Fahri Kubilay
Benim vekil adayım…!
Malumunuz, seçim sathı mahalline girdik…
Dolayısı ile en önemli gündem; 7 Haziran 2015 seçimleri ve Seydişehirli aday adaylarının AK Parti listesinde seçilebilecek yerden aday gösterilecek yerden olup olmayacağı… Olacaksa da kimin olacağı?
Öncelikle Seydişehir’den bu yarışa katılan tüm aday adaylara medeni cesaretlerinden dolayı kutluyorum… Bu bir demokrasi mücadelesidir… Şimdilik kim neyi söylese havada kalacak… 14 kişilik liste belli olana kadar da devam edecek…
Seydişehir Kamuoyu 12 yıldır bir milletvekiline sahip, son seçimde de acaba tekrar milletvekilimiz olacak mı olmayacak mı? sorusu en çok konuşulan konular arasında... Bu konuyu daha sonra ki haftalara bırakarak şimdi mevcut adayların içinde kimi destekliyorsun? sorusuna tahlil niteliğinde cevap vermeye çalışacağım…
Diyojen demiş ki "Gölge etme" başka ihsan istemem demiş ya aynen öyle…
Siz, hesap yaparken, bir şeyin gölgesini hesaba katar mısınız? Sorusuna benim cevabım kocaman bir hayırdır... Çünkü gölgeler solda sıfır gibidirler; bin tane gölge bir 'şahsiyet' etmez, tıpkı soldaki bin tane sıfırın toplam değerinin yine sıfır olduğu gibi. Bu açıklamadan sonra rahatlıkla şunu söyleyebiliriz İnsanlar ya gölgedirler, ya da şahsiyet.
Gölge iseler, mutlaka gölgesi oldukları biri vardır; başka bir deyimle kölesi oldukları, güdümlü oldukları, bağımlı oldukları ve iradelerini teslim ettikleri biri vardır...
Gölgelerin ne sevgileri gerçek sevgidir, ne de nefretleri gerçek, onlar padişahın dalkavuğu olduğunu söyleyen muzip gibidirler; sevgi ve nefretleri padişahın sevgi ve nefretine uygun olmalıdır emirle severler, korkuyla nefret ederler.
Oysaki, şahsiyetler, kendilerine ait bir kafa ve kendilerine ait bir yürek taşıdığının bilincinde olan insanlardır.
O kafayı düşünmek, analiz yapmak, yerinde onaylamak ve yerinde reddetmek için; o yüreği de duymak, sevgiye değer olanı sevmek, inanmaya değer olana inanmak, nefreti ve inkârı gerekli olandan da nefret etmek ve reddetmek için kullanırlar.
Gölgenin "ben idraki" olmaz; dolayısıyla "omurgası" da olmaz. Bu nedenle, hiç bir gölge hiç bir zaman “bir başkası oymaktan kurtulup kendisi" olamayacaktır.
Ve omurgası olmayan hiç bir gölge, hiç bir zaman dik duramayacaktır. Gölgelerle yapılan siyasetin içerisinde şahsiyeti aramak da beyhude bir uğraştır elbet.
Gölgelerin yaptığı siyasetin omurgalı olmasını beklemek abesle iştigaldir. Dik durulması gereken yerde, dik durmasını bekledikleriniz yerlerde sürünüyorlarsa, gerçek nedeni işte budur.
Onun için de, gölgeciler şu ezeli taktiği uygularlar; ‘Dama çık, merdiveni çek. Merdiveni çek ki, senden sonra kimse senin çıktığın yere çıkamasın. Ondan sonrası kolay bir yandan "Hadi aslanlarım, koşun, koşun salvoları devam eden bir süreç… Bilmem anlatabildim mi?
Yani; “benim adayım gölge değil şahsiyettir..”