Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Birbirini Çekiştirme Hastalığı
“..Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir. (Hucurat 49/12).
Toplumda, insanlar arası ilişkileri zaafa uğratan, birlik ruhunu tarumar eden ve sevgi bağlarını yok eden manevi hastalıklardan birisi de “gıybet” hastalığıdır. Gıybet, toplum düzenini bozan unsurlardan sadece birisidir. Kötü, negatif huylar arasında bulunan gıybet, bir insana, duyduğu zaman hoşlanmayacağı şeyler söylemektir. Bir gün Hz. Peygamber, çevresindeki sahabelerine: “Bilir misiniz gıybet nedir?”diye sordu. Onlar da: “Allah ve Resulü daha iyi bilir” dediler. Bunun üzerine Efendimiz: “Kardeşini, hoşlanmayacağı bir şeyle anmandır.” Buyurdu. Ona: “Ya söylediğim kardeşimde varsa?” denildi. Efendimiz de: “Eğer söylediğin onda varsa gıybet etmiş olursun ve eğer onda yoksa o vakit ona iftira etmiş olursun,” buyurdular.
Dini açıdan gıybet; ister açık ifadeli sözlerle, ister kinaye ya da işaretle yapılsın haramdır. Bu kötü ahlaki durumun, kişinin hayatında veyahut da ölümünden sonra yapılması sonucu değiştirmez.
Toplum hayatında “gıybet” üç şekilde ortaya çıkabilir.
Bunlardan ilki, gıybet edip de ben gıybet etmiyorum, ancak onda olanı söylüyorum, tarzında olandır. Bu haramı helal saymak olduğu için günahın da ötesinde küfre doğru yelken açan bir davranış türüdür. İkincisi ise, gıyaben yapılan gıybetin, gıybet edilene ulaşması tarzında cereyan edendir. Böyle bir gıybet de, günah olup, doğrudan gıybet yapılan şahısla helalleşmeyi gerektirir. Çünkü gıybet edilen, gıybet eden hakkında af dilemedikçe, bağışlanma ümit edilmez. Bir üçüncüsü de, eğer gıybet edilene ulaşılma imkânı yoksa bu durumda gıybet eden kimse, hem kendisinin ve hem de gıybet ettiği şahsın günahının bağışlanması için istiğfarda bulunmasıdır. Gıybette, bir Müslüman’ın haysiyet ve şerefiyle oynamak vardır. Nitekim bir rivayette:”En kötü zulüm, bir Müslüman’ın haysiyet ve şerefine haksız yere hücum etmektir” buyrulmuştur.
İslam âlimleri ancak şu durumlarda gıybetin yapılmasına cevaz vermişlerdir:
Haksızlığa uğrayan kimsenin, bu haksızlığı ortadan kaldırmaya gücü yetecek olan bir makama zalimi şikâyet etmesidir.
Fetva almak niyetiyle bir âlime herhangi bir kimsenin durumunun bütün yönleriyle anlatılmasıdır.
Evlenmek isteyen, ev almak ya da iş ortaklığı yapmak isteyen kimsenin birlikte iş yapacağı kimseler hakkında bilgi almak istediğinde soran kişinin zarara uğramaması için doğru bilgi vermek gıybet değildir.
Öte yandan, fıskı fücur sahibi olup ahlaksızlık yapan, dini düşüncelerde sapık fikirler taşıyan ve insanlara zulüm yapmayı alışkanlık hale getiren kimselerin şerrinden halkı korumak için durumları hakkında halk bilgilendirilebilir. Bunların dışında bir kimsenin arkasından hoşuna gitmeyecek şeyleri söylemek dinimizde haram sayılmıştır.
Müslüman’ın Müslüman üzerinde bulunan haklarından birisi de, yanında gıybeti yapılırken onun hukukunu ve hakkını savunmaktır. Bu aynı zamanda bir Müslüman’ın şeref ve haysiyetine yönelik saldırılar karşısında Müslüman’ca bir tavır göstermek anlamına gelir. Eğer böyle bir iç mekanizma ve denetim işletilmiş olsaydı, Müslümanların yaşadığı cemiyette ahlaki açıdan düşük olan kimseler bu hastalığa kolay kolay tevessül edemezlerdi.
Yukarıdaki âyette gıybet, “ölmüş kardeşinin etini yemeğe” benzetilmiştir. Bu benzetme, gıybetin çirkin bir davranış türü olduğunu anlatmak içindir. Nasıl ki insanın tabiatı, ölmüş kardeşinin etini yemekten tiksiniyorsa, bir mü’min de, kardeşinin bulunmadığı bir cemiyette, onun şeref ve haysiyetiyle oynanmasını asla hoş karşılayamaz.
Sonuç, bir mü’min dilini başkalarının ardından konuşmaya alıştırmamalıdır. Eğer böyle bir hata yapmışsa, derhal vazgeçmeli, mümkünse, gıybetini yaptığı kişilerden helallik dilemelidir. Arkasından da Allah’tan bağışlanma istenmelidir. Çünkü Yüce Allah, kullarının nedametlerinden dolayı bağışlayacağını açıkça buyurmuşlardır. Çünkü O: “Şirkin dışında kullarının bütün günahlarını bağışlayacağını” vaat etmektedir. (Nisa, 4/48). Bir kimsenin yüzüne söyleyemeyeceği şeyleri toplumda onun otorite ve nüfuzunu sarsmak için arkasından konuşmak olan gıybet, gerçekten kardeşlik ve sevgi hislerini sarsan bir davranıştır. İster gıybet olsun, isterse iftira olsun, ikisi de sevgi düşmanıdır. Bunlar dostluk ve kardeşlik bağlarını kökünden zedeler. O halde bu hastalıklardan vazgeçmeliyiz ki, gerçek anlamda İslam ahlakını davranış biçiminde temsil etmiş olalım.