Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Üniversite olayları
Üniversite olayları
Üniversiteler, evrensel bilginin üretildiği mekânlardır.
Üniversitelerde bu bilgi, başta akademisyenler tarafından üretilir.
Öğrenciler ise, hocalarından aldıkları yöntemle bu bilgiyi geliştirirler ve kendileri de zaman içerisinde katkı sağlarlar.
Makalemizde bahsetmeyi düşündüğüm konu, daha çok öğrencilerle ilgilidir. Geçtiğimiz haftalarda bazı üniversitelerimizde farklı düşünce yelpazesi içerisinde yer alan öğrencilerin birbirleriyle taşlı-sopalı kavga ettiklerine tanık olduk.
Acaba üniversite öğrencilerinden böylesi davranışlar mı beklenir? Yoksa dışarıdan birileri, bu memlekette barışın, kardeşliğin ve refahın güçlenmesine engel olmak üzere bulandırma eylemlerinde öğrencilerimizi mi kullanıyorlar? Bunların hepsi düşünülebilir.
Öğrencilerimiz belki 20–30 sene önceki Türkiye’nin geçmişini bilemeyebilirler. Bu konuda yakın tarihimizle ilgili yazılmış eserler de fazla değil. Birkaç film ve diziyi geçmiyor, yapılanlar.
Özellikle 1980 öncesi başta gençliğimiz olmak üzere farklı meslek kuruluşlarına varıncaya kadar bu ülkenin evlatları birbirine düşürüldü. Sokaklarımız, şehirlerimiz kurtarılmış bölgelere ayrıldı. Her gün 10–15 insanımızı kaybettik. Bunun arkasında ne olduğunu şimdilerde anlıyoruz. Yunus’umuzun “genç ekini biçmiş gibi” dediği gençlerimiz baharlarında bu topraklarda biçilip gittiler. Memleketimize ve insanımıza yazık oldu. Bu olaylardan ve yakın tarihimizden ders çıkarmak gerekmektedir.
Öyle bir üniversite gençliği hayal ediyorum ki!..
Hangi alanı seçmişlerse, kendi alanlarıyla ilgili okumalar yapmak ve bunları o alanın duayeni kimlerse, onlarla tartışmak, bu konuda üniversite idaresinden yardım almak. Gençlerimizin kendi alanlarında bilgi ve görgülerini artırmak adına üniversiteler, öğrencilerine her türlü lojistik desteği sağlaması gerekir. Bugün için bu konuda istekler büyük oranda karşılanmaktadır.
Öğrencilerimiz farklı düşüncelere mensup olabilirler. Bu çok doğaldır. Herkes farklı karakterlerde yaratılmıştır. Tek tip bir düşünceden artık post-modern dünyanın getirdiği açılımlarla çoklu düşüncelere yelken açıldı. Dolayısıyla, kimi İslamcı, kimi sosyalist, kimi Türkçü, kimi batıcı vb. olabilir. Üç tarz-ı düşünce dışına da çıkılabilir. Önemli olan mensup olduğu düşünce sistemini sorgulamak ve bu konuda önyargılardan uzaklaşmak. Bu konularla ilgili ciddi okumalarda bulunmak. Sadece bağlı olduğu düşünceyi öğreten ve o düşünce sistemine muhabbeti artıran eserler değil, o düşünce sistemini eleştiren kitaplar da okumak. Amaç, doğru bilgi yoluyla doğru düşüncelere ulaşmaktır.
Maalesef üniversitelerimizde kimi öğrenciler, okumak gibi zor ve zevkli işleri değil, kavga ve yıkım gibi basit işleri tercih etmektedirler. Farklılıklarımız bizim zenginliğimizdir. Bu her şeyde kendini gösterebilir. Türkiyeli olmak paydasında buluştuktan sonra, birçok düşünce sorunu kolayca halledilebilir, kendi aramızda.
Gençlerimiz yetişkinlik çağına adım attıkları zaman geçmişlerini sorguladıklarında; içlerinden kimileri, yaptıklarına hayıflanırken, kimileri de yaptıklarına sevineceklerdir. Çünkü kimileri doğru karar vermekle hedeflerini tutturmuş olacak, kimileri de yanlış karar vermekle yollarda dökülüp kalacaklardır.
İnsan eğitilen ve yol gösterilmeye muhtaç bir varlıktır. Onun bütün dönemlerde bir rehbere ihtiyacı vardır. Maalesef bugün üniversite gençliğimiz, kendilerini emin adımlarla istikbale hazırlayacak, yol gösterecek ciddi rehberlerden mahrumdurlar. Eğer deli-kanlılık dönemi az hasarla atlatılabilirse, geleceğimiz şimdiden şekillenebilir, kurulabilir. Bu sebeple gençlerimiz arasında kavga, daha iyiyi yakalamak ve daha iyiye yönelmek adına fikir mücadelesi tarzında yürümelidir. Biz taşlı ve sopalı vandalist bir gençlik değil, birbirine saygılı yapıcı muhalefet yapan çalışkan ve üretken gençler istiyoruz.
Bugün birçok fakültede öğrenci kulüplerimiz var. Bu kulüpler, sanat, edebiyat ve düşünce alanında ne gibi faaliyetler yapmaktadırlar? Bunlar yeniden sorgulanmalı. Gençlerimiz bu kulüpleri kendilerini yarınlara hazırlayacak faaliyetlerle aktif hale getirmelidirler. Buralar, fikir üretme kulüpleri olmalıdır. Gençlerimiz açık ve kapalı mekânlarda birbirlerine saygı dilini eksik etmemek şartıyla diledikleri düşünceleri açık açık tartışabilirler. Doğruya ulaşmak ancak tartışma kültürü sayesinde gerçekleşebilir.
Bugünün gençleri, yarının geleceğidir.
Yarınlarımızı, bugünden görmenin yolu, gençlerimizin hangi işlerle uğraştıklarına bakmaktan geçmektedir.