Prof. Dr. Ali Akpınar
Ramazan neden farklı?
Ramazan Ayı diğer aylardan farklıdır. Kur’ân’da anılmaya değer bulunmuş tek ay Ramazan ayıdır. Ramazan ayı Kur’ân ayıdır, oruç ayıdır. Ramazan ayı, diğer aylara göre sevap çarpanı en fazla olan aydır. Bin aydan daha hayırlı, ömre bedel kadir gecesinin bulunduğu aydır. Rahmet, bereket ve mağfiret ayıdır…
Peki, hiç düşündük mü Ramazan ayını diğer aylardan farklı kılan nedir? Aslında Ramazan ayı da, Allah’ın on iki ayından biridir. O ayda da güneş doğar ve batar, o ayda da günler- geceler vardır ve bunlar aynı saattir. Ama Ramazan ayı farklıdır. Hem de onun farkları saymakla bitmez.
Çünkü Ramazan ayı yoğunlaşma ayıdır. Kullukta, ibadette, zikirde, fikirde, infakta, kısaca tüm hayır ve güzelliklerde yoğunlaşma ayıdır.
Yeryüzü bütünüyle Yüce Allah’ındır. Ama Allah’ın arzında öyle yerler vardır ki diğerlerinden üstündür, faziletlidir, ayrıcalıklıdır. Sözgelimi Mekke ve Kabe, Medine ve Mescid-i Nebi, Kudüs ve Mescid-i Aksa. Buralar diğer yerlerden farklıdır, buralarda yapılan ibadetlerin sevap çarpanı, diğer yerlerden kat be kat fazladır. Çünkü buralar, asırlar boyu kullukta yoğunlaşma yaşanılan mekanlardır. Allah’ın seçkin kulları buraları ibadet merkezi haline getirmişler ve bu yerler hep ibadet ve taatlerin merkezleri olmuştur. Melekler bu yerlere hep rahmet indirmişlerdir.
Aynı şekilde mescidler/mabedler, Allah’ın en sevdiği mübarek yerlerdir. Çünkü bu yerler, günah ve isyanların işlendiği diğer yerlerin aksine hep Allah’a ibadet edilen yerlerdir. Bu yüzden bir belde de en efdal mekanlar mescidlerdir. Mescidlerin en faziletlisi de en kadîm olanıdır. Çünkü en eski mabedde, diğer mabedlere göre daha fazla ibadet edilmiştir.
Zamanlar için de durum böyledir. Bir zaman Yüce Yaratıcıya ibadet ve taatle geçirildiği ölçüde değer kazanır ve o zamanda ibadet ve taat arttıkça o zamanın değeri de o ölçüde artar. Ramazan ayı için de durum aynıdır. Ramazan ayı, tarih boyunca milyarlarca insanın ibadet ve taata odaklandığı aydır. Nice günahkarın günahlarını bırakıp Rabbine döndüğü, göz yaşı dökerek kendini ibadete verdiği aydır. Ramazan ayı, aynı anda milyonların aynı Rab için oruç tuttuğu, namaz kıldığı, Kur’ân okuduğu aydır. Ramazanda oruç cemaatinin içerisine dünyanın her tarafından milyarlarca insan iştirak etmektedir. Ramazan orucu, en kalabalık cemaatle idrak edilen bir ibadettir.
Ramazan’ın farkını bu şekilde anladıktan sonra, biz de bu aydaki nasibimizi en yüksek ölçüde alabilmek için gayret etmeliyiz. Nasıl mı? Kulluk ve ibadette yoğunlaşarak tabi ki.
Unutmayalım bugün bir insan bir alana yoğunlaştığı zaman o alanda otorite/uzman oluyor, o alanda aranan adam oluyor. Sözgelimi tıp alanına odaklanan, aranan ve istenen bir doktor oluyor. Mimariye odaklanan, parmakla gösterilen bir mimar oluyor. Bizim de Allah ve melekler katında istenen, parmakla gösterilen seçkin bir konumda olabilmemiz kulluk ve ibadete odaklanmamızla mümkün olacaktır. Çünkü bize Rabbimiz katında değer kazandıracak olan kulluğumuzdur, ibadetimizdir, duamızdır. Duamız, ibadetimiz, kulluğumuz olmasa Rabbimiz bize ne diye değer versin? Bizim Allah katında en üstün, en değerli olanımız O’na karşı sorumluluğunu en güzel şekilde yerine getirenimiz değil midir?
O halde kullukta yoğunlaşmalıyız. Yalnızca O’nun kulu olarak, tüm başka kullukların esaretinden kurtulmalıyız. Hayatın her ânında ve her alanında O’na teslim olup O’nun olmalıyız.
İbadette yoğunlaşmalıyız. Namaza odaklanmalı ve namazı özümseyerek kılmalıyız. Namazın mana ve hikmetlerini kavrayarak O’na yaraşır bir dolulukta namaz kılmalıyız.
Kıraatte yoğunlaşmalıyız. Okumalıyız, sindire sindire hem de. Düşünmeliyiz beynimizi zonklatırcasına. Anlamalıyız hem de en doğru biçimde, sonra da anladıklarımızı hayata geçirmeliyiz. Hani Peygamberimizin bazen bir ayeti çokça tekrarladığı olurmuş ya, hani büyüklerin bir ayeti okuyarak sabahladıkları olurmuş ya. İşte kıraatte yoğunlaşma böyle bir şey.
Duada yoğunlaşmalıyız. Ellerimizi O’na çevirdiğimiz gibi, yüreklerimizi de O’na açmalı, tüm hücrelerimizle O’na yönelip O’ndan istemeli, tekrar tekrar istemeliyiz.
Zikirde odaklaşmalıyız. Tesbih, evrad ve ezkarımızı sürekli çekmeliyiz. Parmaklarımız tesbih taneleri üzerinde gezinirken, dudaklarımız hep O’nu terennüm etmeli, beynimiz hep O’nu düşünmeli, gönlümüz hep O’na teslim olmalı, davranışlarımız da bu ezkar ve evradın gereklerini yerine getirmeliyiz.
İnfakta yoğunlaşmalıyız. Sevdiğimizden, severek, sevgi ile vermeli, vermeyi meleke haline getirmeliyiz, kesintisiz vermeliyiz.
Diğer güzel hasletlerde de yoğunlaşmalıyız. Hep güzel söylemeliyiz, hep güzel eylemeliyiz, hep cömert olmalıyız, hep yardımsever olmalıyız, hep hoşgörülü olmalıyız, hep tevazu sahibi olmalıyız. Zira bu erdemler, birkaç kere yapıvermekle menzile erilmez.
O halde haydin hayırlara, iyilik ve güzelliklere odaklanmaya, yoğunlaşmaya, kullukta uzmanlaşmaya, farklı olmaya.
Rabbimiz, bizleri müttakîlere önder kıl. Müttakî olup kalmayalım, müttakîlere önder olalım!