M. Faik Özdengül
Bir deli rüzgar kalmış geriye
Bir okuyucum ikaz etti. “Ulak filmi ile ilgili bir şeyler yazarsınız diye düşünmüştüm” dedi. Zaman zaman okuyucularımın ve danışanlarımın yazı ve yorumlarını yayınladığımı bilirsiniz. Yaz dedim ben de. Filmle ilgili düşüncelerini yazıp gönderdi sağ olsun. Ben de seyrettim filmi daha sonra. Hem onun yorumlarını hem de kendiminkileri paylaşmak istiyorum sizinle.
Bir Çağan Irmak filmi Ulak.(www.ulakfilm.com) sanırım 22 Şubat’a kadar vizyonda olmaya devam edecek, meraklılarına duyurulur. Şöyle diyor okuyucum: “Daha önce benzeri yapılmamış ve beni şimdiye dek en çok etkileyen film oldu Ulak. Çağan Irmak’ı ve tüm oyuncuları özellikle Çetin Tekindor’u tebrik ediyorum. Çok güzel anlatmış ve aktarmışlar gerçeği, özü, ulağı, insansılıktan insanlığa geçmeyi. Soyutlamalarla, şifreli diliyle, sembolleriyle insanın içinde gizli olanı, aranılanı her bir karesine yerleştirmişler filmin”.
Sinemadan çıkarken yedi yaşındaki küçük kızıma sordum. Ne anladın, neler anlatıldı filmde diye. Baba kötüler mutlaka cezalarını buluyor dedi.
Ulak bir masalla dillendiriyor bizim hikâyemizi. Ulak’ın kelime anlamına baktım, haberci, ulaştırıcı, canlı posta diyor. Film bu yıl Kültür Bakanlığının en büyük para desteğini almış. Yaklaşık 5 milyon dolara mal olmuş.
Yaşlı bir hekim ulak. Köy köy dolaşıp çocuklara masal anlatıyor. Masalı dinleyen bir başka oluyor. Başka bakıyor artık dünyaya. Eskisi gibi kalamıyor. İçlerinde bir yere bir şey dokunuyor sanki. Sorguluyor, karşı duruyor, var oluyor. İyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı ayırt etmeye başlıyor. Ve masaldan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.
Seyrederken filmi, Yasin suresindeki Habib-i Neccar geldi benim aklıma. Marangoz Habib’in hikayesi. M.S. 40’lı yıllarda İsa, havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya’yı (Pavlus)Antakya’ya gönderir. Bu iki elçi Antakya'ya girerken koyunlarını otlatan marangoz Habib-i Neccar ile karşılaşır (neccar, marangoz demektir). Neccar, yatalak oğlunun elçiler tarafından iyileştirilmesi üzerine İsa'nın getirdiği dine iman eder. Ancak Antakyalılar elçileri hoş karşılamaz ve onları hapse atarlar. İsa, bunun üzerine Barbanas’ı şehre üçüncü elçi olarak gönderir. Elçilerin tüm çabalarına rağment halk İsa’nın dinine inanmaz ve onları öldürmeyi planlar. Bunu öğrenen Habib-i Neccar, şehre giderek Antakyalılara “Sizden hiçbir ücret talep etmeden Hakk dinini anlatan bu elçilerin söylediklerine uyun” diye seslenir. İsa'nın elçileri de, Habib-i Neccar da işkence altında şehit olurlar. Bu olay Kuran’ın Yasin suresinde anlatılmaktadır.
Yine okuyucumuzun yazdıklarına dönelim: “Ulak Hekim, kıyam etmeyenin kıyameti yaşadığını bildiriyor. Cehennemini de cennetini de kişinin kendisinin hazırladığını ve yaşadığını anlatıyor. Yaşadıklarımızın ve yaşayacaklarımızın senaristi bir bakıma biziz. Filmde kişinin kendisiyle olan tüm iç hesaplaşmaları da anlatılıyor .Firavuna benzetilmiş Adem’in duyduğu şu ses tüyler ürpertiyor, çünkü bu ses her bireyin kendi içinde hissettiği, ama duyduğu ama duymazdan geldiği beyninin içini kemiren, iç bilgesinin sesi “Bilmekteyim ....Bilmekteyim .....Her şeyi bilmekteyim. Hiçbir günah gizli kalmaz”. Evet hiçbir günah gizli kalmaz, kalamaz. Herkes günahının olduğu yere gelir diyor Ulak . Her gün, her gece gözünün önündedir yaptığı kişinin”.
Ayrıca unuttuğumuz ya da unutmaya başladığımız bir şeyi yeniden hatırlattı Ulak bana da. Asr suresi… “Asra yemin olsun ki, İnsan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.”
Yine okuyucumun yorumu:
“Hepimiz her an ölmekte ve doğmaktayız ama öldürdüğümüz hangi parçamız, yeni doğan, yerine koyduğumuz ne? İşte bu noktada geriye dönüp baktığında eğer diyorsan ki “Bir deli rüzgar kalmış geriye” o zaman hatırlıyorsun ki bir şey fısıldandı kulağına unutmayasın diye. Özünde her gönülde iki ırmak akarmış, biri bulanık biri saf ve berrakmış. İki nehri birleyenler, safı hissedenler öze ulaşırmış. İşte masal bunun masalıymış. Öz aynı özmüş. Ulak, Mehmet’in özünü taşırmış. Mehmet’in özü her kesin özü.
Ulak ben, ulak sen, ulak o.”
Film izlenmeye değer. Olup biten ve hep olacak olanın anlatımı. Anlatımı da bizim kolektif bilinçdışımıza uygun. Teşekkür ediyorum okuyucuma katkıları için.
Esenlik dileklerimle.