Yücel Kemendi
Bir kuruşun faziletleri
Son günlerde yaptığımız alışverişlerde, ürün üzerindeki etiketlerde;
Kazak 49.99 lira, pantolon 39.99 TL ekmek 99 kuruş gibi fiyatları görüyoruz.
İlginç, ilginç olduğu kadar da değişik bir fiyat uygulaması.
Bu etiketler neden böyle?
49.99 ile 50.00 lira arasında ya da 39.99 TL ile 40.00 TL arasında ne fark var?
Hiç fark yok diyenlere sesleniyorum.
Fark var hem de çok önemli bir fark var.
“Ürün üzerine 49.99 yazanlar, göz aldatmak, az vergi vermek için böyle yazıyorlar” dersem, “bu tür uygulamalar sömürü aracı olarak kullanılan bir uygulama” dersem…
Birçok okurum bunu çok ağır bulacak, belki de “ne alaka hocam” diyecekler.
Geçenlerde aynı konuyu bir ulusal, bir de yerel televizyon kanalımız, haber yaptı. Bu kanallar sadece piyasada bir kuruş olmadığı için para üstü verilmediğini ifade ettiler. Bir kuruşun maliyetinin 1.78 kuruş olduğunu söylediler.
Ancak olay bu kadar masum değil.
İsterseniz gelin hep beraber bu konuyu gözden geçirelim.
Birinci ve önemli bir konu;
Bu uygulamayla insanlar göz aldanmasına maruz bırakılıyorlar.
Müşteri bu mal burada 50.00 TL, aynı mal şurada 49.99 TL onu alalım diyebiliyor.
Böylelikle insanlar bir bakıma 49.99 TL diye malı alıyorlar ancak 50.00 TL ödedikleri için de bir bakıma kandırılıyorlar.
“Aklı var, fikri var, kanmasın!” diyenlere soruyorum.
Hangimiz kanmıyoruz ki?
İkincisi; Mal alan herkese bir kuruş eksik ödeme yapılarak tüketicinin cebinden fazla para alınıyor, paranın üstü olan bir kuruşu isteyenler de, ne cimri insan diye değerlendiriliyorlar.
Üçüncüsü; Muhasebe kayıtlarına ürün fiyatlarını 49.99 TL olarak, ya da 99 kuruş olarak girdiklerinden bu ürünlerin vergisini de kazandıkları rakam üzerinden değil, muhasebe kayıtlarına göre ödüyorlar.
Zannedersem bir kuruşlar ne oldu sorusunu eksik soruyoruz.
Bir kuruşlar ne işe yarıyormuş da haberimiz yokmuş.
Matematikten ve hesaptan hiç anlamam.
Anladığım kadarıyla bir hesap yapmak istiyorum.
Bir günde bir insan birden fazla alışveriş yapabilir, dolayısıyla birden fazla bir kuruş kaybedebilir diye düşünüyorum.
Türkiye’de bir günde sadece 60 milyon kişinin bir defa alışveriş yaptığını düşünürsek…
60 milyon X 1 (Bir) kuruş = 60 milyon kuruş eder.
60 milyon kuruş= 600 bin TL eder.
Bu da bir yılda, 600 bin TL x 365 = 219 milyon TL vatandaşın cebinden alınan haksız kazanç demektir.
Yetmedi, bir kuruşlar vergiye de yansımadığından 219 milyon TL’ye % 20 vergi dersek yaklaşık 43.800 TL’lik vergide ödenmemiş demektir.
Bizden söylemesi.
***
LPG’li araçlar kapalı otoparklara park edebilir mi?
Otoparklardaki levhalara göre park edemez.
Bu işin uzmanlarına göre de, park edemez.
İstanbul ve Ankara gibi büyük illerde de park edemez.
O halde soruyu değiştirerek tekrar soruyorum.
LPG’li araçlar Konya’daki kapalı otoparklara park edebilir mi?
Evet, park edebilir, bizce hiç mahsuru yok.
Konya’da her kapalı otoparkın giriş kapısının hemen üstünde “LPG’li araçlar giremez” yazar, ancak her LPG’li araç bu otoparklara girer ve park eder.
LPG’li araçlar bu otoparklara dün park edebiliyordu, bugün de park ediyor, bu gidişle yarın da park edecekler. Bu konuyu işin uzmanı Makine Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Doç Dr. Mete Kalyoncu’ya bizzat sordum.
Aldığım cevabı aynen paylaşıyorum.
Yorum sizin.
“Bu konu bizim de tespitlerimiz arasında, ancak bizim hiçbir yaptırım gücümüz yok. LPG’li araçlarımızı kapalı otoparklara sokmak bir bombayı buralarda muhafaza etmek gibidir. LPG kaçakları bir anda parlamaz ve yanmaz, tüm kaçaklar bir yerde toplanır, çoğalır ve büyük bir binayı çökertebilecek güçte patlar!”
“Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 28.11.1999 tarihli 97/106-107 sayılı genelgesine göre LPG'li araçların kapalı otoparklara park edilmesi yasaklanmış, ancak cezai müeyyide öngörülmemiştir.”
“Başka bir konu da LPG’li araçlar muayeneye gitmeden önce Makine Mühendisleri Odası olarak biz kontrol eder sızdırmazlık raporu verirdik. 01 Ocak 2012 tarihinden itibaren bu yetki de bizden alındı…”