Derviş Argun
Bugün kurtardığımız yarın ölüyor
Halep sivil savunma müdürü Essalmo 'Bugün kurtardığımız yarın ölüyor' diyor. Yeni Şafak gazetesinde çıkan bu haber, Suriye halkının çaresizliğini gözler önüne seriyor. 15 Kasım'dan bu yana, Halep'in muhalifler kontrolünde olan doğu kısmı, rejim ve destekçileri tarafından bombalanıyor. 2012 yılından bu yana rejim ve destekçileri ne yapıyorsa, 15 Kasım'dan bu yana da aynı şeyi yapıyor. Bunda üzülüp kahrolunacak çok, ama şaşılacak hiç bir şey yok. Şaşılacak şey, zalim rejimlerin ve yansıması devletlerin farklı bir yaklaşım sergilemesini beklemektir.
“Siviller ve yaralılar semtten semte kaçıyor. Bugün kurtardığımız insanlar ertesi gün öldürülüyor” diyen ve son saldırılarda iki sivil savunma merkezinin tamamen yıkıldığını söyleyen Essalmo “Bu sadece rejim, İran ve Rusya'nın suçu değil. Uluslararası toplumun suçu. Burada insanlar tehcir, açlık ve ölüm seçenekleri arasında yaşıyor” diyerek, BM başta olmak üzere bu savaşın vebalinin tüm insanlığın ortak yükü olduğunu vurguluyor.
Bu vebalden kurtulmanın ve Suriye'de devam eden bu acıya dur demenin yöntemi nedir? sorusunun cevabı, Suriye ile ilgili örgüt, dernek, devlet kadar çeşitli. Bu durum bile başlı başına Suriye'deki acıyı arttırmaya yetiyor. Ne, 5 yaş altı 2.9 milyon çocuğun çatışmalar arasında yaşam sürmesi, ne de 7 milyon çocuğun açlık, korku ve endişe ile akıl, ruh ve beden sağlığını kaybetme riski altında olması, kimsenin umurunda değil. Taraflar, kaybetmek istemedikleri bir savaşın kazanılması kavgasındalar. Artık, savaşın uğruna yapıldığı halk ve değerler de unutulmuş, tüm Suriye, ABD, batı, Rusya ve İran’ın ihtirasları ile alanda bir ileri iki geri giden örgütlerin merhametine terkedilmiş durumda.
Savaşın ta başından bu yana savaşa taraf olan Rusya ve İran, Suriye rejimini desteklemekten vazgeçmeyecek. Oysa savaşın ilk günlerinde Suriye'de ABD ve batı adına cirit atıp tüm muhalif gruplarla gizli/aleni görüşmeler yapan ve muhaliflere silah ve destek sözü veren senatör McCain ise ortalıkta yok. İnsanlığın ortak acısı Filistine bile sahip çıkmayan Katar başta olmak üzere körfez ülkelerini, saymaya bile gerek yok. BM, yaşananlarla ilgili olarak bir bildiri bile hazırlamaktan aciz. ABD'nin yeni başkanı Trump, Suriye krizini Rusya çözmeli diyor.
Hem Suriye rejimi hem de Rus uçakları her gün yüzlerce sivilin ölümüne sebep olan bombalamalar yapıyor ama Suriye halkıyla birlikte Esed rejimini devireceklerini vadeden ABD ve batıdan tek ses yok. Onlar, senatör McCain'in cirit attığı ilk günlerde de masalarında olan ajandalarıyla meşguller. Yani, ölen yüzbinlerce masum Suriye'linin kanı üzerine kurulacak bir Kuzey Suriye Kürt devleti.
O sebeple de bu savaş bitmeli. Suriye, artık bugün kurtulanın yarın öldüğü bir ülke olmaktan kurtulmalı. Anlaşılabilir ve tartışılabilir bir siyasi geçiş müzakere ortamı kurulmalı. Rusya ile yakaladığımız vasat, Türkiye olarak bize bu konuda hem misyon, hem ortam, hem de sorumluluk yüklüyor. Geldiğimiz nokta, Suriye halkının yalnızlığıdır. İhanete uğramışlığı, ABD ve batı tarafından aldatılmışlığıdır. Suriye muhalefetini oluşturan örgütler, bu savaşı bir çeyrek asır daha götürebilir. Ama Suriye halkının istediğinin bu olduğuna inanmıyorum. Batı, zaten öyle olan yüzünü bir kez daha gösterdi. Bu acı tecrübeyi kazanca dönüştürüp, yakamızı da kavgamızı da batının elinden kurtarmamız gerekiyor.
Kahrolası McCain'i tekrar beklemenin bir anlamı yok.