi mi hiç?..
Benim dedi…
Yıllarını güya ekmek parası kazanmak için gidilen Almanya’ya veren, kendi vatanını doğru dürüst göremeyen, hısımını akrabasını tanıyamayan, hans’ın mans’ın yanında ömrünü tüketen bir yakınım…
Zamanının azaldığını, son vakitlerini yaşadığını ve yüz yüze görüşebilmeyi çok istediğini söylediğinde ona teselli verecek tek bir kelime bulamadım…
Hayırlısı olsun, diyebildim ağız alışkanlığıyla…
Sonra hiçbir şeyin Allah’tan izinsiz olamayacağını, hepimizin öleceğini falan söyledim…
…
Bir süredir kimi okurlarımız yazılarımızda fazlaca vicdan muhasebesi yapmamızdan şikâyetçi…
Spordan sanata, siyasetten ekonomiye onlarca konuda kalem oynatmasını, işadamlarımızla, siyasetçilerimizle oturup kalkmalarımız esnasında duyduklarımızı bire beş katarak anlatmasını, kırıntı mahiyetindeki bilgilerden koca bir hikaye çıkarmasını da biliriz…
Yollardan, kaldırımlardan, işe yaramaz adamlardan bahsetmesini de…
Yeri gelince bu konulardan yine yazarız, ama…
Sanırım 40 yaş sendromundayım…
Ve sendromumu sizlerle paylaşarak aslında keyfini de çıkarıyorum…
Nedir diye sorarsanız, kısaca…
Dünya hayatının tüm hoşluğuna rağmen boşluğu, kaçınılmaz sonumuzun ölüm; varacağımız yerin ise işte şimdi yapıp ettiklerimiz veya yapmayıp etmediklerimizle elde edeceğimiz Cennet veya Cehennem…
Ne zaman geçer bilmiyorum, ama sandığınız kadar kötü değil durum, meraklanmayın. Benim buradan rahatlıkla söylediğim düşüncelerimi biliyorum ki pek çoğunuz da yaşıyorsunuz…
…
Yine kızdırdığım bazı okurlarıma bu yazıdan bir hülasa çıkarmak gerekirse, şuan yeryüzünde yaşayan insanların ve yeni doğacak olanların tamamı tıpkı bizden önceki milyarlarcası gibi ölüp gidecek!
Ve kimse -kendisini- sandığı kadar önemli değil…
Ve hiçbir şey göründüğü ve sanıldığı kadar önemli değil…
Ve önemli olan tek şey, kıyametimiz…
Bir müminin kıyameti ise ölünce kopar.