Prof. Dr. Ali Akpınar
Bu sessiz çığlığı duyalım!
Bu sessiz çığlığı duyalım! Bu çınara su verelim!
Sayısı yüz binlerle ifade edilen İmam Hatip Liseleri, kültürümüzün ayrılmaz bir parçası, toplumumuzun temeli ve harcı olmuştur. Onları ve onların insanımızın inşaasındaki yerini görmezden gelmemiz mümkün değildir. Uyuşturucu yaşının ilkokul seviyesine düştüğü, ahlaksızlıkta çocukların birbirleriyle yarıştığı, çocuk suçluların hızla arttığı günümüzde manevî eğitimle donanmış nesillere daha bir ihtiyacın olduğu teslim edilmesi ve sürekli gündeme taşınması gereken bir gerçektir.
Çocuklarımıza para kazanmanın yollarını öğrettiğimizden daha fazla, Allah’ın hoşnutluğunu ve Cenneti kazanmanın yollarını da öğretmeliyiz. Toplumumuzun huzuru, evlatlarımızın kurtuluşu, bizim de iki dünya mutluluğumuz için bu kaçınılmazdır.
Coşkulu konferanslarımın birinin sonunda, bir yaşlı amca yanıma yaklaştı ve ağlamaklı bir sesle “Allah sayınızı artırsın evladım” dedi, ben de “Âmin” dedim.
Herkes dağıldıktan sonra biz, birkaç kişi ile oturup çay içerken baktım o ihtiyar amca da orada. Ona dedim ki “Amca, demin güzel bir dua ettiniz, ben de âmin dedim.” Evet dedi, ettim, içimden geldi. Peki, amca dedim, gerçekten içten mi yaptınız o duayı? Elbette evladım dedi, samimiyetle söyledim!
Peki amca dedim, sizin çocuklarınız ve torunlarınız var değil mi, onlardan kaçı İHL’de okudu yahut okuyor, dedim.
Bir iç geçirdi ve ah evladım dedi, çok istedim amma olmadı, onları ikna edemedim, torunları yönlendiremedim.
İyi de amca dedim, sözlü dualar fiilî dua ile desteklenmeden eksik kalır. Sadece Allah sayınızı artırsın, demek yetmiyor, sayının artması için bir şeyler yapmak gerekir! Sen göndermezsen çocuğunu bu okullara, evlatlarına temel dinî eğitim aldırmazsan, onları dinde derinleşmek için yönlendirmezsen, bizim sayımız artmaz ki!
O halde herkes, ertelemeden, ihmal etmeden üzerine düşeni yapmalıdır. Tıpkı dün olduğu gibi. Benim de bunda bir tuz biberim olsum, benim de terim bu harca karışsın düşüncesiyle bu okulların yapımında görev aldığı gibi… Herhangi bir ikbal peşinde koşmadan, bir makam mansıp beklentisi içerisine girmeden, sadece yüce dinimi öğreneyim diye hasbî davrandığı gibi… Kur’ân kursu ile imam hatibi ile, ilahiyatı ile din eğitimi veren kurumlara sahip çıkmalı, onları yaşatmak için üzerimize düşeni yapmalıyız. Zaman sızlanma ve nasıl olsa birileri bu işi yapar deyip başkalarını özleme zamanı değildir. Zaman kimse yoksa ben varım, kimse kalmazsa ben devam ederim deyip hayırlı işlerde yarışma zamanıdır.
Şunu da belirtelim ki bizim dinimiz kazanımları hem dünyevî, hem de uhrevîdir. Yani o, yalnızca ahiret kazanımları vaat etmez. Dine sahip çıkanlar hak ettikleri zaman, dünyaya da sahip olmuşlardır. Tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur. Dolayısıyla dinî tahsil yapanlar, zaman zaman çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya kalmışlarsa da asla ömür boyu aç, işsiz, sahipsiz kalmamışlardır. Sonuçta Yüce Allah onlara yeni kapılar açmış, beklemedikleri yerlerden ve hiç ummadıkları şekilde onları rızıklandırmıştır. Kısaca Allah, dinine sahip çıkanlara sahip çıkmıştır ve çıkacaktır da.
Daru’l-Erkamlardan Ashab-ı Suffalara, ve o kutlu kurumlardan Kur’ân kursu ve imam hatiplere gelinceye kadar, bu güzel yuvaları kuran, yaşatan ve onların yaşaması için emek ve çaba sarf eden tüm güzel insanları hayırla yâd ediyor, rahmetle anıyoruz. Selam olsun onlara. İyilik güzellik yapanların mükâfatı ne güzeldir! İyilik ve güzelliğin karşılığı, iyilik ve güzellik değil midir?