Salih Sedat Ersöz
Bu şehrin kültürünü de seviyorum...
Bu şehrin kültürünü de seviyorum, sporunu da, tabii ki Yağmur’u da…
Selçuklu Başkenti, Mevlâna diyarı, mânevi değerlerimizin merkezi güzel Konya’mız; her şeyiyle sevilmeye, beğenilmeye, yaşanılmaya ve takdir edilmeye lâyık bir şehirdir. Bu şehrin kültürünü, kültürel etkinliklerini, sporunu, spor, sanat ve sosyal faaliyetlerini, musikisini, havasını ve suyunu kısaca her şeyini seviyorum. Bu şehri sevilmeye, hayranlık duyulmaya değer bir şehir olarak görüyorum. Bu şehri olduğu gibi her haliyle, her durumuyla birlikte sevmek gerektiğine inanıyorum. Beldeyi muhayyere olan bu şehirle ilişkim bir aşk, bir sevda mesabesindedir.
Son yıllarda ülkemizin genelinde bilhassa gençlik kesiminde görülen bozulma ve dejenerasyon, Konya’mızda yok mudur? Elbette vardır. Gelişmişlik ve modernizm her yerde olduğu gibi Konya’mızda da bazı bozulmalara yol açmış, şehir üzerinde bir takım zararlı ve olumsuz etkiler bırakmıştır ama bu durum diğer şehirlerle kıyaslanmayacak derecede küçüktür.
Konya’mızda Belediyelerimiz ve çok çeşitli sivil toplum kuruluşlarımız tarafından her gün düzenlenen kültürel etkinlikler, sohbetler, yardımlaşma faaliyetleri, ihtiyaç sahiplerine yapılan maddi ve mânevi katkılar, selamlaşma ve ziyaretleşmeler olumsuzlukları alıp götürmekte, yerine hoş bir sadâ bırakmaktadır. Bu şehirde yapılan bu faaliyetler, olumlu gayret ve çabalar; kasvetli, iç karartıcı, hüzünlü ve sert rüzgârlar yerine lâtif, serin, yumuşak, hoş, mülayim ve tatlı kavak yellerinin esmesine neden olmaktadır.
Bu şehrin kültürüyle, sanatıyla, sosyal faaliyetleriyle, sporuyla kısaca her şeyiyle süper ligde olması gerektiğine inanıyor ve ülkemizde diğer şehirlerimize örnek teşkil edecek, değerlerimize uygun bir yapının yaşatılması gerektiği kanaatini taşıyorum.
Konyaspor’da bu şehrin sporunda önemli bir rol oynayan güzide bir takımımızdır. Konyaspor’un süper ligde ve Avrupa kupalarında yer edinmesi, bu şehrin sesinin tüm dünyada duyulması demektir. Bu şehrin her şeyini sevdiğim gibi, sporda Konya’yı temsil eden Konyaspor’u da seviyorum, başarılı olmasını istiyorum ve bu takımın güzel Konya’mızın güzelliklerle dolu sesini tüm dünyaya duyurmasını istiyorum. İşte bunun içindir ki, yıllarca Konya kültürüne yön veren görevlerde bulunmuş bir şahsiyet olarak kültürel faaliyetleri yazdığım gibi, yaklaşık olarak 4 yıl yönetim kurulunda görev yaptığım Konyaspor’la ilgili de yazılar yazıyorum ve yazmaya devam edeceğim. Merak edenlere duyurulur.
Rahmet olarak kabul ettiğimiz ve yıllardan beridir sevdiğimiz bir şeyi bir kere daha sevdik, bir kere daha hatırladık bu şehirde geçtiğimiz hafta… Tabii ki Yağmur’u… Ancak bu Yağmur; her alanda ihtiyaç duyduğumuz, eksikliği halinde Allah’tan dua ile yalvarıp yakararak talep ettiğimiz, halkımız arasında rahmet olarak adlandırılan, bildiğimiz ve gökyüzünden üzerimize su damlacıkları olarak düşen yağmur değil, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz için yazılan ve adı “Yağmur” olan bir naattır.
İşte bu Yağmur şiirini kaleme alan şair Nurullah Genç, Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi ve Karatay Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği programın davetlisi olarak şehrimize geldi. Nurullah Genç, “Söz konusu olan Peygamber Efendimiz olunca bütün sözler bitiyor aslında” diyerek başladığı konuşmasında Yağmur’un ortaya çıkış hikâyesini anlattı. Detaylı bir şekilde hayatını, çocukluğunu, Yağmur şiirine kadar olan zamanın nasıl geçtiğini ve bu naatın bir çocuğun dünyasında nasıl ortaya çıktığına değinen Nurullah Genç, dinleyenleri bambaşka diyarlara aldı götürdü.
Peygamber Efendimiz ve Uhut savaşından itibaren Osmanlının yıkılışına kadar olan zamanı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçirdiğini anlatan Nurullah Genç, bu düşüncelerin ardından 3 ay süren geceli gündüzlü gerilim dolu, stres dolu, kendisini ailesinden ve hayattan kopararak yaptığı bir çalışmadan sonra “Yağmur” un ortaya çıktığını dile getirdi.
Genel Yayın yönetmenliğini yaptığım dogruses.com sitesinde bu hikâyenin bütün ayrıntısını ve naatın tamamını okuyabilir hatta Nurullah Gencin kendi sesinden dinleyebilirsiniz. Gözyaşlarına boğularak dinlediğimiz bu hikâye ve bu muhteşem şiiri özümseyerek okumak ve dinlemek gerekiyor.
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım.
Mısralarıyla biten Yağmur’u hiç değilse bir kere okuyalım ve anlamaya çalışalım. TYB Konya Şubesine, Karatay Belediyesi yetkililerine ve emeği geçenlere binlerce teşekkür, binlerce tebrik… Mutlu yarınlar efendim.