Derviş Argun
Bolivar Devrimi’ni iyi okusunlar
Venezuella’daki Bolivar Devrimi’ni iyi okusunlar
Simon Bolivara, 1830 yılında ölmeden önce kendisinden yıllar sonra gelecek olan Hugo Chavez’in Venezüella’da bir “Bolivar devrimi” yapacağını bilmiyordu. Uzun yıllar uğraş verdiği, oligarşi karşıtı kavgası, Hugo Chavez eliyle Venezüella’da 1998 yılında iktidara geldi. İktidara gelen ideolojisine tahammül edemeyen elitler, 2002 yılında Hugo Chavez’i alaşağı etmeye çalıştılar. Deyim yerindeyse, bir “saray darbesi” yaparak başkanlıktan uzaklaştırdılar.
Halkın, ama “gerçekten halk olan” halkın desteğini alarak, halkın eliyle tekrar makamına iade edilen Chavez bugün ABD başta olmak üzere tüm sömürgeci devletlerin baş ağrısı. Kendi ülkesi için, halkıyla mutabakat sağladığı bu yönetimi, tüm Latin ülkelerine ihraç etmeye çalışıyor. Venezüella için iyi olanın tüm Latinler içinde iyi olduğunu ilan ediyor. Petrol ve suyun bir arada bulunduğu ender ülkelerden olan Venezüella, elde ettiği bu yönetim standardını dışarıya taşıma kavgasına devam ederse önümüzdeki yıllarda bir Latin krizinin çıkması mümkün gibi gözüküyor.
Hemen yakın tarihte olmasından dolayı Venezüella’da gelişen bu karşı devrimin çok önemli olduğuna ve incelenmesi gerektiğine inanıyorum. Asker, basın ve iş çevrelerinin, halkın iktidara getirdiği Hugo Chavez’i indirirken ne göz yaşartıcı birliktelikler ortaya koyduklarını görmek gerekir.
Elit bürokrasinin kibar aileleri, nasılda sümüklü köylülere karşı güneşten korunmak için yanlarına aldıkları şemsiyeleri ile meydanlara çıkmışlar. Kokana karılar Chavez’i istemiyoruz. Çünkü o bizim zenginliklerimizi sorumsuzca halka dağıtıyor diye nasılda bağırıyorlar. Koca göbekli, kızıl yüzlü, şişkin adamlar nasılda yoğun cep telefon trafiğiyle meydanları idare ediyorlar, görmek lazım. Elitlerin merkezi uşakları bu kokanalar için nasılda meydanları ayarlıyor, izlemek lazım. Medya bu iğreti duruşu nasılda bir hak kavgasıymış gibi gösteriyor, seyretmek lazım.
Bununla birlikte, halktan uzak satılmış rütbelilerin, halka nasıl kıydığını bilmek lazım. Caracas sokaklarının Venezuella’lı fakir çiftçi ve balıkçılarla, birde onlarla birlikte hareket eden işçi ve öğrenci cesetleriyle nasıl dolduğunu görmek lazım. Sistemin, beslendiği kaynaklara karşı ne kadar kibar, kaynaklara ortak olmak isteyen masum halka karşı nasıl cesur olduğunu görmek ve öğrenmek lazım. Basın, asker ve bürokrasiyle birlikte kamudan beslenen “oligarşik elitin” nasıl ortak çalışmalar ve tezgâhlar geliştirdiğini görmek, tanımak ve öğrenmek lazım.
Tüm bunlar ülkemin güzel insanları için elzem olan egzersizler. Çünkü aşamalı müdahalelerde en son halka, halkın devreye girdiği halkadır. Halkın birlikte güzel günlere yol almak için mukavele yaptığı insanlara sahip çıkma halkasıdır. Halkın tercih etmekle kalmayıp tercih ettiğini timsah dişlerinden alma ve kurtarma halkasıdır. Eğer bu halkanın olamayacağını zannediyorlarsa, halkın bu aşamalı darbeler sürecinde darbecilere karşı birlikte mukavele yaptıklarına niye destek verdiğini incelemeleri gerekiyor.
Gaybı ancak Allah(cc) bilir. İnsanlar ne gaybı bilebilir, nede gaybı bildirecek herhangi bir yöntemi bulabilir. Bunu bir iman olarak ortaya koyduktan sonra, her geçen gün belirginleşerek gelen bir gerçeği fark etmemiz gerekiyor. Türkiye’de hayalleri ile oynaşılan halk ile elitler ve onların arkasındaki derinler arasında da sona doğru yaklaşıldığını görebiliyoruz. Yöntemini bilmediğimiz ama kötü yöntemlerin kullanılmamasını umduğumuz bir hesaplaşmaya doğru yol alınmakta.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine verilen ara, bize elitlerin temsilcilerinin yeni arayış içinde olduklarını gösteriyor. Bu arayışın neticesi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kullanılan yöntemleri göz önüne alırsak çok da verimli olmayacak. Sürece derinlik katmak isteyenlerle, sürecin mağduru geniş halk kitlelerinin karşı karşıya gelecek olması bu anlamda muhtemeldir. Bu muhtemel gelişme, halkın “yeter artık” noktasına taşınmasıdır.
Türkiye, kendisine sahip çıkan bu iktidarla arasına girmek isteyenlere fırsat vermeyeceğinin işaretlerini vermiştir. Bunu görmek ve okumak gerekiyor. Derin güçler, halkla mukavelesi bir ideoloji ekseninde değil, bir zenginlik ve müreffehlik zemininde olan bu iktidara, 28 Şubat numarası çekerse kaosun ilk işaretlerini de vermiş olur.
Herkes biliyor ki 27 Nisan e-bildirisi dış destekten yoksun. Ama bu oligarşik yapının sessiz duracağı anlamına da gelmiyor. Neticede halkın ancak bir kısmını temsil ettikleri sırıtan bir grup, taşıma sistemle halkı kışkırtmak için oradan oraya taşınıp duruyorlar. Nefesleri kaç mitinge daha yeter bilmiyoruz ama ilerleyen günlerde bu tekdüze kitleyi de bulamazlar. Fakat meydanlarda halkın kutsallarına yaptıkları hakaret de bir utanç olarak kalır. Devletin derinlikleri eğer yakasını bu kışkırtıcı ve ayartıcı takımdan kurtaramazda yüzeye çıkmaya çalışırsa, yüzeyin havası onlara hiç de iyi gelmeyecektir.