yazar-104
Bir Garip Döngü…
Beyaz karların salına salına yerlere düşerek yeryüzünün rengini değirmesi de, ender olarak yaptığımız kardan adamlar da soğuk kış aylarına ısınmamı sağlamadı. Bak işte! Yine yapraklar ağaçları terk edip çırılçıplak bıraktılar. Belki de çam ağacı olmak en iyisi, terk edilme korkusu da yok, vefa beklemekte.
Güvercinlerde sevmiyorlar kışı eminim. Tüneyip çatılara, saçaklara bıkkın ve umarsız bakışlarla etrafı süzüyorlar. Neşeyle kanat çırparak oradan oraya uçmuyorlar. Bu ayazda da uçulur mu yani?
Dinle beni çam ağacı, geçenlerde kalabalık bir caddede, sakin bir köşeye çekilip insanları seyretmeye koyuldum. Kaldırımlarda onlarca insan kimi hızlı, kimi yavaş gitmek istedikleri yere doğru hareket ediyorlar. Sanki rengârenk bir ırmak ağır ağır kaldırımlardan akıp gidiyor.
Yaşlılığın verdiği etkiyle hafif kamburlaşmış bir ihtiyarın, bastonuna dayanarak ilerlemeye çalışırken çektiği sıkıntıyı görüyorum. Annesinin elinden tutarak yürüyen küçük kız çocuğunun, boşta kalan diğer eliyle sıkı sıkı yapıştığı simidi ısırmaya çalışırken sergilediği doğallığı. Birkaç genç pervasız tavırlarla kahkaha atarak ilerliyor. Akan burnunu kazağının koluna silen boyacı çocuk, ayakkabısı boyanacak bir müşteri arıyor.
Hayat ne garip be çam ağacı, o sokakta yürüyen insanların hiç biri yaklaşık 100 yıl sonra burada olmayacaklar. 100 yıl önce hiçbiri burada yoklardı. 100 yıl önce bu taşları toprakları aşındıranlar şimdi yoklar. Bir garip döngüdür sürüp giden. Biz hep aynı sahneyi seyreder gibi seyrediyoruz gelip geçenleri. Oysa adı üstünde gelip geçiyoruz işte. Her gün yeni birileri ekleniyor sokaktaki kalabalıklara, her gün birileri eksiliyor. Biz hiçbir zaman aynı sahneyi üst üste seyretmiyoruz.
Gelmenin ve gitmenin elimizde olmadığı bir hayatı yaşıyoruz. Ancak gerçekliğin bilincini sımsıkı elimizde tutabiliriz ve bu hayatımızı anlamlı oldukça kılar.
Sonra ne mi yaptım? Tabii ki yürüyüp insanların içine karıştım.