Fahri Kubilay
Bir Mazlum İnsan; Ali Küçük Hocayı Rahmeti Rahmana uğurlarken…
90’lı yıllar…
Evlerde kendi çapımızda, İmam Hatipten hocalar ile tefsir dersleri yapıyoruz…
Elimizde bulunan kaynaklar ise; Şehit Seyyid Kutuba ait “Fizilalil Kur’an”, Alleme Ebu’l Ala El Mevdudi’ye ait “Tefhimul Kuran” ve o zamanlarda sadeleştirilmiş olan Rahmetli Elmalı Hamdi Yazır’ın “Hak Dini Kuran Dili” kitapları yani yazılı eserler…
Bir dostumun evine gittiğimde; “sen Ali Hoca’dan Fatiha Süresi’nin tefsirini dinledin mi hiç?” dedikten sonra hiç beklemeden, o zamanın kayıt ve çalar araçlarından olan video oynatıcısı makineye kaseti koydu ve dinlemeye başladık. Tam iki saat süren Fatiha Suresi’nin tefsirini kesintisiz olarak dinledik. O kadar çok haz aldım ki; sadece Fatiha Suresini dinlemekle kalmayıp ondan sonraki zamanlarda, elime ulaşan tefsir kasetlerini normal teyp cihazından hem dinledim ve hem de dinletmeye çalıştım.
1990’lı yıllarda Ali Küçük Rahmetli, Fatiha Süresi ile başlayan tefsir çalışmasını Kuran’ın 114. süresi olan Nass Süresine kadar devam ettirdi.
Evlerde, salonlarda, camilerde, işyerlerinde, derneklerde devam eden dersler, Allah Razı olsun, kayıtlar yapılarak, bu yerlerde dinleyemeyenlere video ve teyip kasetleri olarak ulaştırılmaya çalışıldı.
Zamanla internetin yaygınlaşması ile, bu ortama yüklenerek dünyanın her yerinde ihtiyaç duyan her kesimin istifadesine sunuldu.
İsteyen sosyal medyadan, isteyen de kitap olarak yayınlanan ”Besairul Kuran”’dan istifade edebilirler.
Kendisini, Seydişehir’de yaptığımız derslere davet ettik ve bizi hiç kırmadan davetlerimize icabet etti. Bunu sürekli hale getirelim dediğimizde kendisi; “haftanın tümü sabahtan akşama kadar devam eden Tefsir ve Hadis dersleri olduğunu” söyledi.
Konya gibi bir yerde hoca olan bir adam, Mazlum bir hoca..Samimiyetinden hiç bir şey kaybetmeyen, söylemiyle eylemi arasında hiç bir çelişki olmayan, sözü ve özü aynı olan bir Hoca… Her zaman kendime yakın hissetiğim, ilminden çok istifade ettiğim, ilmiyle âmil, örnek bir kişilikti Ali Küçük Hoca.
O, geçen hafta Rahmeti Rahman’a yürüdü. Binlerce Müminin şahadeti ile onu son yolculuğuna uğurladık. “Biz onun, ömrünü İslam davasına adamış mümin bir kişi olarak yaşayıp, öldüğüne şahidiz Yarabbi… Biz onun, ilmiyle amil bir mümin, İslam davası, Ümmet davası uğrunda yaşayıp ölen bir mümin olduğuna şahidiz. Allah’ım sende şahit ol Ona rahmetinle muamele eyle.”
Ölüm, hayatın öteki yüzüdür; her doğanın kaçamayacağı kesin ve keskin gerçek. Ölüm, âdemoğlunu bekleyen zorunlu akıbetttir. Güzel yaşayanlar güzel ölürler. İyiler iyi atlara binip giderler. Kimin nasıl yaşadığı, geriye ne bıraktığından bellidir. “Semeri” kalanlardan değil, “eseri” kalanlardan olmak; en büyük saadettir!
Yiğit önder alim imam öldü, geride binlerce eseri kaldı.