Dr. Faik Özdengül
Bir taş çok kuş
“Yeni bir mürit günün birinde bir ev yaptırdı. Pir gelip evini gördü.
Şeyh, o yeni müridini, o iyi düşünceli kişiyi imtihan etmek maksadıyla dedi ki:
“ Yoldaş, eve niçin pencere açtın?” O da şöyle cevap verdi: “ Işık gelsin diye”
Şeyh “ O feridir. Şunu niyaz etmek gerek: Bu pencereden ezanı duyasın” dedi. Mesnevi.II. 2227-30.”
Davranışlarımızı, yapıp ettiklerimiz ve uğraşılarımızı, ilişkileri belirleyen ihtiyaçlardır.
Öncelikle fizyolojik ihtiyaçlar gelir, yeme içme, barınma, cinsellik, güvenlik, emniyet gibi daha sonra ise sevme sevilme, güç ve itibar kazanma, kendini tanıma, anlama, kendini geliştirme gibi soyut ve insanın ruhuna yönelik ihtiyaçlar.
Bu ihtiyaçlar bizi motive eder. Dürtüler, hedef nesnelerine yönelir ve ihtiyaçlarının bir an önce karşılanmasını ister. İnsan, sağlığı, aklı, sahip olduğu imkanlar çerçevesinde uygun yol ve yöntemler belirleyerek, yaşadığı çevreyle de ters düşmeden, kurallar ve kanunlar çerçevesinde bu ihtiyaçları gidermeye çalışır. İhtiyaçlar giderilemezse iç çatışmalar belirir. Biz bunu en çok bedensel belirtilerden fark ederiz. Baş ağrısı, kaslarda gerilimler, bunaltı, daraltı, nefes alıp vermede zorluklar, ayak ve bacak ağrıları, mide barsak sisteminde hissedilen ağrı, hazımsızlık, kabızlık eğer bilinen organik bir problem yoksa daha çok iç gerilim işaretleridir.
İç gerilimler ve içsel çatışmalar çözülemezse, bu ister istemez dışarı yansıtılır. Öfke, surat asma, insanlardan uzaklaşma, kavga gürültü ve başkalarıyla çatışmalar, genellikle çözülemeyen içsel çatışmanın dışa vurumudur. İçi huzursuz olan diğerlerini de rahatsız ve huzursuz eder.
Bütün bu ön bilgileri verdikten sonra gelelim hikayede anlatılmak istenene.
Barınma ihtiyacı nedeniyle ev yapmış ve yeni evine şeyhini davet etmiş bir mürit var hikayede. İmkan bulmuş, sağlığı el vermiş ve bir ev yapmış.
Bunu genişletelim, kendimize yönelik düşünelim, ev sahibi olduk, araba aldık, bahçe yaptık, evlendik, çocuk sahibi olduk, para kazandık, okula gittik, makam sahibi olduk, kariyer yaptık.
Bütün bunlar barınma ihtiyacı, güce duyulan ihtiyaç, ilişkiler, sevme sevilme, üretme, itibar gibi ihtiyaçlarımızdan kaynaklandı.
Hikayedeki Şeyh Müritin ihtiyacının farkında ancak onu daha yukarıdaki bir basamağa taşımaya çalışıyor. Mübah olandan sevap olana.
Diyor ki bize ne yaparsanız yapın ardına Allah’ın rızasını koyun. Hem ihtiyacınız yine giderilmiş olur hem de aynı zamanda arkasına koyduğunuz gerekçe nedeniyle o yaptığınız şey ibadet olur ve sizi büyütür ve Yaratıcıya yaklaştırır.
Örnek verelim, ekonomik nedenler ya da itibar ihtiyacı sizi eğitime yöneltti diyelim, bunu yine yap ancak arkasına şöyle de bir niyet koy: insanlara faydalı olmak için öğreniyorum. Yine istediklerinize erişeceksiniz ve bununla beraber arkasına koyduğunuz gerekçe nedeniyle tüm çabalarınız aynı zamanda ibadet olacak.
Tatile çıkmak dinlenmek için seyahat planlıyorsunuz, yola çıkarken gerekçeniz şu olsun, şöyle bir niyetle ilk adımı atın: Yolda Allah’ın bir has kuluna rast gelmek niyetiyle veya Peygamber sav’in seyahat edin sıhhat bulun demesi niyetiyle. Yine aynı yolculuğu yapacak yine tatil gerçekleşecek ve niyetiniz sebebiyle bu aynı zamanda ibadete dönüşecek.
Açsınız yemek yiyeceksiniz şöyle denebilir: güç kuvvet bulup daha çok ibadet etmek için.
Çalışıp mal mülk edinmek istiyorsunuz, şöyle bir gerekçe fena olmaz: daha çok zekat vermek, daha çok sadaka dağıtmak için.
Gerekçe ya da niyet, işlerimizi ibadet kıvamına sokar. Peki başka?
Bizi kulluk seviyesinde tutar. Kibir gurur, her şeyi kendinden bilme yanılgısından da kurtarır. Nefs haddini bilir.
Başka?
Niyet ya da gerekçe İlahi yardımlara da neden olur.
Bir taşla bir çok kuş işte.
Bu söylediklerime içerden bir takım itirazlar gelecektir. Geldiği yer zaten bizim hasmımız.
“Ameller (başka değil) ancak niyetlere göredir; herkesin niyeti ne ise eline geçecek odur. Kimin hicreti, Allah ve Resûlü (rızası ve hoşnutlukları) için ise, onun hicreti Allah ve Resûlü’ne müteveccih sayılır. Kim de nâil olacağı bir dünya veya nikahlanacağı bir kadından ötürü hicret etmişse, onun hicreti de hedeflediği şeye göredir.” Buhârî, Bedü’l-Vahy, 1; Müslim, İmare, 155; Ebu Davud, Talak, 11.
Kazanımlar başlama gerekçesiyle ilgilidir.
Faik Özdengül