Prof. Dr. Ali Akpınar
Besmele patenti
Rahmân! Öğretti Kur’ân. Yarattı insan. Öğretti ona lisân… Rabbinizin hangi nimetlerine dersiniz yalan? Ey ins ve cân!
Rahman suresi bu ayetlerle başlar. Ve böyle devam eder, Kur’ân şiir değildir ama şiirden daha uyumlu ve daha anlamlıdır.
Surenin ilk ayeti olan Er-Rahman kelimesi aynı zamanda surenin adıdır. Önce er-Rahman. Rahman, her hayırlı işe vurulan mühür olan Besmelenin de patentidir.
Surede Yüce Yaratıcının rahmet kaynağı oluşuna dikkat çekilmekte. Sonra O’nun nimetleri sayılmakta. Çünkü var olan her şey O’nun Rahman sıfatının tecellisidir. Var oluşumuz, varlığımızı sürdürüşümüz hep O’nun Rahman sıfatının göstergesi. O’nun rahmeti ile nefes alabiliyoruz, yiyip içebiliyoruz, görebiliyoruz, duyabiliyoruz, yürüyebiliyoruz.
O’nun rahmeti sayesinde var hayvanat ve nebatat. O sayede varlıklarını sürdürebiliyorlar. O’nun rahmeti ile var oldu sema ve arzı ile tüm kâinat.
Hayat düsturumuz Kur’ân’ın gelişi de O’nun rahmetinin bir güzel tecellisi. O, insanı elleriyle yarattı, ona ruhundan üfürüp canından can kattı. Ama şu sınav dünyasında onu başıboş bırakmadı. Onunla ilgilendi, ona seslendi. Bunun için ilk insanı ilk peygamber kıldı ve ona ilk kitabını verdi. Ondan sonra da hep peygamberler gönderdi, kitaplar indirdi. Son olarak, son peygamberi gönderdi ve ona son kitabı Kur’ân’ı indirdi. Bütün bunlar, O’nun rahmetinin tecellileri.
Kur’ân, insana indi. Onun dünya hayatını dizayn etmek için indi. Onda insanın karşılaşabileceği her sorunun çözümü, her sorunun da cevabı var. Ve Rahman, insana konuşma melekesi bahşetti. İnsan, onunla konuşup anlaşabiliyor. İnsana düşen, öncelikli olarak kendi hayat düsturu olan Kur’ân’ı okuyup anlaması ve onun gereklerini yaşamasıdır. Zira Kur’ân’ı okuyup anlamak, O’nunla konuşmaktır. Rahman’ın nimetlerine şükretmenin en açık göstergesi budur. Öte yandan insan, kendisini diğer canlılardan ayıran konuşma yetisini Kur’ân çizgisinde kullanmalıdır. Yalan yanlış şeylerle, boş ve anlamsız günah sözlerle bu değerli nimeti telef etmemelidir.
Ve surede tam otuz bir kere tekrarlanır şu muhteşem soru cümlesi: Ey ins ve cân! Rabbinizin hangi nimetlerine dersiniz yalan? Aslında tekrar yoktur Kur’ân’da. Tekrar gibi görünen her cümle ve kelime yeni manalar söylemek içindir. Burada da böyledir. Surede farklı farklı nimetler hatırlatılır, ardından bu soru yöneltilir. Dolayısıyla her soru, farklı bir nimete yöneliktir. Ve biz bu ayetleri okuruz ve tıpkı mümin cânların dediği gibi deriz: Rabbimiz! Senin nimetlerinden hiç birini yalanlamayız, lakin hepsini kabul ederiz ve yalnızca Sana hamdederiz.
Nimetleri yalanlamamanın göstergesi ise, nimeti fark etmek, nimetin asıl sahibini tanımak ve nimeti O’nun ölçüleri doğrultusunda kullanmaktır. O’na gerçek manada hamd, şükür ve senâ etmenin anlamı da budur. Ve Rahman suresinin son ayeti: Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin adı ne yücedir!